100 19 1
                                    

_

Kahramanım tarafından hediye olarak verilen; pembe, beyaz kurdeleli, pileli eteğime hayran hayran bakıyordum tuvalette.

Bu benim hayatımda aldığım ilk hediyeydi ve ona çok iyi bakmalıydım. Mutlu olsun diye de hemen giyinmiştim.

Aynada kendimi incelerken duyduğum adım sesleriyle yalnız kalamayacağımı anlayıp herhangi bir kabinin içine girdim.

3 farklı ses konuşurken kim olduklarını tahmin etmek zor bir şey de değildi zaten. 3. Sınıflar. Park Siwoo, Park Geonu ve Kim Yujun.

Burda olduğumu bilmeselerde gerginlikle ağzımı sıkıca kapadım. Hepsinden nefret ediyordum. Dokunuyor ve giydiğim eteklere zarar veriyorlardı.

Ama bugün yapamazlardı çünkü Hyungun hediye ettiği eteği giymiştim. Kesinlikle korumalıydım.

" Eziği gördünüz mü? "

" Evet, giydiği pembe eteği yırtsak mı ki? Çoook sıkılıyorum. "

Hakkımda konuştuklarını anlamamla ağzımı daha sıkı kapadım ve eteği diğer elimle ayaklanıp gidecekmiş gibi daha sıkı tuttum.

" Yine etek mi giymiş? "

Kim Yujun'un duyduğum sesiyle tüylerim tek tek dikenleşirken sakin olmaya çalıştım. Burada olduğumu anlamamalardı.

Çakmağın açılma sesi ile gözlerimi sıkıca kapadım. Gerginlikten ateşin yanma sesini bile duyuyordum.

Hafif bir gülmeden sonra derin bir nefes sesi geldi. Sigarayı ciğerlerine kadar çektiğinde ölmesini diledim. Ölürse her şey biterdi ne de olsa dimi?

Bir kaç adım sesinden sonra bir anda sesler kesildi. Gittiklerini anladım ama çıkmak için erkendi daha. Bekleyecektim.

Endişeden terleyen ellerimi eteğime sildim ve kafamı eğdim. Başımı ellerime yaslarken gördüğüm kamerası açık telefonla çığlığıma engel olamadım.

Hızla kulağıma doluşan gülme sesleri ile akan gözyaşlarımı fark etmek zamanımı aldı.

" Çık ordan güzelim. " sessiz sessiz ağlarken kapıma sertçe vuruluyordu. " Yujun oppayı bekletme. "

Oturduğum klozetten kalkıp kapıyı tuttum sıkıca. Böyle yaparsam giremezlerdi ne de olsa. Bugün eteğime hiçbir şey olmayacaktı.

" Yeni eteğin güzel görünüyor niye çıkmıyorsun ki? Eğer şimdi çıkarsan söz Yujun oppa eteğine bir şey yapmayacak. "

Kafamı görebilirmiş gibi hızla iki yana salladım. " Ama çıkmazsan seni gördüğüm gibi parçalarım o ete- "

Yüksek bir sesle cümlesi yarıda kaldı. Devam etti sesler, acı dolu inlemeler ilişti kulaklarıma. Sonra sesini duydum kahramanımın.

" Bebeğim çıkabilirsin. "

Ağzım kulaklarıma varacak şekilde gülümserken hızlı hareketlerle kapının arkasından çıkıp açtım kilidini.

Yerde yatan üçlüyü görmezden gelip sıkıca sarıldım karşımdaki bedene. Elleri direkt saç tutanlarımı bulup okşarken aralarına ufak öpücükler bıraktı.

" Korkma, geçti. "

" Korkmuyorum ki biliyordum geleceğini. "

Kafamı kaldırıp gülümseyerek söylediğim şeye karşı kahkaha atıp daha sıkı sarıldı bedenime.

Eli eteğime inerken pilelerinden tuttu, geri çekilip baktı gözlerini kırpıştırarak. " Çok yakışmış güzelim. "

Kıkırdayıp omzumu silktim ve elleri belimdeyken etrafımda döndüm. Tekrar göz göze geldiğimizde kocaman gülümsemesini sundu bana.

" Hyung. "

Derin bi nefes alıp devam etmem için kafasını salladı.

" Hyung, adın Chulsoo olsun. "

Kaşları havalanırken düşünüyormuş gibi yaptı.

" Chulsoo, kahraman Chulsoo. Tek benim Chulsoo'm. "

Gülüp bunu beğendiğini söyledi ve tekrardan sıkıca sarıldı bedenime. Üçü yerden kalkıp giderken de gülmelerimize engel olamadık.
_

safe sea, heekiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin