"Yine yedin Aktürkoğlu." Sırıtarak konuşan Alev'in arkasından koştum. Yine bu çalımı yemiştim ve iş artık gurur meselesi haline dönmüştü.
Alev hızlı bir şekilde koşarken ona yetiştim. Ona çalım attığımda geri pas atmıştı. Alaz topu alarak hızla koşmuş ve Mertens'e pas atmıştı. İcardi ona çalım atarak topu kapmış ve Barış Alper'e pas atmıştı. Barış da bana pas atarken Alaz aramıza girerek topu kapmış ve zaman kaybetmeden hızla kaleye doğru koşmuştu. Barış ile onun peşinden giderken Alev'e pas atmıştı. İkisi sürekli olarak paslaştığından kafamız karışmış ve yorulmuştuk. Hangisinin şut çekeceğini kestiremiyorduk.
"Alev atacak!" Bağırmamla Barış da benimle birlikte Alev'e doğru koştu. Barış ona kaydığında Alev topu bacakları arasına alarak zıplamıştı. Bu sefer ben hamle yapacakken yine geri pas atacağını fark ederek arkasına geçtim ama o beni yine şaşırtarak Mertens'e pas atmıştı. O da topu Alaz'a gönderdiğinde top ağlarla buluşmuştu. Ben ise şaşırarak Alev'e bakıyordum. "Müneccim falan mısın sen? Nasıl her hamlemi önceden tahmin edebiliyorsun?" Gülümsedi. Ama daha çok küçümseyici bir gülüşe benziyordu.
"Basit oynuyorsun Aktürkoğlu." Sırıtıp kardeşinin yanına giderken arkasından baktım. Sinirle yumruklarımı sıktığımda Yunus yanıma gelmişti.
"Kerem? Bir şey mi oldu kardeşim?"
"Kız resmen bana hakaret etti. Küçümsedi beni Yunus."
"Alev mi?"
"Evet. Bekle ben vereceğim ona ağzının payını." Hareketlendiğimde kolumdan tutarak beni engellemişti.
"Oğlum bir dur. Böyle olmaz. Kavgayla bir şeyi çözemezsin. Daha boktan olur her şey. Muslera ya da Okan hocayla konuşuruz. Sıkma canını."
"Kendim halledebilecekken küçük bir çocuk gibi öğretmenime mi ispiyonlayayım Yunus?"
"Ne alakası var amına koyayım? Ben takım içinde daha fazla huzursuzluk olmasın diye uğraşıyorum." Haklıydı. Zaten takımda daha önce de kavgalarım olmuştu. Çok fazla göze batıyordum. Bu yüzden bu kavgalara bir yenisini daha eklemek yerine diğerlerinin yanına gidip bir şişe su içerek soluklandım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Yavaş ye Barış. Önünden alan yok." Gülerek önümde hızlı hızlı yemeğini yiyen Barış Alper'e baktım.
"Çok acıkmışım be oğlum."
"Fark ettik onu." Biz kendi aramızda gülerek sohbet ederken gözlerim ikizlere kaydı. Kimseyle konuşmayıp yemeklerini yiyolardı sadece.
"Alev. Alaz. Akşam benim eve geçeceğiz. Siz de gelsenize." Gözlerimle 'yapma' der gibi baktım Barış Alper'e. İkizler de kararsız bir biçimde birbirlerine baktıktan sonra anlaşmış gibi aynı anda dönüp konuştular.
"Bize uyar."
"Bize uyar." Yemekten sonra biraz dinlenip antrenmana devam etmiştik. Antrenman bitince de arabalara binip Barış Alper'in evine gitmiştik. İçeri geçtiğimizde her zamanki yerime oturup yayıldım. Yunus yanıma otururken Alaz ve Alev de diğer koltuğa geçmiş, Barış da tekli koltuğa oturmuştu.
"Aç mıyız?"
"Saçmalama Barış. O kadar yemek yedik."
"Ve sen bizim iki katımızı yedin. Hala aç mısın cidden?" Alev şaşkınlıkla konuşmuştu.
"Azıcık acıkmış olabilirim."
"Hey Maşallah."
"Hey Maşallah."
"Sizin böyle aynı anda konuşmalarınıza hala alışamadım." Yunus gülerek konuşmuştu. İçimden ona hak verdim.
"Zamanla alışırsınız."
"Alev PS oynamayı biliyor musun?"
"Bayılırım."
"Ooo... Takımlı yapıyoruz o zaman."
"Ben Kerem'i aldım bile." Barış Alper'e gülerek bana konsollardan birini uzattı.
"Sahadaki gibi yem atmak zor ama yine de rahatça yeneriz." Bu kız bana mı laf atmıştı şimdi?
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yunus'tan kaptığım topu hızla sürmeye başladım. Topa çok odaklanmıştım. Bugün ikizlere kazandırmaya niyetim yoktu. Özellikle de 1-0 öndeyken öne geçmelerine izin veremezdim. Hızla koşmaya devam ederken omzumdan itilmemle kendimi yerde buldum. Alnıma dökülen saçlarımı elimle düzeltip beni düşüren kişiye baktım.
"Delirdin mi sen?" Sinirle bağırarak ayağı kalktım. "Sen kim oluyorsun da beni istiyorsun? Hile yapacak kadar korkak bir insan mısın sen?" Ben Alev'e bağırırken Alaz ikimizin arasına girip beni göğsümden ittirdi.
"Ağır ol Aktürkoğlu. Ses tonuna ve kullandığın kelimelere dikkat et."
"Kardeşin de oynamayı öğrensin o zaman! Zaten futbolda kadının ne işi varsa." Sinirle söylediklerime karşılık Alaz üstüme yürüyecekken Alev onu kolundan tutup durdurdu ve bana döndü. Yüzündeki sırıtış iyice sinirlenmeme neden oluyordu.
"Önüne bakarak oyna Aktürkoğlu. Kale direğine giriyordun." Başımı çevirdiğimde gerçekten kale direğine girmek üzere olduğumu fark ettim. Tamam. Haklı olabilirdi. Ama ona karşı dolmuştum ve hazır başlamışken ona karşı sinirimi atmak istiyordum.
"Sen de beni itmeye mi karar verdin."
"Oğlum kız seni düşünmüş sen hala-"
"Bekle Alaz." Alaz, Alev'in tek bir cümlesiyle susmuştu.
"Sana bir şey diyeyim mi Alev Yıldız?" diyerek ona yanaştım. "Sen yeteneğine güvenip etrafındaki herkesi küçümseyen egolu kızın dışında hiçbir şey değilsin."
"Öyle mi?"
"Öyle."
"En azından benim senin gözünde ya da başkalarının gözünde ne olduğum belli Aktürkoğlu. Ya sen? Sen nesin?" Bir şey demediğimde alayla güldü. "Ben de öyle düşünmüştüm." Kardeşinin koluna girip giderken arkasından baktım ve sinirle kale direğine tekme attım.