4.

464 57 171
                                    

Yazardan

"Hazır mısın Barış?" Diye sordu Kerem, kardeşine.

Barış'ta kafasını onaylarcasına salladı.
Ama asla değildi ve yüzündeki ifade bunu bas bas bağırıyordu. Her ne kadar göndermek istemese de sırtını patlatlayıp kapıdan uğurladı Barış'ı.

Kılıçsoyların şirketine başvurusunu yapmış, şimdi de mülakata girecekti.

Özenerek hazırlanmıştı bugüne. Siyah klasik bir takım elbise giymiş, rugan ayakkabılarıyla tamamlamıştı şık görüntüsünü.

Fazla dikkat çekmemesi için orta düzey bir araba ayarlamışlardı. Yalandan olan hayatının her detayını da ezberlemişti.

Barış Alper Yılmaz.
Yaş: 24
Boy: 1.86

Babasını asla tanımaması üzerine annesinin soyadını almış, annesi yarı Amerikalı olduğu için de çifte vatandaşlığa sahip olup orada eğitim görmüştü. Savunma sanatları üzerine lisansları olmuş ve ingilizce, Almanca , Yunanca dillerini ana dili gibi konuşuyordu.

Aslında bunlar yalan değildi. En azından saydığı özellikler. Uydurulan hikayeye göre babasıyla annesi barda sarhoşken beraber olmuş, babasını hiç tanımamıştı Barış. Gayet inandırıcı bir hikayeydi onlara göre.

Normalde yarım saatte gideceği yolu İstanbul trafiğinde 2 saatte gitmiş, trafik lambaları da işi kolaylaştırmamıştı. Amerika asla böyle değildi. Türkiye'de insanlar canları yokmuşcasına araba kullanıyorlardı. 'Yurdum insanı...' Diye geçirdi içinden. Aslında sadece gerginliğini azaltmak için farklı yerlere vermeye çalışıyordu dikkatini.

Bir süre sonra şirketin önüne gelmiş, çevresindekilerin yanında daha büyük kalan binanın eksi katlarda olan otoparkına girip arabasını park etmişti.

Arabadan inip asansöre yürüdü serice. Asansöre bindikten sonra kat numarasına basıp kolundaki saate baktı.

15 dakikası vardı.

Birkaç katta asansör durmuş ve çalışanlar binmişti. Bu süre içerisinde ise kimseyle konuşmamıştı.

'Sakin ol Barış, halledeceksin.'

Sonunda istediği kata gelince asansördeki aynaya bakarak üzerinde absürt bir yer var mı diye kontrol ettikten  sonra indi.

10-12 kişi vardı bir kapının önünde bekleyen. Büyük ihtimalle orada yapılacaktı görüşme.

Yanlarına yürümüş, ona en yakın olana görüşmenin bu odada yapılıp yapılmayacağını sormuştu. Cevap olumluydu zaten. Gözleri bekleyenlerin üzerinde dolaştı. Hepsi iri yarı, tehlikeli oldukları belli olan adamlardı. Kendisine pay biçti, hala bir ihtimal şansı vardı.

Artık zaman gelmişti. Odadan sarışın uzun boylu bir adam çıkmış, elindeki sekreterliğe baktıktan sonra bize dönmüştü yüzünü.

"İlk önce hoşgeldiniz. Ben Mert Günok. Bu şirketin başsekreteriyim. İsimlerinin alfabetik sıraya göre düzenlendiği için ilk önce Arda Turan beyi alacağız." Demişti.

Koltuklardan birinde ağır abi gibi oturan sakallı adam kalkmış, yine kıroca burnunu çektikten sonra elini kaldırıp burada olduğunu belli etmişti.

O girdikten sonra tekrar gergin bekleyiş başlamıştı Barış için. Ama beklediğinden kısa bir süre içerisinde geri çıkmıştı Arda denilen adam. Yüzü beş karıştı. Belli ki iyi geçmemişti.

Ardından tekrar Günok çıkmış, sekreterliğe baktıktan sonra Barış'ın ismini okumuştu.

"Barış Alper Yılmaz." Elini  hafiften kaldırdıktan sonra kravatını düzeltmiş ve o da içeriye girmişti.

CEO- barsemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin