Tw: !nt!har düşüncesi, sigara, kan, jilet kesiği
Yazardan
Choji'nin bağışından sonra Togame "Ama ilk önce liderler başlarsa çooook çooook sıkıcı olmaz mıııydıı? İlk önce diğerleri başlarsa dahaa eğğğlenceeeeliiii olurr." dedi. Bu kadar ağzını yayarak konuşması Sakura'nın sinirini bozsa da hiçbir şey demedi.
Ardından sugishita ile arima'nin ilk önce savaşmasına karar verdiler. O sırada sakura ise düşünüyordu. Ne düşündüğünü az çok tahmin edersiniz zaten.
Adıma ve sugishita eskiden tiyatro yapılan ve ya film oynatılan eski sahneye çıktılar. İkisi de karşılıklı durdular. Ardından arima "Hah, bu zürafa çakması ucubeyi yenmek kolay olucak. Tavrın ile insanları korkutmaya çalışıyorsun ama-"
Arima tam konuşurken sugishita ona bir yumruk attı ve attığı yumruk arimayi bayılttı. O sırada shistorenin lideri ise somurtuyordu. Çünkü ona göre bu kavga çok kısaydı ve sıkıcıydı.
Tomiyama'nin sıkıldığını anlayan Togame hemen kanumaya işaret verdi. Kanuma pek de iyi gözükmüyordu. Arima'nin yenilmesi onu üzmüştü.
Ayrıca shishitorenin kaybedenlere acimadiklarini bildiği için üzgündü. Kanuma togamenin verdiği işaret ile gergin bir sekilde sahneye çıktı. Ondan sonra ise sahneye suo çıktı.
Sakura hala düşünürken nirei onu hafifçe sarstı. Ardından "iyi misin sakura-san?" diye sordu. Sakura aniden sarıldığında korktu. Hemen kendiji toparladı ve "E-Evet, iyiyim." dedi.
Bu cevap nireiyi pek de tatmin etmemişti ama çok üzerine de gitmek istemiyordu. "Şimdi suo-san'in kavgası başlıyor." dedi nirei. Sakura ise kafasını salladı ve izlemeye başladı.
Kanuma suo sahneye çıktığı gibi ona saldırmaya başladı. Cidden çok sinirlenmişti, en yakın arkadaşı hala yerde baygın bir şekilde yatıyordu. Birkaç shishitoren üyelerinden birkaçı Arimayi sahnenin dışına taşımıştı.
Suo kanuma'nin saldırılarından çok profesyonel bir şekilde kaçıyordu. Hatta çok basit bir şeymiş gibiydi bu suo için.
Yine de bu olanlar Sakura'nın pek de umurunda gibi gözükmüyordu. O tekrardan -neden hala hayatta olduğunu- düşünmeye başlamıştı.
Bunu gören suo'nun dikkati bir anda dağılmıştı. Tam o sırada kanuma suo'ya bur yumruk attı ve suo yere düştü. Onun açığını yakaladığını farkeden kanuma daha da hızlanmaya başladı.
Suo kaybetmeye çok yakındı. Ama en sonunda kendini toparladı ve kanumaya bir tekme attı. Attığı tekme ile kanuma yere düştü. Suo birden onun boynuna yapıştı ve boynunu sıkmaya başladı.
O sırada Togame "Yeter!" diye bağırdı. Suo her ne kadar istemese de kanumayi bıraktı. Ardından Togame sakoya doğru döndü. Sako ise hemen sahneye doğru yürümeye başladı.
Hiragi onu görünce o da onun peşinden sahneye çıktı. O sırada nirei suo'nun yaralarını bantlıyordu. Sakura da yardım ediyordu. Ama biraz dalgın gözüküyordu.
Bunu farkeden suo nirei ile aynı soruyu sordu. Sakura ise onaylar bir şekilde kafasını salladı. Suo'nun yaralarını sarmalari bitince sako ve hiragiyi izlemeye başladılar.
Umemiya biraz endişeliydi. Bunu gören sugishita ne olduğunu sormak istedi fakat eğer umemiya ona anlatmak isteseydi anlatırdı diye düşündü.
Umemiya'nin endiselenmesinin sebebi Sako ve Hiraginin eski ilişkisiydi. Bu ikili çocukluktan beri -3, 4 yaşlarında- tanışıyorlardi. Hiragi her daim sakoyu erkek kardeşi gibi görmüştü.
Sako ise onu bir arkadaştan daha fazlası olarak... Ve bir gün bu hislerini içinde tutamaması yüzünden yaptığı itiraf birçok şeyi değiştirmişti.
Hiragiden (ortaokul 2. Sınıf)
Beden eğitimi dersinden sonra dolabımda bur not bulmuştum. Pembe bir zarfın içindeydi. Daha notu açmadan bile bunun bir aşk itirafı olduğunu anlamak zor değildi.
Nasıl reddetmem gerektiğini kafamda kurarken üzerimi değiştirdim. Ardından ise zil çaldı ve derse gittim.
