_
"Pembe dantel mi? Kulağa hoş geliyor."
Parmak uçlarımı kasıklarının zevk bölgelerinde kaydırarak iç bacaklarına doğru indirirken gözlerim çamaşırlarındaydı. Göğüslerini sıkarak taşıran pembe dantelli sütyeni ve ona uyum sağlayan külotuyla Afrodit tarafından yazılmış gibiydi.
İnce ve beyaz bacaklarını elimle okşayarak önünde çöktüğümde düşmemek için arkasında ki duvara dayandı. Bir elimle sağ bacağını sıkıca kavradıktan sonra arasına girerek içlerinde dilimi dans ettirmeye başladım.
Huylanarak bacaklarını hareket ettirirken parmaklarımla çok acımayacak şekilde uyarılar veriyordum. Hareket edememesi ve özel bölgelerine kadar uzanan dilimle ufaklığından akan damlaları fark etmek zor olmadı.
Tül kadar ince çamaşırında ki ıslaklığa başımı kaldırarak baktığımda Onun da aşağıya doğru bana baktığını fark ettim. Kızarmış yanakları beyaz tenine meydan okuyor gibiydi. Utançla başını çevirdi.
"Çok güzel görünüyorsun."
Dudaklarını birbirine bastırarak yutkunuşunda adem elmasının geriye gidip gelişi bedenimi fazlasıyla tahrik etmeye yetmişti.
Ellerim pembe iç çamaşırının üst kısımlarına uzanıp bacaklarından yavaşça aşağı indirmeye başladığında kendi ellerini önünde birleştirmiş kapatmıştı bana ait olan yeri.
Sırıtmama engel olamadım. Çamaşırını ayaklarından nazikçe tutarak ayırdım ve kenara rastgele fırlatarak önünde ayaklandım.
Bakışlarını benden kaçırdığını görüyordum. Onun sert tavırlarının altımda tamamen yok olacağını da biliyordum. Benim olduktan sonra eski hâline döneceğini de. Saldırgan bir kediydi O.
Avuçlarım pembe dantellerin altındaki şişkinlikleri kapladığında gözlerini sımsıkı yumdu. Boynuna doğru eğilerek güzel kokusunu içime çektim. Boynundan çenesine çıkıp oraya ufak sayılmayacak bir öpücük verdim. Çenesinden kulağına doğru ilerledim, yumuşak kısmı dişlerim arasında güzelce yoğurdum.
"Evimi ellerinle kapatmış olabilirsin, bunları nasıl kapatacaksın?"
Göğüs uçlarını hissedecek şekilde avuçlarımı sıktım. Ses etmeden yapacaklarımı bekledi, ellerini oradan çekmedi.
"Anladım o hâlde bu sütleri bana bağışlıyorsun?"
"Chulsoo uyuyor."
Omuzlarımı silktim ve sütyenin askılarından nazikçe yakalayarak kollarından aşağıya doğru indirdim. Bir film perdesinin açılışını heyecanla bekler gibi dantelin göğüslerinden ayrılmasını izliyordum.
Kollarının ortasında kalıp yukarıya toplanmış göğüsler gözlerimin önünde dokunulmamış bir nimet gibi bekliyordu.
"Mükemmel ötesi."
Gözlerimin ışıldadığına yemin edebilirdim.
Başımı eğip aralarına doğru burnumu yerleştirerek önce kokusunu içime çektim. Her bir köşesinin kokusunu içime aldım. Dudaklarımı değdirmeyi de bırakmamıştım aynı zamanda.
Bir okyanusun ferahlığı kadar güzeldi bu koku. Aralarında dinlenip saatler geçirebilirdim.
Mayışmadan önce burnumu kokusundan ayırdım ve bu sefer dudaklarımla yaklaştım. Önce her yerlerini uzun uzun ve ıslak şekilde öptüm. Chulsoo'nun neden buradan ayrılmadığını anlayabiliyordum.
Altlarına eğilip iç kısımlarını da ağzımla tattıktan sonra uçlarına yaklaştım. Sütünün tadını fazlasıyla merak ediyordum.
Emilmekten yaralanmış uçları kalın dudaklarımla sardığımda ağzından kaçan inleme kulaklarıma ulaştı. Kendini sıkabilmesi buraya kadardı. Öyle ki inlememek için oldukça ter dökmüştü dakikalardır.