Yaşanmışlıkların Getirdikleri

33 5 28
                                    

Marketin rafları arasında yankılanan genç kızın öfkeli sesi, o anın keskin bir darbesi gibi havayı deldi. "SENDEN NEFRET EDİYORUM, ANNE! HEP BÖYLE DAVRANIYORSUN!" Sözler, etraftaki müşterilerin bakışlarını hızla çekti. Herkes donakalmıştı; kimisi raftan aldığı ürünü geri bırakıp şaşkınlıkla sahneye bakarken, kimisi sesin sahibini görmek için başını çeviriyordu. Gerginlik, marketin havasına ağır bir sis gibi çökmüştü.

Genç kızın annesi, endişeli bakışlarını kızına dikmiş, elleri titreyerek kızının kolunu tutmaya çalıştı. "Lütfen, sessiz ol. Bu konuyu evde konuşacağız." Sesi yumuşaktı ama bu yumuşaklık, genç kızın içinde kabaran öfkeyi daha da körüklüyordu. Kız, annesinin bu kontrol çabasına daha da celallenmiş, sanki annesinin tenine değen parmakları bile ona ağır bir zincir gibi gelmişti. Kolunu hızla geri çekti, adeta bir zehirle dolup taşan ses tonuyla bağırdı: "BIRAK KOLUMU!"

Kızın yüzü öfkeyle kasılmış, gözleri dolmuştu. Bu sahne, kızın içinde biriken duygusal fırtınanın dışavurumuydu. Çevredekiler başlarını çevirmiş, bu patlamanın sonuçlarını izliyordu. Annesi ise kızının öfkesine rağmen sakin kalmaya çalışıyordu, fakat bu sakinlik bile kızını daha da çileden çıkarmıştı. "EVE GİDİNCE NE OLACAK? ŞİMDİ BENİ DİNLEMEYECEKSEN DAHA SONRA KONUŞMANIN NE ANLAMI VAR?"

Kadının yüzünde hafif bir pişmanlık, derin bir çaresizlik okunuyordu. Çevreye hızlıca bir göz attı, marketteki insanların bakışları üzerinde geziniyordu, ardından başını öne eğdi. "Rahatsızlık için kusura bakmayın," dedi alçak bir sesle, market görevlilerine kısa bir özür sunarken. Fakat kızı, bu özre daha da öfkelenmişti. Kendini duyuramadığını düşündüğü her an, sesini daha da yükseltiyordu. "İĞRENÇ BİR AİLEYE SAHİBİM!" diye bağırarak marketin kapısını hızla açıp dışarı çıktı.

Annesi, derin bir iç çekişle kızının peşinden aceleyle yürüdü. Herkesin gözleri hala üzerlerindeydi; konuşmalar, fısıldaşmalar başlıyordu. Arkada kalan market çalışanlarından biri, bu sahneye tanık olmanın ağırlığıyla kasaya yaslandı. Yüzündeki şaşkınlığı bastırmaya çalışarak diğer çalışan arkadaşına doğru döndü. "Zavallı kadın! Kız annesinin onu dinlemediğinden şikayet ediyor, ama bu şekilde bağırarak iletişim kurmaya çalışan da kendisi." Sesinde biraz kınama, biraz da anlayış vardı.

Yanındaki diğer çalışan hafif bir iç çekti, yüzünde belli belirsiz bir hüzünle konuştu. "Aile içinde böyle kavgalar çok olurmuş... Ne kadar doğru bilemiyorum tabi." Sesinde derin bir boşluk hissediliyordu; bir aile kavramı onun için yabancı bir anı gibiydi.

İlk çalışan başını salladı, ardından müşterilere doğru kısa bir bakış attı. "Evet, asla bir aileye sahip olamayan bizler için bu anlaşılmaz bir şey."

Bu sözlerin ardından, ikisi arasında kısa bir sessizlik çöktü. Sessizliği bozan, önlerindeki kasaya sertçe bırakılan bir ürünün yankısı oldu. Müşterilerden biri, kızgın bir şekilde kasanın önünde dikilmişti. Kadının yüzünde sabırsızlık ve öfke vardı. "Beyfendi, bu bozuk bir ürün!" Sesi keskin ve tahammülsüzdü.

Çalışan, kasanın arkasından soğukkanlı bir şekilde kadına baktı, yüzünde en ufak bir endişe kırıntısı yoktu. "Fişinizi görebilir miyim?" diye sordu, sesi o kadar sakindi ki kadının öfkesi bir an için duraksadı. Kadın, çantasından hızla fişini çıkardı, hala aceleci hareketler yapıyordu. Çalışan, hızlıca iadeyi gerçekleştirdi ve kadın söylene söylene marketten çıktı.

Bu sahneyi izleyen diğer çalışan, hızla arkadaşının yanına geldi, gözlerinde şaşkınlıkla sormadan edemedi. "Bugün niye herkes böyle?"

Arkadaşı sakin bir edayla omuz silkti. "Haftanın ilk günü, herkes stresli. Olur böyle şeyler," diye yanıtladı. Yüzündeki o sakin ifade hiç değişmemişti, sanki kaos onun için var olmayan bir şeydi.

•Spring Rain• NaruSasu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin