Bu bölüm bir öncekinin devamı niteliğinde, Barış'ın ağzından.
İyi okumalar dilerim herkesee.---
Karşımda oturan ikiliye bakmaktan kafayı yiyecek hâle gelmiştim. Önümdeki yemeğe bir kere bile dokunmamış, garson tarafından, istersem yemeği değiştirebileceklerine dair mahcup bir cümle duymuştum.
Aklım almıyordu. Bu kızı, Semih'in yanında daha önce bir kere bile görmemişken şimdi nereden çıkmıştı? Üstelik o kadar yakınlardı ki, sürekli gülüşmeleri ve üstüne eklenen sohbetleri sinirimi her geçen saniye dahada bozuyordu.
Semih'in üçüncü kadehi doldurduğunu gördüm ve bir an oturduğum yerden kalkma girişiminde bulundum. Ama hayır, yanına gidersem iyi şeyler olmazdı. Yanında o kız varken onu bozamazdım. Hesabını yalnız kaldığımızda soracaktım.
Yerime yerleşip burnumdan bir nefes verdim. Gerginlikten terlediğimi hissettim.
Saate bakmak için telefonu elime aldım ve Arda'dan gelen birkaç mesaj olduğunu gördüm fakat sonra cevap verme kararı aldım. Şu an aklım o kadar doluydu ki, ne Arda'ya ne başka bir şeye odaklanabilirdim.
Ekranı kapatmadan önce saatin 22.10 olduğunu gördüm. Gittikçe geç oluyordu ve Semih'in mesajda yazdığı gibi çıkışta onu evine götürebilecek olma düşüncesi, kalbimde birtakım ağrılara sebep oluyordu.
Buna hiçbir şekilde izin vermezdim.
Bana karşı hislerinin olduğunu bildiğim halde böyle bir şeye asla müsaade etmez, aşkıma sonuna kadar sahip çıkardım.
Sanki düşüncelerimi duymuş gibi, Semih ayaklandı ve lavaboların olduğu yere doğru yürümeye başladı. Bunu fırsat bilen ben, direkt olarak ayaklandım ve kıza bir bakış attım. Telefonu eline almış, bu tarafla gram ilgilenmiyordu.
Bu benim için iyi olurken Semih'i gözümün önünden kaybetmedim ve peşinden yavaş adımlarla ilerdim.
Tam önümde yürüyen bedenin adımları dört adımda bir aksıyordu. Daha alkolün kendi bedenine olan etkisini bilmeden gidip en ağırlarını tüketiyordu. Üstelik bunu dışarıdaki mekanlarda yapıyor, onu toparlayacağımın bilincinde olarak bana güveniyordu.
Bomboş koridorun sonunda, wc yazan odaları gördüğünde duraksadı ve bir tanesine girdi, arkasından kapıyı kapatmayı da ihmal etmedi. Olduğum yerde biraz bekleme kararı aldım. Kabine girsin ve işini halletsin, çıktığında karşısında beni görsün istiyordum.
İçten içe onun, bunu bilerek yaptığını, peşinden gelmemi istediğini biliyordum.
Benim için sorun yoktu, onun peşinden her yere gelebilirdim. Beni istediği gibi kullanabilirdi. Sadece sevgimi kullanmasa yeterdi.
Lavabonun kapısını açıp içeri girdim ve bomboş olan odada gözlerimi gezdirdim, teker teker kabinleri kontrol ettim. Sadece bir tanesinin dolu olduğunu gördüm, onda da kimin olduğunu adım kadar iyi biliyordum.
Kapısının tam önünde değil de yan tarafında durmayı tercih ettim.
O da çok geçmeden kilitlediği kapıyı açtı ve dalgınca, yere bakarak çıktı. Uyuşuk adımlarla elini yıkamaya yürüdü ve şu haliyle beni elbette fark etmedi.
Elini yıkarken sıcakladığından olsa gerek, ofladı ve ıslattığı ellerini boynuna sürdü. Kendini, boynunu ne derece ıslattığını görmek istediğinden bakışlarını aynaya çevirdi.
Tam arkasında duran bedenimi görmeyi o an beklemiyordu.
Gelmedim sanmıştı ama gelmiştim.
Beni görür görmez hafif aralanan dudakları, gözlerimin kaydığı ilk nokta oldu. Oradan alkolün etkisiyle kızarmış yanaklarına, dağılmış saçlarına çıkardım bakışlarımı.