6

163 19 0
                                    

Alev odasında uyuyakalmıştı. Biz de hep beraber ortak salondaydık. Okan hoca da olanları öğrenince yanımıza gelmişti. Alaz ise düşünceli bir şekilde yere oturmuş kollarını dizlerine dolayarak yeri izliyordu.

"Alaz." Abdülkerim abi elini Alaz'ım omzuna koyarak yanına çöktü. "Bize anlatmak ister misin? Kimdi o adam?" Alaz irkilerek doğrulduğunda burada olduğumuzu yeni fark ediyor gibi hepimize bakmıştı.

"Ben... Şey..."

"Oğlum korkma. Söyle ne söyleyeceksen. Yargılamayız seni biliyorsun."

"O adam... Bizim amcamız. Annemle babam biz küçükken ölmüştü. Diğer akrabalarımız bize bakamayacaklarını söyleyerek bizi istemedi. Mecbur amcamla kaldık. Her gün kumar oynar, içip içip geç saatlerde eve gelirdi. Sarhoş olurdu. Bizi... Bizi sürekli döverdi. Harçlık vermediğinden kendimiz çalışır para kazanırdık. O parayı da zorla alırdı elimizden. Bir futbol kulübüne katılabilmek için ondan gizlice bir köşede para biriktirmiştik." Yutkundu. "Bir gün eve geldiğimde... O... O Alev'e... Alev'e dokunmaya çalışmıştı. Alev kendini savunmak için eline bir bıçak almış. Amcam da kendisini bıçaklayacak cesaretin onda olmadığını söylemiş. Alev de... Ben geldiğimde Alev bıçağı kendi boğazına dayamıştı. Yavaşça bastırdı. Kan geliyordu. Amcamın üstüne atladım. Kenardaki içki şişesini kafasında kırdım. Sersemlemişti. Ben de Alev'i kolundan tutup oradan çıkardım. Biriktirdiğimiz parayı da alıp evden kaçtık. Kalacak yerimiz yoktu. Karnımız açtı. Ama o parayı harcayamazdık. İki hafta parktaki banklarda ya da metro istasyonlarında yattık. Ben nakliyede çalışıyordum. Alev de bir restoranda çalışıyordu. Artan yemekleri getiriyordu. Öyle doyuruyorduk karnımızı. Bir yandan da futbola devam ediyorduk. Başlarda kendimizi göstermemiz zordu. Aç ve uykusuzduk. Antrenmanlarda iyi değildik bu yüzden. Ama kararlıydık. Futbol bizim tek kurtuluşumuzdu. Bu yüzden işten çıktıktan sonra yemeğimizi yiyip saatlerce antrenman yapıyorduk. Kendimizi daha da geliştirmiştik. Koçumuz sayesinde yurt dışına gittik. Sonra da Atletico Madrid'e oradan da Real Madrid'e transfer olduk. Galatasaray'dan teklif gelince Alev reddetmek istedi. Buraya dönmek istemiyordu. Zar zor toparlamışken buraya gelerek tekrar o zamanlara dönmek istemiyordu. Ama Türkiye'yi özlemiştim. Bütün acılarımı burada yaşasam da burayı özlemiştim. Anne babamı özlemiştim. Bu yüzden ısrar ettim. Buraya geldik ama... Ama o herifin bizi bulacağını düşünmemiştim. Bulsa bile artık bize bir şey yapamayacağını düşündüm. Ama yanılmışım. Hala ondan korkuyorum. Ondan çok korkuyorum. Alev'e bir şey yapmasından korkuyorum..." Mertens gözleri dolmuşken eğilip Alaz'a sarıldı. Alaz göz yaşlarını tutmaya çalışsa da ağlıyordu.

"Kendi yeğenine... Nasıl..." Yunus'a döndüm. Onun da gözleri dolmuştu ve yumruklarını sıkmıştı.

"İronik değil mi?" Alaz bir yandan gülüp bir yandan da ağlarken konuşmuştu. "Ukala ve kendini beğenmiş ikizlerin trajik bir hayatı olması." Ayağı kalkıp odadan çıkmadan önce omzunun üzerinden bize baktı. "Bunları normalde kimseye anlatmayız. Bize acımanıza gerek yok. Sadece bu olanlar oyunumuza yansırsa suçlama yapmanızı istemediğim için anlattım. Aramızda kalacağını umuyorum." Alaz çıktıktan sonra arkasından ben de çıktım. Onların odasının önüne geldiğimde Alaz içeri girmek üzereydi.

"Alaz." Bana döndüğünde yanına gittim. "Ukala ve kendini beğenmiş değilsiniz. Öyleymiş gibi davranıyorsunuz çünkü kimsenin size acımasını istemiyorsunuz. Bunu kendinizi savunmak için yapıyorsunuz." Dudağının kenarı yavaşça yukarı kıvrıldı.

"Belki de öyle. Belki de değil. Böyle bir durumda senin ne düşündüğünü umursayacak değilim Aktürkoğlu." Böyle dese de içeriye girerken 'Sağol' diye mırıldandığını duymuştum. Odanın kapısı açıldığında aralık kapıdan yatağında yatan Alev'i görmüştüm.

Söz | Kerem AKTÜRKOĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin