(Bu hikayeyi yeniden düzenleyip tek bir bölümde birleştirdim devamı yeni eklediğim kısımlar )
"Altay dur!"
İsmail arkadaşının kolunu tuttu sıkıca. Ama o bir kere beyninden vurulmuştu. Altay kızgındı, hayatında hiç bu kadar kızgın olduğunu hatırlamıyordu. Aynı zamanda kalbi kırılmıştı. Ama öfkesi o kadar çoktu ki bunu düşünemiyordu bile. Arkadaşlarını ölümüne döven kişiye bile daha az sinirliydi.
"Bunu neden yaptığını bilmiyorsun, bilmiyoruz. Pişman olabilirsin, önce bi dinle."
Altay öfkeyle kolunu çekti. Öfkeliydi, kırgındı, ihanete uğramıştı. Canı yanıyordu ve kimseyi dinlemeye niyeti yoktu.
İsmail'in ise yapabildiği tek şey öfkeyle ayrılan arkadaşını izlemek olmuştu.
Altay hayatında bu kadar kırıldığı bir anı hatırlamıyordu. Canı yanıyordu, öyle çok canı yanıyordu ki ayakta zor duruyordu. Yıllardır kavgalı olduğu çetenin lideri Icardi ona arkadaşlarının ve kendisinin yerini sevdiği çocuğun söylediğini söylediğinde yapabildiği tek şey öylece donup kalmak olmuştu.
Başka ne yapabilirdi bilmiyordu.
Altay Kerem'i çok seviyordu, onun da onu sevdiğini düşünüyordu. Yıllardır birbirlerini tanıyorlardı, Kerem'in onu satacağını hiç düşünmemişti bile. Şimdi ise bu gerçekle yüzleşmesi gerekiyordu...
Kerem ise her şeyin suçlusunun o olduğunu biliyordu, arkadaşı Barış'ı kurtarmak için sevdiği adamı satmak zorunda kalmıştı. Vicdan azabıyla içi içine sığmazken, onlara karşılık aldığı arkadaşıma sımsıkı sarılıyordu.
***
Genç çocuk çaresizdi, ekibiyle birlikte oturduğu eski depoya geldiğinde kapıyı sertçe çekti. Işıkları açtı ve görmekten en korktuğu kişiyle göz göze geldi
"Altay..."
O buradaydı, gözünden sakındığı çocuk buradaydı. Gözünden sakınıp sattığı sevgilisi buradaydı...
Barış kafasını kaldırıp Altay'a baktı. Onun kadar kötü olmasa da onun da yüzünde yaralar vardı. Altay bir süre Barış'a baktıktan sonra Barış'ı taşımaya çalışan çocuğa baktı. Yüzü bembeyazdı, ter içinde kalmıştı. Ama Altay o kadar öfkeliydi ki onun ne kadar zavallı durduğunu göremiyordu
"Sana güvenmiştim."
İki kelime, bıçak gibi kesmişti Kerem'in kalbini. Ona güvenmişti ve Kerem ona ihanet etmişti.
Kerem bir adım atıp Barış'ı kenardaki kanepeye bıraktı. Altay ise ilerleyip kumral olanın yakasına yapıştı.
"Neden ? NEDEN KEREM ? Gerçekten merak ediyorum, neden yaptın bunu bize?!"
Kerem kendini savunacak bir yol görmüyordu. Haksızdı ona göre, Barış'ı kurtarmak bir bahane olamazdı. Barış ise kılını bile kıpırdatamayacak kadar yorgundu, ona yardım edemezdi.
Altay sessiz kalan çocuğa yumruğunu geçirdi bu sefer, dinlemek bile istemiyordu. Yerdeki çocuğa son kez baktı ve bağırdı.
"Bir daha sakın karşıma çıkma Kerem Aktürkoğlu!"
***
Büyük kavgadan bu yana biraz zaman geçmişti. Altay oldukça sessiz ve umutsuzdu.İsmail ve diğerleri tamamen iyiydi ve herkes daha iyiye gidiyordu. Artık kimse kızgın değildi, her şey eskisi gibiydi
Erkeklerin hayatı böyleydi. Kavga eder, birbirlerine zarar verir ve hiçbir şey olmamış gibi devam ederlerdi.
Ama Kerem ve Altay için farklıydı. İkisi de sessiz kalmıştı. Altay artık kızgın değildi, sadece çaresizdi...
O gün ona bağırdığında ne kadar üzüldüğünü ve ayrılırken gözlerinin nasıl yaşlarla dolduğunu hatırlayınca üzüldü. Ama yediremiyordu kendisine, onu ve arkadaşlarını satışını kabul etmek bile istemiyordu.
Onun suçu olmadığını düşünüyordu bir yandan ama kabul etmek istemiyordu. Ya da her şey için çok geç olduğunu biliyordu.
İsmail ve Ferdi ikilisi ellerinde birkaç paketle kapıdan girerken herkes onlara şaşkınlıkla baktı. Ferdi kenarda oturan Altaya baktı, sonra iç çekti ve duyabileceği bir tonda konuştu.
"Kerem ile görüştük. Daha doğrusu o buluşmak istedi."
Altay onlara dönmedi ya da tepki vermedi. Ama onları dinliyordu.
"Olaydan sonra bizden ve yaralılardan birçok kez özür diledi. Ve sanırım hala suçlu hissediyor. Hepimize bir an önce iyileşmemiz için hediyeler de gönderdi."
Herkes sessizce başını salladı. Onu suçlamıyorlardı. Çünkü Kerem bir sebebi olmasa asla bunu yapmazdı. İsmail de bilerek bu işin iç yüzünü ortaya çıkartmıştı.
"Barış'ı gördüm Altay, çok fena dayak yemişti. Yaralıydı. Kerem'in onu kurtarmak için bizi sattığını, bizim topluca bir şansımız olduğunu ama onun hiç şansı olmadığını söyledi. Kerem de çaresizdi kardeşim, onunla konuşman gerekiyor."
Altay şaşırmış görünürken Ferdi gülümsedi.
"Doğruyu söylüyoruz. Gerçekten böyle. Benden de defalarca kez özür diledi... Onunla konuş, Altay. Onu sevdiğini biliyoruz."
***
Altay, zihnini boşaltmak için her zaman Kerem ile oturduğu nehir kenarındaki parka gitti. Oturdukları banka gittiğinde, birinin oturduğunu gördü. O kişinin kim olduğunu görür görmez anlaması zor olmadı.
Genç çocuk dizleri karnına doğru çekilmiş, başı dizlerinin üzerindeydi ve sessizce çevreyi izliyordu. Altay onu böyle gördüğünde buna bir son vermesi gerektiğini biliyordu.
Yavaşça banka doğru yürüdü ve yanındaki boşluğa oturdu. Kerem yanına oturan birini fark ettiğinde, sessizce başını kaldırdı ve gördüğü kişiye şok içinde baktı.
Altay da ona bakıyordu. Ama bu sefer yüzünde ne öfke ne de hayal kırıklığı vardı. Daha çok pişmanlık gibi duruyordu..
Kerem sevdiceğinin yüzüne baktığı anda, gözyaşlarıyla dolan gözlerine engel olamadı. Genç çocuk onu hızla kendine yaklaştırdı ve ona sıkıca sarıldı, kumral olan ise gömleğine tutundu ve ağlamaya başladı.
"Şşt, çok üzgünüm, seni dinlemeliydim. Seni çok incittim. Üzgünüm bebeğim. Özür dilerim."
Altay'ın kalbinde en ufak bir öfke kalmamıştı. Sadece her şeyin eskisi gibi olmasını istiyordu.
Kerem daha yüksek sesle ağlamaya hatta hıçkırarak ağlamaya başladı. Altay da gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu. Tekrar özür dileklerini fısıldarken ona daha da sıkı sarıldı. Saçını okşadı ve küçük öpücükler bıraktı
"Beni affedebilir misin Kerem?"
Hikayeyi yeniden düzenleyip tamamladım. Umarım beğenirsiniz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Futbol One Shots
FanfictionBaism, Alker, Arfer gibi shiplerimiz için kısa hikayeler ❤️