(ALP TİMUR VE BADE'NİN KOMBİNİİ)
Hukuk okumanın zorluğunu en çok da miyop olduğu için çekiyordu Bade. Koskoca amfide en önde bile otursa her şey karınca yazısı gibi geliyordu ona. Gözlüğünü yine takmamış bu yüzden dersi dinlemenin de bir anlamı yok ne de olsa göremiyorum diye düşünüp derslikten çıkmıştı. Bölümden arkadaşları ile beraber kahve alıp kampüsün bahçesine oturup sohbet etmeye başladılar.
Yağmur, Bade'nin bölümden en yakın arkadaşıydı. Sarı platin saçları ve dolgulu dudağı ile bir çok üniversite öğrencisinin dikkatini çeken ve bu ilgilere de yer yer karşılık veren bir kızdı. Biraz hovarda takılır ama arkadaşlarına karşı çok sadıktı. Ozan ve Tayfun üniversitenin sol görüşlü kısmında bulunan, dışarıdan sert görünüme sahip olup yakın olduğu insanlar ile beraberken 5 yaşında gibi davranan iki yakın arkadaştı. Ozan'ın Bade'ye olan ilgisi 1. Sınıftan beri fark edilecek düzeydeydi. Arkadaş grubunda herkes bunun bilincinde olup asla ses çıkartmazdı. Bade, Yağmur'un imalarına karşı sürekli kızar ve inanmazdı. Çünkü Bade için arkadaşı olarak gördüğü herkes onun için zararsızdı.
Aralarındaki muhabbet koyulaşırken Ozan kaşlarını çatmış bir noktaya odaklanmıştı. Herkes oraya döndüğünde Bade'de elindeki sigarasını ağzına koyup gözlerini kıstı, kafasını bakışların olduğu yöne çevirdi. İki kişi okulun kantininden çıkıp bahçeye ilerliyordu. Geniş omuzlarına yapışan polo yaka ve altına giydiği siyah kumaş pantolon ile oldukça çekici duran çocuğu yaklaşık 10 kere süzdü. 1.98 boylarında olan Alp gözündeki güneş gözlüğünü çıkarıp Cenk ile beraber Bade'lerin bulunduğu yeşilliğin on on beş adım ilerisine oturdu. Hala tüm gözler üzerindeydi. Bunun bilincinde olan Alp gözlüklerini tekrar takıp Cenk'e döndü;
- Şu çaprazımızdaki tayfa solcu grubun üyeleri mi
Cenk önce kafasını Badelerin olduğu alana çevirdi. Alandaki herkes gözünü kaçırırken Bade ona kitlenen yüze kaşlarını çatarak baktı. Miyop olduğu için ona bakıp bakmadıklarını da anlamamıştı ama yine de baktı.
- Şu Kumral kız ve yanındaki çakma sarı hariç diğer iki çocuk solcu gruptan. Hepsi hukuk 2. Sınıf öğrencisi. Aradığımız kişilerin hukuktan olduğuna emin miyiz abi? Onlarda o beyin var mı gerçekten
Alp, gülüşünü saklayamadı. Ufak bir kahkaha attı.
- Onlarda o beyin yok ama o ibne babalarında o para var kardeşim......
Ozan, gerçekten yakışıklı sarışın bir çocuktu. Okuldaki bir çok kızın ilgini çekerdi. Kendine olan tüm ilgi yeni gelen çocuğu kayınca biraz bozulmuş ama bunu arkadaşlarına yansıtmamaya çalışıyordu. Ama ilgi gösterenlerden biri de sevdiği kız olunca sabrı taştı;
-Bade bu kadar beğendiysen nikahına al.Bade anlamaz gözler ile Ozan'a baktı. Ne diyorsun der gibi kafasını salladı.
- Çocuğa gözlerini kısıp kafanı öne çıkartıp bakıyorsun da o yüzden diyorum canım. Çok beğendin herhalde.
- Ya beğendiğimden değil miyopum ben salak. Göremediğim için gözlerimi kısıyorum.
Badenin dediği şeyden sonra herkes bir süre kahkaha attı ama Bade hepsine somurtarak ayağa kalktı. Küstüm oynamıyorum diyen çocuklar gibi kollarını bağladı ve karşıdan gelen arkadaşı Eylül'ün yanına gitti. Eylül'e doğru yürürken büyük bir cüsse ile çarpışıp geri düşüyordu ki bir kol onu tuttu. Onu tutan kola baktı önce Bade. Ardından bakışlarını yavaşça kolun sahibine çıkarttı. Siyah saçları anlına düşmüş, koyu kahve gözleri dikkat ile Bade'yi inceliyordu. Bade kolunu ittirdi. Ardından karşısında aynı bölümde olduğu çocuğa bir bakış atarak yanından geçti. Arkadaşının yanına yürümeye devam etti. Bu çarpışmayı kaşları çatık bir şekilde inceleyen Alp, kızı arkadaşının yanına gidene kadar süzdü.
Eylül şaşkınlık ile arkadaşına ve ardında bıraktığı iki kaşları çatık çocuğa baktı. Bu yüzlerden biri Alp Timur Arslan iken bir diğeri Mert Başkan idi. Eylül Mert'i tanıyordu. Tabi ki herkesin tanıdığı kadar. Zengin bir ailenin çocuğu olan Mert, Hem babasının ismi ile magazin sayfalarında yerini alır hem de okulun öğrencilerinin ulaşamayacağı, asla aynı ortamda bulunamayacağı biri olarak gündeme gelirdi zaman zaman. Eylül yanına gelen arkadaşını kolundan tutarak ileride bulunan bir banka ilerledi;
- Bugün kolumu biri koparacak ama kim acaba diye söylenerek arkadaşının peşinden ilerledi.
- Bade az önce kiminle çarpıştığının farkında mısın?
Boş bakışları ve bıkkın ifadesi ile arkadaşına bakan Bade;
-Yine hangi belaya bulaşırken beni bastın anlat bakayım
- Hani sana geçen anlattığım, kimse ile muhattap olmayan yanında yalnızca 2 arkadaşı
dışında olan bir çocuk vardı hatırlıyor musun?
Bade, arkadaşının ona bir gün içinde on beş kişiyi anlattığını düşünerek hafızasını yokladı.
-Yok bu hangisiydi acaba Eylül. O kadar salağı doldurmuşlar ki okula hangisi daha salaktı hatırlayamıyorum gerçekten.
Eylül arkadaşının sızlanmalarına hiç aldırış etmeden kendi kendine düşünmeye devam etti;
-Çok garip. Daha önce bırak bir kızın arkasından bakmayı kafasını çevirip etrafa bile bakmaz bu çocuk.
Bade bıkkın bir ses ile ofladı, arkadaşı ile kalkıp yemek yemek için okuldan çıktı.
...
Alp, Cenk ile beraber okulun ülkücü gençleri ile tanıştı ve yarın olacak olan yürüyüşe hazırlandı. Gençlere teker teker neler yapmaları gerektiğini bazı yerlerde babacan bir ses tonu ile anlattı. Bazı yerlerde Emirler yağdırdı ve sonrasına pankartlar hazırlayan gençlerin yanında oturup cebinden sigarasını çıkarttı. Hafifçe kafasını eğip sigarasını yakarken karşısında bir silüet belirdi. Yavaşça sigarasını ağzından iki parmağı ile aldı ve kafasını karşısında duran orta boylu çocuğa çevirdi. Ozan...
Ozan sinirli göründüğünü düşündüğü yüz ifadesi ile Alp'e bakarken Alp ayağa kalktı, yukarıdan bakıp atan Ozan, Alp'in kalkması ilr yavaşça boynunu yukarı kaldırdı. Ozan 21 yaşında bir genç gibi görünürken. Alp onun yanında 26 larında olan abisi gibi görünüyordu. Yaş farkları vardı elbet ama görünüşleri de oldukça zıttı. Ozan;
-Yarın yürüyüş falan yapamazsınız, bizim haftalar öncesinde planladığımız yürüyüşümüz var. Toplayın eşyaları sonra yapın
Alp alaycı bir şekilde güldü, tek dudağı havada, kaşları karşısındaki insanı delecek kadar çatık bir şekilde Ozanın hafifçe üzerine eğildi. Omzuna elini koydu;
- Koçum (hafifçe omzunu sıkarak), Ben daha yeni geldim. Böyle mi hoş geldin diyorsun sen.
Ozan omzundaki elin gücünü fark etti. İtmek için çabalamadı çünkü yapamayacağının bilincindeydi.
- Sana eşyaları topla dedim. Bu kadar.
Alp elini çekti, etrafına toplanan gençlere bir baktı. Yarısı Ozan ile gelen uzun parkalı gençler iken yarısı uzun siyah kabanlı gençlerdi. Ufak bir gülüş çıktı ağzından. Kendi tarafındaki gençlere döndü, Arkadaşlar kabul ediyor musunuz dedi. Herkesin ağzından, hayır, olur mu öyle şey, onlar siktirsin gitsin gibi mırıltılar çıkarken. Ozan'ın arkasındaki kalabalıktan da, Ülkeyi mi kurtaracaksınız lan, gidin dağa terörist avlayın o zaman, rol kesmeyin burada gibi nidalar çıkıyordu. Cenk kalabalığı sustururken Alp konuştu;
-Sizlerde yapın yürüyüşünüzü, bizler de yapalım. Ülkemin yolu, kaldırımı hepimizin nasıl olsa dimi. Eşitliği adaleti, özgürlüğü savunmuyor musun sen dedi.
- Sizin gibi eşkiyalar ne anlar haktan adaletten. Sizin eşitliğiniz kendi krallığınızdan ibarettir. Ama kabul. Atamın da dediği gibi '' Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür.'' İki tarafta özgür ne de olsa. Siz de biz de yapalım yürüyüşü, bakalım kim ezilecek kim ezecek. Dedi arkasını döndü ve ilerlerken,
-Ozan
-Ne var çakma ülkücü
- Kardeşim giderken ( sol yumuruğunu havaya kaldırdı) Yürüyün yoldaşlar diye bağırmadın nasıl solcusun lan sen.
Herkesten kıkırtılar gelirken Alp'te güldü. Ozan da yarım ağız gülerken Alp'e baktı.
- Biz seninle belli ki çok çatışacağız. Umarım sadece ideolojilerimiz çatışır. Özel hayat devreye girerse bu kadar sakin olmam reis.
Alp kaşlarını çatarak dinledi karşısındaki öfkeli genci. Ne dediğini anlamadı. Aslında dikkatinden hiçbir şey kaçmazdı ama bu sefer belli ki bir şeyler kaçmıştı.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖR BENİ
Teen FictionBade'nin sakin geçen üniversite hayatını bitiren o cümleden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı. - Off her gün aynı şeyler çok sıkıcı, ya derse girip çıkıyoruz ya da kahve içip aynı şeyleri konuşuyoruz Eylül. Keşke eğlenebileceğimiz bir şeyler ol...