Dersten sonra tenefüste kaji yanıma geldi. Geldiğinde masamdaki pembe zarfı gördü ve yüzü düştü. "Bu zarf kime?" diye sordu. Ben de "birisine değil, birisi dolabıma bırakmış. Zaten reddedecegim." dedim.
Bunu duyunca tekrar neselendi. Cidden tatlı birisiydi kaji. Her şekilde sevimliydi. Ona bakarken dalmışım. O adımı söyleyince kendime geldim.
"İyi misin" diye sordu kaji. Kafamı salladım. Ardından zil caldı ve kaji sınıfına gitti. Ben de uyudum. Zil çalınca uyandım ve pembe zarfta belirtilen yere doğru gittim. Orada bir sakura ağacı vardı.
Efsaneyi bilirsiniz. O ağacın altında kim sevgili olursa sonsuza dek beraber olucaklarina inanılıyordu.
Yazardan
Hiragi bu tarz efsanelerden hep nefret ederdi ve saçmalık olduğunu düşünürdü. Fakat sako bu tarz efsanelere inanırdı. Her fırsatta fal baktirir ve burçlara inanırdı. Hiragiye göre bunlar da saçmalıktan ibaretti. Bu da bir çift onların birbirlerine ne kadar uyumsuz olduklarının bir göstergesiydi. Ama onlar bunu görmezden gelmeye çalıştı. Ya da sadece sako bunu umursamamaya çalıştı.
Hiragiden
Yavaşça ağaca yanaştım. Orada beni bekleyen birisinin silüeti vardı. Bu bir kız değil erkekti. Daha da yaklaştığımda ise oradakinin sako olduğunu farkettim.
Sako bana doğru yaklaştı kızarmış yanaklarıyla. Biraz utangacti ve konuşmaya çekiniyordu. O anda bir titreme geldi. Onun ne diyeceğini anlamıştım.
Neden hiç bilmiyorum birden "Hayır" dedim. Sako şaşkın gözlerle bana baktı. Titrek bir ses ile "H-hiragi-san ama b-" derken sözünü kestim.
"Ne diyeceğinin farkındayım ve ben sana asla o gözle bakmadım. "Özür dilerim ama ben sana karşı aynı hissetmiyorum. Sen benim erkek kardeşim gibisin." dedim. Bu sırada gözlerinden yaşlar akıyordu yavaşça.
Bu beni üzüyordu. Ama ne yapabilirdim ki. Tam tekrar konuşmaya baslayacakken koşarak uzaklaştı. Ve 3 gün okula gelmedi.
Ne mesajlarıma baktı ne de aramalarima yanıt verdi. O sırada kaji ile daha çok yakinlasiyordum. Ancak yine de sako aklımdan çıkmıyordu.
Onu ziyaret etme kararı verdim. Onun annesi babası ayrıydı. Babasıyla birlikte kalırdı ama babası eve hiç gelmezdi. Her ne kadar sako ile ilgilenmese bile sakoyu sevdiğini iddia ederdi.
Sako bu yüzden basının çaresine bakmayi biliyordu. Ayrıca salonun temizlik takıntısı vardı ve evi her zaman temizler ve güzel kokmasini sağlardı. Ama bu sefer eve gittiğimde ev sanki sülfür gibi kokuyordu.
(Bilmeyenler için cesetler, yumurtalar ve kan sülfür kokar)
Biraz endişelendim. Hemen odasına doğru gittim. Odanın kapısını açtığında ise etraf kanlı peceteler ile doluydu. Sako ise yatağında yatıyordu. Bilgisayardan bir oyun oynuyordu. O sırada beni farketti ve gülümsedi.
Sako "hoşgeldin" dedi neşeli bir ses ile. Kollarına baktım ve jilet kesikleri gördüm. Hala kan akıyordu kesiklerden. Hemen onu kendime doğru çektim ve "NE YAPTIN SEN?" diye bağırdım.
Kollarıni incelerken bana sarıldı. "Beni seviyorsun, değil mi?" diye sordu. "Hayır" demek istedim. Ama bu çok zalimce olurdu. Evet dersem ise... Herneyse.
Hiç cevap vermedim. Bu yüzden sako biraz sinirlendi ama gülümsemete devam etti. "Senin beni sevmediğini düşündüğüm için kestim, ama sorun değil. Beni seviyorsun, beni sevmeseydin burada olmazdın. Değil mi?" dedi.
Onu seviyordum, ama asla aşk anlamında değil. Bana sarıldı. "Kendimi kesmem seni üzüyor, değil mi? Beni sevdiğini söylersen bir daha asla kendime zarar vermem, şimdi soruyorum. Benimle duyguların karşılıklı mı? Beni seviyor musun Hiragi?" dedi.
Ve ben bir hata yaptım. Ona "Evet, seni... Seni seviyorum" dedim. O da gülümsedi ve daha çok sarıldı.