5.

376 51 131
                                    

Yazardan

Sabah uyandı Barış. Lavaboya girip yüzüne su çarptıktan sonra ellerini mermere dayayıp aynaya baktı.

Dün yaşananlar aklından çıkmıyordu.
Nasıl çıkabilirdi ki? Eğer o an babası aklına gelmese çekmezdi o tetiği. Yüzünden düşen damlalara bakıp ofladı. Unutmak için çabaladığı o an anlık bilinçaltının verdiği sinyallerle parça parça gözünün önüne geliyordu.

Daha fazla oylanmadan tıraş olup çıkmış, dolapta asılı duran takım elbisesini yatağının üzerine bırakmıştı.

Bir an olsun herşeyin farklı olmasını diledi mutfağa adımlarken. Gayrimeşru çocuk olmamayı, olsa bile babasının ona sahip çıkmasını, vatanından yüzlerce kilometre uzaklıkta olmamayı...
Sınavıydı bu. İyi tarafından bakmak gerekirdi belki?

İstenmeyen çocuk olarak Amerika'ya gönderilmişti annesiyle. Hem...hem herkes Amerika'ya gitmek istiyordu değil mi?
İyi bir eğitim almıştı. Ama zorbalanmalarla dolu okul hayatı olmuştu. Sonrasında babası yardım fonu adı altında para gönderip kursalara yazdırmıştı onu? Ama sokak hayatıyla tanışmış bıçaklanmıştı.

İyi görmek istediği her şeyin sonucunda kötü bir şeyler olmuştu.

ilk günden geç kalmamak için erken çıktı evden. Bu işe başlarken ne kadar kolay olacak diye düşünse de dün yaşadıklarıyla beraber gerçeklerin sadece bir kısmıyla yüzleşmişti. Arabasına binip kontağı çevirdikten sonra yerine sıkıntıyla oturup derin bir nefes verdi. Kafasındaki sorulardan dolayı yola dahi odaklanamıyordu. Neden hemen kabul etmişti onu. Bir şeyleri anlamış olamazdı değil mi. Hayır, en ufak bir açık bile vermemişti. Aslında bu iş umurunda bile değildi. Kazanmaya çalıştığı tek şey babasının sevgisiydi. Hem böylece kendini kabul ettirip bundan sonraki zamanını kardeşi ile geçirebilirdi.

Amerika'dayken hep yalnızdı. Annesi vardı sadece, aslında o da pek yoktu. Beraber Amerika'ya gönderildikten sonra annesi çok değişmişti. İlk başlarda her şeye karşı sinirlense de sonrasında bu sinir onu ilaç kullanmaya itecek kadar ilerlemişti. Barış'ta daha küçükken kendisini dışarı atmakta bulmuştu. Tabii bu sadece çocuklukla kalmayıp ergenlik ve gençlik dönemlerine sıçrayınca Barış, ömrünü sokaklarda geçirmişti bir nevi. O yüzden iyi dövüşür, sokak hayatını iyi bilirdi. Her ne kadar kendine kazandırdığı noktalar varsa da ondan kopardığı şeyler vardı.

Kendisi dayak atarken karşısındakilerin eli armut toplamamıştı mesela, bir sürü yarası vardı. En büyük kazıklarını da orada yemişti. Ama her şeyin temelinde sevgiden mahrum kalmıştı. Bu yüzden nasıl sevilir, sevgiye karşı nasıl tepki gösterilir bi' haberdi. Bu yüzdendi en ufak sevgi kırıntısına muhtaçlığı.

Kerem'e özeniyordu zaman zaman. En azından babasıyla beraber büyümüştü. Ayrıca gayrimeşru olmadığı için resmi olarak varisiydi ailesinin. Barış'ın hissettiği kıskançlık değildi ama, ne de olsa kardeşiydi. Onun için her zaman daha iyisini düşünüyordu.

Kafası tamamen bunlarla doluyken ışıklarda durmuştu. Kafasından 'evden çıkarken bir şeyi eksik bıraktım mı?' diye düşünürken yeşil ışık yanmış gaza basmıştı ki- kulağındaki kulaklıkla bir genç atlamıştı yola. Anında frene bastı, lastiklerden gelen kulak tırmalayıcı sesle beraber gençte şokla olduğu yerde kalmıştı. Barış hızla arabadan inip gencin yanına gitti.
"Bir şeyin var mı?" diye sordu panikle. Gençte olayın etkisinden çıkamamış olacak ki birkaç saniye sadece Barış'ının yüzüne bakakaldı. Sonra kulağındaki diğer kulaklığı da çıkarıp, "iyiyim." diyebilmişti sadece.

Barış birine zarar vermediği düşüncesiyle derin bir oh çekmişti. Sonra gittiği yere neden gittiğini hatırlayıp içinde bulunduğu trajikomik duruma histerik bir gülücük bıraktı. Kafasını karşısındaki kumral gence dönderdi tekrar.
"Gideceğiniz yere bırakabilirim." dedi. Ama karşısındaki genç kafasını olumsuz anlamda salladı.

CEO- barsemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin