kalbe zarar

37 5 0
                                    

Yine bir okul günü sıkıntıdan patladığım ve minho gelmesin diye dua ettiğim gün. Şimdi dersiniz ki, o çocuğu seviyorsan neden gelmesini istemiyorsun? Çünkü, son olanlar ani gelişti. Minhoyu öpüşüm ve bana karşılık vermesi.

Tamamen farklıydı bakışları bana ilk geldiği gibi nefretle değil güzel duygularla bakıyordu.

Sırama yayılmış arkadaşlarımın gelmesini beklemeye başladım. Bugün erken gelmiştim erken kalktığım için uyku tutmamıştı bende hazırlanarak okula geldim. Aslında, pek erken değildi dersin başlamasın 20 dakika falan vardı?

Ben kendi kendime düşünürken kapı açıldı ve sınıf kalabalık olmaya başladı. Minho gelmesin diye dua ederken birden içeriye geçen Hwan hyungla şaşırmıştım ve gülümseyerek yanıma yaklaşmasını beklemiştim.

Yanıma yaklaşıp minhonun olduğu sırayı boş görüp yanıma oturdu ve konuşmaya başladı. "Selam Jisungie"

"Selaamm hyung" gülümseyerek neşeli bi sesle ona cevap verince oda gülümseyişime karşılık vermişti.

"Nabersin bakalım? Göremedim seni erken gelmiştim bi yanına uğrayayım dedim. "

"İyiyim hyung iyi yapmışsın gelerek bende özlemişim"

Tekrardan sıcak bir gülümsemeyle konuşmaya başladık ne kadar konuştuk bilmiyorum ama çalan zille bayadır konuştuğumuzu anladım. "Jisungie ben şimdi gideyim, diğer teneffüs yine gelirim. "

Kafamı onaylar anlamında sallarken aniden bana sarılışıyla ilk önce afallasamda daha sonra karşılık vermiştim. Sonuçta daha öncede sarılmıştık.

Tam sarılmadan ayrılacakken içeriye gülümseyerek dalan Minhoyu görmem bir olmuştu. Aniden gülümseyişi sönmüş içini anlam veremediğim bakışlar almıştı. Üzgünlük sinir.

Hızlı şekilde hwan hyung dan ayrıldım ve bana son kez el sallayarak sınıftan çıkmak için ayaklandı. Önünde minho ona ateş saçan gözleriyle bakıyordu ve hwan hyung kesinlikle farketmişti.

Öyle ki;Minhonun bakışlarını gördüğü gibi adımlarını hızlandırarak sınıftan çıkmıştı. Bu bana biraz komik gelmişti ama şuan minhonun korkutucu bakışları kadar komik değildi.

Ne diyeceğimi bilemeden sadece ona bakıyordum, eğer konuşursam beni parçalayacak-ağzımı burnumu dağıtacak gibiydi. Ama ben bu riski alarak konuşmak için dudaklarımı araladım. "Şey, Hoşgeldin? "

Konuşmamla cevap vermeden sıraya oturmuştu ve bir kaç dakikanın ardından sonunda bana dönmüştü. "O çocuk kim? "

Bunu soracağını zaten bildiğim için sorun etmeden cevapladım. "O.. Benim en yakın arkadaşlarımdan"

"Pek arkadaş gibi durmuyorsunuz?"

Dediğiyle hafifçe kıkırdadım kıskanç olunca ayrı bi tatlı olmuştu. Sinirliyken de tatlıydı ama bunun farkında değildi. "Ne o kıskanıyor musun? Lee Minho beni mi kıskanıyor? "

Dediğim şeye kendimde anlam vermemiştim Minho öylece durup bana bakmış sonra hiç düşünmeden beni cevaplamıştı. "Evet, kıskanıyorum. "

İtiraf ettiği şeyle gözlerim kocaman açılmıştı. Tamam, böyle olacağını biliyordum ama hiç düşünmeden aniden söyleyişiyle gerçekten şok olmuştum.

Olayların gerçekliğini anlamak için kendime bi tokat atmıştım. Gözlerim refleksten dolayı kapandığı için geri açtım ve bana deli bakışları atan minhoyu gördüm.

Rüyadan uyanmadığımı anlayınca kendime bi tane daha sert tokat attım. Ama bu sefer dengemi saklayamayarak sıradan yere düşmüştüm. Hemde tam popomun üstüne.

Sınıftaki herkes gülmeye başlamıştı, Minho da gülmemek için dudağını ısırıyordu. Sinirli sandığım bakışlarla ayağa kalktım ve konuşmaya başladım " Gülmeyin be" .

Minho da dayamayıp gülünce sinirli şekilde ona bakmıştım ve oda hemen gülmesini durdurup yanıma yaklamıştı. "Az önce neden kendini tokatladın? "

"Olayların gerçekliğini anlamak için" sırıtmıştı. Tam cevap verecekken içeriye giren hocayla hemen sırasına oturmuştu ve bana yan şekilde bakıp göz kırpmıştı. Kalbim atmaya başlarken elimi kalbimi atmıştım. Dayanamıyordum bu hallerine, Lee Minho benim kalbime zararlıydı.

stories are unforgettable ~minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin