3

1.5K 121 23
                                    

İyi okumalar herkeseee.

Semih'in ağzından.

Adımlarımı hızlandırdım.

Peşimden geldiğini biliyordum ve iki gündür yaptığım gibi yine ondan kaçıyordum. Beni tek yakalamasına izin vermeyerek kendimi bizimkilerin yanına, soyunma odasına atmayı başardım.

Bugün ağır bir antrenman yapmıştık ve bunun sonucu herkes yorulmuştu. Duşunu alanlar giyinip bir iki veda sözcüğü söyledikten sonra tesisten ayrılıyordu.

Ben de duşumu alıp giyinmiştim fakat buradan ayrılmadan önce çantamın bir tanesini antrenman yaptığımız alanda unuttuğumu fark etmiş, onu almaya gitmiştim.

Dönüşte de peşime takılan Barış Alper'den başkası değildi elbette. Koridoru döner dönmez onu gördüğümde resmen kaçacak delik aramış, adımlarımı öyle bir hızlandırmıştım ki 7-8 saniyede kendimi soyunma odasında bulmuştum.

Onun da benim peşimden odaya girdiğinin bilincindeydim ama gözlerimi asla ondan yana çeviremiyordum.

Yüzüne her baktığımda o geceyi hatırlıyordum.

Maalesef her detayı zihnime işlenmiş durumdaydı, gün içinde olur olmadık yerlerde aklıma geliyor ve tüm dikkatimin içine ediyordu. Futboldaki performansımı etikelememesi için artıdan bir çaba sarf etmek zorunda kalıyordum.

Onun böyle bir derdi olmadığına emindim. Kim bilir kaçıncı birlikteliğiydim, elbette ki benim kadar aklına takmazdı o.

Düşüncelerime ara verip anlık bir hisle başımı kaldırdım ve onunla göz göze geldim. Sırt çantasını koluna geçirmiş ve tüm bedenini kapının bir yanına yaslamıştı. Kollarını bağlamış halde pür dikkat bana bakıyordu. 2-3 saniye göz temasını kesmedim, kesemedim.

Bazı şeyleri kabullenemiyordum.

Ben buraya geleli 2 yıl olmuştu ve başından beri birbirimize abi-kardeş gözüyle bakmış, iyi anlaşmıştık. Çok güzel anılar biriktirmiş ve her şekilde birbirimize verdiğimiz değeri hissettirmiştik. Her ne kadar iletişimimiz futboldan ibaret olsada arada bir dışarıda vakit geçirdiğimiz olurdu. Geçenlerde "keşke geçirmeseymişiz" dememi sağlayan o gece yaşanmasaydı, belki hâlâ geçirmeye devam ederdik.

Bu şekilde beklemesinin tek nedeni, benimle konuşmak istemesiydi. Ona istediğini verecek ve konuşacaktım, aksi taktirde dün geceki tehditkâr cümlesi aklıma geliyor ve canımı sıkıyordu.

Çantalardan birini omzuma takıp diğerini elime aldım ve Barış Alper'in yanına doğru ilermeye başladım. Kapıdan, yanından, geçip gitmeden hemen önce "Beni takip et." diye fısıldadım ve diğerlerine "Görüşürüz." diyerek basit bir veda sundum.

Arkamdan geldiğinin farkında olarak uzun koridorlar boyu yürümeye başladım. İkimizden de çıt çıkmazken bir anda koridoru şarkı söyler gibi bir ıslık sesi sardı. Boş durduğum için irkildim ama bu sesin Barış Alper'den geldiğini anlamam zor olmadı. Gözlerimi yukarı diktim ve sabır diler gibi koridorun tavanıyla bakıştım. Benimle uğraşmak için yaptığının farkında olduğumdan herhangi bir tepki vermedim ve çıkışa kadar, hatta otoparka kadar yürüdüm.

Kendi arabama geldiğimde kilidini açtım ve çantalarımı arka koltuğa bıraktım. Onun beni izleyen gözlerine bakıp başımla ön koltuğu işaret ettim. O ise dudaklarını saran ve hiç de masum olmayan tebessümle ön koltuğuma oturmak için harekete geçti.

Ben de arabaya bindiğimde ikimiz de sessiz, kimsenin göremeyeceği ve duyamayacağı bir yerde baş başa kalmıştık artık.

Bakışlarımı önümdeki direksiyondan çekmeden gergince -ona belli etmediğimi umuyorum- oturuyordum. Onun ise sağ tarafımda rahatça yayıldığını ve beni incelediğini hissedebiliyordum.

wild flowerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin