5. Bize (Final)

9 2 0
                                    

3 yıl sonra

Cem ve Tuna Cem'in usta birliğinden arkadaşı Akın ve erkek arkadaşı Celal ile buluşmaya gelmişlerdi. Çifte randevu planlamışlardı. Çok güzel bir fikirdi Cem'e göre. Tabii son dakika söylemesi Tuna'nın azıcık sinirini bozmuştu ama ses çıkarmadı. 

Şık bir restorandaydılar. Boğazın hemen yanında kalıyordu. Manzara mükemmeldi. Köprü arkalarında kalıyordu. Yanlarına garson geldi ve suları getirdi. Cem gelen suyun ikisini de bitirmişti. Garson şaşkınlıkla kendisine baktı. Cem parmaklarıyla iki işareti yaptı. İki tane daha getirin demekti. Garson hemen efendim deyip yanlarından ayrıldı. Cem etrafı izlerken tanıdık yüzü görünce yüzünde gülümseme oluşmuştu. Tuna onun baktığı yöne baktı. Gelen onlardı Cem'in yüz ifadesine bakılırsa. Siyah saçlı, takım elbiseli adam -Akın'dı- ve onun yanında daha pejmürde giyim bir adam yanlarına yaklaştı. 

''Ooo tertip.'' dedi Cem ayağa kalkınca. Arkadaşına sarılmak için hamle yaptı. Arkadaşı da ona aynı anda sarıldı. Sırtalarını sertçe patpatladılar. Gören sanacak yüz yıldır görüşmüyorlar. Halbuki Allah'ın her günü konuşuyorlardı. 

''Tertip nasılsın?''

''İyiyim kardeşim. Sen nasılsın? Gel buyur oturun.'' Eliyle sandalyeleri gösterdi. İkili gülümseyerek yerlerine oturdu. 

''Sizi tanıştırmadım. Bu Celal.'' dedi Akın erkek arkadaşını göstererek. Cem zaten biliyordu. Başını salladı. Tuna gülümsemesini yüzünde iyice yayarak tanıştığıma memnun oldum anlamında başını salladı. 

''Bu da Tuna.'' dedi Celal'e tanıştırarak. Celal de başını sallamakla yetinmişti. Yeni gelin gibi birbirlerine baktılar. Kayınvalide eksikti. 

Garson yanlarına menülerle geldi ve geri gitti. Bu sırada Cem ve Akın askerlik anılarından bahsediyorlardı. Tuna ve Celal kahkahalarla onlara eşlik ediyordu. 

''Ya yine günlerden bir gün.'' diye başladı Cem gülüşme sesleri arasında. ''Şırnak'tayız. Aylardan Temmuz. Sınırda görevdeyiz. Hava klasik cehennem sıcağı. Açız deli gibi. Nöbet bitti. Yemek saatine denk gelmiştik. Koşa koşa yemekhaneye gittik. Ben önde Akın arkamdaydı. Sıraya girdik. Allah'ım o yemekleri unutmam. Kuru fasulye pilav ve soğan salatası. Yanında ayran. Of of. Neyse. Tablotlara yemekleri doldurduk masaya yerleştik. Ayranları önce güzelce çalkaladım. Köpürünce çok güzel oluyor. Akıllım ayranı çalkadığımı fark etmemiş ve gözü yemeğin hep üzerindeydi. Birden o açık ayranı çalkalamasın mı...''

Hepsi birden kahkaha koptu. Akın yalandan bozulur gibi yapsa da o da onlarla olayın saflığına güldü. 

''Açlıktan başım döndü kardeşim. Ben ne yapayım.'' diye kendini avuttu. Celal onun dudaklarını büzen haline gülüp kolunu kolunun arasına aldı. Başını boynuna gömdü. Tuna karşısındaki manzara karşısında gülümsemeden edemedi. 

Garson gelince yemeklerini söylediler. On beş dakika geçmeden balıkları ve şarapları gelmişti. Askerlik anılarını bir süre anlattılar. Celal ve Tuna da kendi askerlik anılarından bahsettiler. Onlar bedelli yapmıştı tabii. Çok anıları yoktu onlar gibi ama biriken anıları da es geçemezlerdi. 

Askerlik anılarını bırakıp konu konuyu açtı. Konu nasıl tanıştıklarına geldi. Akın heyecanını saklayamadı. Cem buyur etti. 

''Güleceksiniz ama bir cüzdan sayesinde tanıştık. Ve aşkımızın farkına vardık.'' dedi Akın özetle. İkili birbirine baktı. Gözleri aşkla bakıyordu. Cem ve Tuna yandan birbirlerine bakınca el ele tutuştular. İstanbul soğuğunda içlerini ısıtacak derecede bir sıcaklık yayılıyordu ellerinden. Gözleriyle bu anın fotoğrafını çekmek istediler. Akın onlara döndü, sordu. 

''Siz nasıl tanıştınız?''

Cem önce sevgilisine sonra arkadaşlarına baktı. 

''Minik bir restoranda.''

Gözlerinin önünde tüm yaşadıkları geçti. Hayatının en mutlu üç yılını geçirmişti. Sevdiği adam yanındaydı. Bundan güzeli mi vardı. 

Geç olmuştu ve Akın ile Celal'in eve gitmesi gerekiyordu. Onları yolcu ettiler ve masalarına karşılıklı geri yerleştiler. İlk şişenin sonu görünmek üzereydi ki Tuna şişeyi elinde hafifçe çalkaladı. 

''Son şarabı içmeye ne dersin.''

Cem başını salladı ve ''Neden olmasın.'' dedi. Tuna şarabı bardaklara eşit doldurdu. Şişenin de sonu görünmüştü. Tuna bardağını havaya kaldırdı. Cem de aynısını. 

''Kimin şerefine içiyoruz?'' diye sordu Cem. Tuna dudakları yukarı kıvrılmıştı. Cevabını ikisi de biliyordu.

''Bize.'' Bardaklarını tokuşturdular. 

Seven Adamlar (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin