ALEV YILDIZ
"Sakin olur musun artık?"
"Nasıl sakin olayım? Lavuğun teki o kadar insanın içinde seninle öyle konuşamaz. Artist piç. Sen olmasaydın çoktan gebertmiştim onu." Yerimden kalkıp Alaz'ın yanına giderek ellerini tuttum.
"Onu umursamaya gerek yok. Takım içinde hep kavga eden biri zaten. Boşver gitsin. Biz oyunumuza bakalım."
"Bir daha yaparsa sen bile durduramazsın bu sefer beni." Gülümseyip parmak uçlarımda yükselerek yanağını öptüm.
"Gel hadi. Yemeğe inelim. Çok acıktım." Beraber yemekhaneye gittiğimizde herkes çoktan yerine geçmişti bile. Biz de yemek tepsilerimizi alarak yerimize oturduk. Gözler bizim ve Kerem'i üstündeydi. Farkındaydık. Ama görmezden gelerek yemeğimizi yemeye devam etmiştik.
"Bugün hepiniz iyiydiniz. Yarınki maçta da böyle görmek istiyorum sizi." Alaz ile aynı anda Muslera'ya döndük.
"Maç yarın mı?"
"Maç yarın mı?" Muslera onaylayarak başını salladığında duyduğum saniyelik gülme sesiyle başımı çevirdim. Tabi ki düşündüğüm gibi Aktürkoğlu'ydu.
"Daha maçların ne zaman olacağını bilmiyorlar. Komik." Alaz'ın yumruğunu sıktığını fark ederek elimi yumruğunun üstüne koyup Kerem'e döndüm. Bir şey demek için ağzımı açsam da vazgeçip geri kapattım. O merakla bana bakarken önüme dönüp yemeğimi yemeye devam ettim. "Ne diyeceksen de." Ona bakmadan konuştum.
"Ben doydum. Size afiyet olsun." Benim kalkmamla Alaz da kalktığında ona döndüm. "Yemeğini ye. Sorun yok." Başını sallayıp geri oturduğunda yemekhaneden çıktım. Tesisin arkasında yürürken duyduğum adım sesleriyle arkama döndüm.
"Bakma öyle. Özür dilemeye falan gelmedim." Sırıttım.
"Öyle bir şeyi düşünmemiştim zaten."
"Beni direğe çarpmadan kurtardığın için teşekkür ederim. Ama diğer dediğim her şeyin arkasındayım."
"Teşekkürü kendine sakla Aktürkoğlu." diyerek ona yanaştım ve parmak uçlarımda yükselerek kulağına yanaştım. "Beni bu kadar kıskanman hoşuma gitmedi değil. Ama sen de haklısın. Senin gibi taraftarın sevmediği, takımdakilerle sürekli kavga eden beceriksiz biri olsam ben de beni kıskanırdım."
"Sen-"
"Yarınki maçta görüşürüz Aktürkoğlu. Becerebilirsen bir gol at. Ama izin vereceğimi sanmıyorum." Yüzündeki sinirli ve şaşkın ifadeyle sıktığı yumrukları daha da sırıtmama neden olurken yanından ayrıldım. Pis yanımı gösterme gibi bir niyetim yoktu. Bunu o istemişti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Maç birazdan başlamak üzereydi. Sahaya çıkmadan önce arkama dönüp Kerem'e baktım. Yüzündeki ifadeyi görünce sırıtıp önüme döndüm. Sahaya çıkıp yerlerimizi aldıktan sonra maç başlamıştı. Alaz ile hızlıca koşarak rakibin önünü kesip topu kapmıştık. Kaleye doğru hızlıca koşarken sürekli olarak paslaşıyorduk. İkimizin de önü kesilince pas atmak için etrafıma bakındım. En yakınımda boşta olan tek kişi Kerem'di. Ona pas atacağıma gol yerim daha iyi diyerekten karşımdaki elemanlardan birine çalım attım. Topu sürüp gidecekken diğerinin çalımıyla yere düşmüştüm. Hakem buna kart vermeyince içimden küfrederek yerden kalktım ve topun peşinden gittim. Mertens topu kaparak Alaz'a pas attığında o da bana atmıştı. Ben de İcardi'ye atmıştım. O da tekrar Alaz'a attığında gönderdiği topa şut çekerek gol attım. Taraftarlar tezahürat yaparken Alaz ile birbirimize koşup her zamanki el hareketimizi yapıp sarıldık. Takımın geri kalanı da etrafımıza toplanmıştı. Bir dakika sonra hakemin düdüğüyle maç tekrar başlamıştı. Bu sefer top Kerem'deydi ve hızla kaleye sürüyordu. Onun gol atmasını istemiyordum. Kaleye yakın bir tarafa geçtim. Şut çekmek üzereyken rakip takımdan biri kayarak topu almıştı. Ben de fırsattan istifade peşinden gitmiş ve topu kaptığım gibi üç kişinin arasından Alaz'a yollamıştım. Alaz da şut çektiğinde sayı tekrar bizdeydi. Biz gol sevincimizi yaptıktan sonra gözlerim Kerem'e kaydı. Sinirli olduğu her halinden belliydi ve ben onu böyle görmekten zevk alıyordum. Maç devam ederken İcardi, Kerem'e pas atmıştı. Kerem topu kaleye sürerken iki kişi önüne ve arkasına geçmişti. Aralarından sıyrılırken biri Kerem'i tişörtünden çekince Kerem yere düşmüştü. Sinirle yerden kalkıp o herifin üstüne yürüdüğünde hakem hızla yanlarına gitti. Tabi biz de öyle. Hakem ikisine de sarı kart verdiğinde Kerem itiraz etmişti. Hakem de ikinci sarı kartı çıkarınca şaşkınca ona baktım. Hakem satın alınmıştı belli ki. Kerem oyun dışı kalırken Alaz'a döndüm.
"Hakeme dikkat et." Başını salladı. Maç devam ederken bir gol daha atmıştım. 3-0 maçı kazandıktan sonra maç sevincimizi yapmış ve soyunma odasına geçmiştik. Okan hoca hepimizi tebrik etmişti.
"Harikaydınız. Özellikle sen Alev. İki gol bir asist. Mükemmeldi!" Gülümsedim.
"Sağolun." Bana gülümseyip Kerem'e döndüğünde yüzündeki gülümseme gitmişti.
"Ne yazık ki senin için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim Kerem. Hakemle tartışmaya girip oyun dışı kalmak..." Kerem mahcupça bakıp başını eğmişti.
"Haklısınız hocam. Özür dilerim." Kaşlarımı çattım.
"İyi de Kerem haklıydı." diyerek araya girdiğimde Kerem bana şaşırarak bakmıştı. "O herif Kerem'i çekti. Kerem burada sarı kartı hak edecek hiçbir şey yapmadı. Ve hakkını savunduğu için de oyun dışı kaldı. Türkiye'de futbolun adaleti bu mu gerçekten? Ya siz? Bunun farkında olmanıza rağmen oyuncunuzu korumak yerine ona hakkını savunmamasını mı söylüyorsunuz cidden?" Ani sinirime karşılık Okan hoca şaşırmıştı.
"Üzgünüm Alev ama bu teknik direktörle oyuncu arasında olan bir şey."
"O zaman haksız yargılamalarınızı da kendi aranızda yapın. Herkesin içinde değil." Herkes sessizliğini korurken Kerem'in şaşkın bakışlarını üstümde hissedebiliyordum. Okan hoca bu konu hakkında bir şey demeyip dinlenmemizi söyleyerek odadan çıktığında ben de kimseyle konuşmadan duşumu alıp çıktım. Diğerleri hala duştayken Alaz da yanıma gelmişti. Elindeki havluyla kıvırcık sarı saçlarını kuruturken konuştu.
"Aktürkoğlu'nu savunmana şaşırdım."
"Haksızlığa uğrayan kim olursa olsun aynı şeyi yaparım, biliyorsun."
"Biliyorum. Bu halini de çok seviyorum." diyerek yanağımdan makas alınca gülümsedim. Diğerleri de çıkınca Kerem ile göz göze gelmemeye çalışarak otobüse bindim.