🦭Selam
4 ay önce~
Durmak bilmeyen yağmurun altında hızlı hızlı yürümeye çalışıyordum. Hastane görüş alanıma girdiğinde derin bir nefes alıp daha da hızlandırdım. Nöbetçi acil hemşiresiydim bugün ve geç kalmıştım.
Daha zaman var derken evden geç çıkmış üzerine bir de arabayı bozmuştum. Arabayı sanayiye bırakıp dolmuşa binmiştim. Telefonumun yüzüncü kez çalışıydı neredeyse. Kimseye cevap vermeden hızla personel girişten sosyal alana girmiştim.
"Hii bu ne hal? Neredesin kızım sen? Arıyorum arıyorum açmıyorsun!" dedi nöbet arkadaşım Ömer. "Of başıma neler geldi bir bilsen.. Bana kahve koyar mısın geliyorum." diyerek soyunma odasına geçtim. Hızla üzerimi değiştirerek ıslak kıyafetlerimi askıya asarak odanın bir kenarına astım. Dolabımdaki küçük kurutma makinası ile saçlarımı kurutmaya başladım. "Aden kahve hazır soğutacaksın gel hadi." diye seslendi Ömer kapının ardından. "Tamam geliyorum." diyerek saçlarıma şekil verip makineyi kapattım. Son kez aynadan kendime bakıp sosyal alana geçtim. Ömer oturmuş kahvesini yudumluyordu.
"Anlat bakalım salak arkadaşım yine ne yaptın." dedi bıkkın bir ifadeyle. Ona göz devirip kahvemden yudumladım. Sıcak sıcak o kadar iyi gelmişti ki..
"Ya klasik evden saatimde çıktım. Nasıl olda arabayla gelicem diye takıldım da biraz. Gelirken araba arızalandı onu sanayiye bıraktım. Dolmuşu bekledim bindim derken geç kaldım biraz." diye kısaca anlattım.
"Şanslısın en azından. Ahmet Hoca yok bugün." dedi. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Ne demek acil doktoru yok bugün." dedim şaşkınlıkla. "Yok işte iki hemşire varız. Bir de toplantı varmış gece Serhat hoca yukarda odasında olacakmış. Çok acil vaka gelirse onu çağırıcaz." dedi. Kahvelerimiz bittiğinde toparlanıp acile geçtik. Tek tek vakaları almaya başlamıştık. Gece biraz durgunlaştığında Ömer'e molaya çıktığımı söyleyerek hemşire odasına geçmiştim. Evden getirdiğim salatayı yiyerek dizi izliyordum. Biraz zaman geçtikten sonra dışarıdan ambulansın siren sesleri geldiğinde ağar topar etrafı toparlamış acile koşmuştum.
"Arel Çağkan. 26 yaşında. Alt karın bölgesinde iki kurşun var. Adrenalin verdim." Ambulans hemşiresi hasta hakkında bilgiler veriyordu. Hastayı hızla ameliyathaneye alırken Serhat Hocaya haber vermeye gitmiştim. Odasının önünde durduğumda içeriden garip sesler geliyordu. Düşündüğüm şeyin olmamasını dileyerek hızla kapıyı çaldım. "Serhat Hocam acil nöbetçi hemşire Aden ben izninizle giriyorum." diyerek komutu bekledim. Birkaç saniye sonra "Gel!" dedi sert sesiyle. Kapıyı açtığımda düşündüğüm durumun doğruluğuyla içimden lanetler okudum. Toplantı bahanesiyle sekreter kızla takılıyordu! "Hocam kurşun yaralanması. Acil hasta, sekizinci ameliyathane hazırlanıyor." dedim ve aynı hızda geri acil katına indim. İnerken bağırışmalar ve çığlıklar geliyordu. Lobiye geçiş yaptığımda Uzun boylu, esmer bir adam parmağını tehditkar bir şekilde stajer hemşirelerime sallayarak "Yaşatacaksınız lan onu duydunuz mu beni!" diyerek öfkesini püskürüyordu. Garibim çocuklarım da tir tir titriyordu adamın karşısında..
"Şşt çocuklar hadi siz biraz mola yapın." diyerek onları gönderiyordum ki adam tekrardan bağırmaya başladı. "Ne molası ulan ne molası! Size onu kurtarın diyorum siz mola diyorsunuz. Hepinizi kovuyorum bu hastaneden gevşek insanlara yer yok burada! Hepiniz defolun şimdi.!"
"Beyefendi bu gençler stajer hemşire. İlk nöbetleri daha yeni başladılar. Etrafımızda dursalar bile bu kadar önemli bir vakaya müdahele edemezler. Lütfen siz de bir sakin olun." diyerek hasta yakınını sakinleştirmeye çalışıyordum ama yok anacım a diyordu b'yi düşünmüyordu bile.
"Kesin sesinizi." derken Ömer arkasından yaklaşıp sakinleştiriciyi yapmıştı. Koca cüssesi iğneyi hissetmemişti bile. "Beyefendi siz benimle gelin. Hasta kaydını yapalım." diyerek onu müşade odasına götürdüm. Hasta kayıt formlarını doldururken kendinden geçmişti. Ayakkabılarını ve çeketini çıkardım. Yatağa uzandırmaya çalışıyordum ama o kadar sertti ki baygınken bile yönlendirmek çok zordu. En sonunda yataga uzandırdığımda serumunu taktım. Ameliyathaneye Ömer girmişti. Stabil hastalarla ilgilenmeye başladım.
~
Yaklaşık bir 4 saat geçmişti ve ameliyat devam ediyordu. Hasta yakınının Baran Yekta yani hastanemizin sahibi olduğunu öğrenmiştim. Herkes etrafta koşturuyor bir an önce Arel Bey'in ameliyattan çıkmasını bekliyordu. Aksi takdirde bizim sonumuz olabilirmiş falan. Hep olan mafyacılık oyunlar işte.Saat sabah 6yı gösterirken acile çocuk hasta girişi olmuştu. İlgilenmek için yanlarına gittiğimde gördüklerimle şok olmuştum. Küçücük kızın yüzü gözü kanlar içindeydi. Stajer hemşirem Aslı ile yanlarına gitmiş minikle ilgilenmeye başlamıştık.
"Merhaba ben Hemşire Aden. Senin adın ne bakalım." diyerek ağrı kesici için damar yolunu açıyorduk. Aslı da gazlı bez ile kanlarını temizliyordu. "Sevim." dedi kısık sesi ile. "Ne güzel ismin varmış seninle öyle." Damar yolunu açtığımda. Serumunu taktığımda Aslı'dan görevi devralmış kanlarını temizliyordum. "Noldu bakalım sana böyle yaramazlık mı yaptın yoksa." dedim şakaya vurarak. Endişe dolu sesleriyle "Hayıy geycekten yayamazlık yapmadım. Babam yine sayhos gelip annemi dövdü. Ben de annemi koyumaya calısıyken babam iktiydi meydivenden düstüm." Olayı anlatırken elim duraksamış minik bedeni dinliyordum. Sevim'in ağlama sesi yükseldiğinde kendime gelip ellerinden tuttum ve onu sakinleştirmeye çalıştım. "Güzel miniğim.. Şşt ağlama bak yaralarını saracağız hiçbir şeyin kalmayacak. Üzülme hem bak annen de burada yan odada dinleniyor." dedim. Aslı'ya dönüp "Hastane polisini anne yanına yönlendirir misin canım." dedim. Tekrar Sevim'e dönüp açılan kaşını uyuşturup birkaç dikiş attım. Dikiş bittiğinde Baran Bey'in bağırışları doldurmuştu hastaneyi.
"Nerede o hemşire bozuntusu!" diye bağırıyordu. Muhtemelen beni arıyordu. Sevim'i yavaşça yatağa uzandırırken kapı büyük bir gürültüyle açılmıştı. "Sen ne hakla iğne yaparsın lan bana." diyerek üzerime doğru yürümüştü. "Baran Bey-" Sevim'in ağlamasıyla sözümü kesip ona dönmüştüm. Hıçkırarak "Hayır dövme lütfen. O iyi hemşire lütfen dövme baba." diye ağlıyordu. Hemşire yardımcım serumuna sakinleştirici eklerken ben de gözyaşlarını siliyordum. "Baran Bey lütfen odadan çıkar mısınız." dedim sert ve sinirli sesimle.
"Sen beni ne hakla kovarsın lan laftan anlamıyor musun sen?!" diye tekrar bağırmıştı. Hızla ona dönüp "Travmalı çocuk hastamın yanında daha fazla bağırmaya devam ederseniz sizi hastaneden attırmak zorunda kalacağım. Lütfen çıkın dışarı." diye sertçe çıkışmıştım. Alayla gülümseyip "Sen kimi nered-" diye başladığı cümlesini bölüp "Evet sizin hastaneniz. Evet önemli iş adamısınız. Evet milyonersiniz ama bu küçücük bir hastanın yanında bağırabileceğiniz anlamına gelmiyor!" diye bağırmıştım. Evet bağırmıştım. Sabrımı sınıyordu artık. Aniden odaya giren sarı saçlı bir adam Baran'ı görünce rahatlamış bir şekilde "Abi napıyorsun!?" diyerek dışarıya çıkarmaya çalıştı.
Baran adama dönüp "Çıkışını verin bunun. Sonra yanıma getirin." dedi ve gitti. Göz devirip dikişi kanamış miniğe dönüp pansumanınu yapmaya başladım.
Ameliyatın bittiğine dair bir sinyal geldiğinde derin bir nefes alıp yoğunbakımı hazırlamaya geçmiştik.
Yorumlarınızı bekliyorum!
Nasıl gidiyor ya?
Aklımda bir şeyler var ama hikayeyi toparlıyacağım umarım🫠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADEN (+18)
Teen FictionHikaye olabildiğince yetişkin içerik taşımaktadır. Lütfen rahatsız olanlar ve yaşı tutmayanlar okumasın.