Tarih: 11 Eylül 2000
Genç adam ve kız arkadaşı karanlık ormanda bata çıka yürüyordu. Orman karanlık ve hüzün doluydu. Upuzun ağaçların arkasından sızan güçsüz güneş ışığı sayesinde insanlar bu ormana 'Karanlık Orman' derlerdi. Ormanda çok ağaç vardı. Büyükçe bir de göl vardı. Gölün karşısında karşılıklı iki ev. Bu ormanda sadece papatya yetişirdi. Yalnız papatyalar...
Genç adam yoldaki papatyaları izliyordu. Birden durdu. Yere uzandı ve yetişmekte olan küçük beyaz papatyayı kopardı. Kız arkadaşına uzattı. Kız papatyayı koklayınca yüzü gülmeye başladı. Çok güzel kokuyordu. Bir ölüm bu kadar güzel kokamazdı...
Adam sarsılarak durdu. Nerdeyse yere düşüyordu. Yere eğildi ve ayağına takılan şeyi aradı. Yaprakları sıyırdığında orada yosun tutmuş bir defter olduğunu gördü. 'Bu defter de ne?' kız merakla deftere bakıyordu. Adam defterin kapağını araladı. Yazılanlara bakmaya başladı. Yazılanları okumaya başladı.
"Ben tüm hayatım boyunca ölülerden korkmadım. Odam bir mezarlığa bakıyordu. Akşam olunca onların sessiz çığlıklarını duyduğumu sanırdım. Onları öylece izlerdim. Her gece. İzlememin sebebi ölülere karşı olan ilgim değildi. Onu bekliyordum. Annemi. Mezarlığın önünden geçip kapıyı çalmasını hayal ederdim. Papatya kokardı hayallerim. Ölüm nedir anne? Ölmek nasıl bir histir? Neyse zaten bunları birazdan öğreneceğim. Beni bekle anne. Ölmeye hazırım..."
Adam yazılanları okuduğunda şaşkın bir ifadeyle kız arkadaşına baktı.
'Devamını okusana haydi'
Adam defterin sayfalarına baktı. Yazılmamış sayfalarına. Yazılmamış sayfaların beyazlığına. Ağzından kelimeler döküldü birden.
'Yazılmamış...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unwritten
Mystery / ThrillerKoparılınca daha güzel kokarmış papatyalar. Garip, bir ölüm bu kadar güzel kokabilir mi ?...