Sıkıntıdan evi yiyecektim resmen. Normal zamanlarda yaptığım şeyler bile bu yarım saat süresince dünyanın en sıkıcı eylemleri olmuştu sanki.
"Nerde kaldın amına koyduğumun adamı ooof"
Yattığım yerde tavana doğru bağırdım ve tavanı izlemeye devam ettim. Çok zaman geçmeden çalan kapı ile gergince kapıya yaklaştım. Sahi, neden bu kadar gerilmiştim ki? Karşılaşacağım adam yakışıklı olabilirdi ama benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Sonuçta annem beni yakışıklı oğlum diye seviyor.
15 saniyelik mesafedeki kapıya yürürken aklımdan bu kadar fazla şey geçmesi tuhafıma gitse de sonunda kapının önündeydim. Kapı deliğinden gelen kişiye baktığımda ağzım açık kalmıştı. Adam fotoğraflarda göründüğünden dört kat daha yakışıklıydı.
Hızla kapıyı açtım ve elindeki telefona bakan Chris'in bana dönen gözlerine baktım. Maviydi. İçinde yeşilin en güzel tonundan benekler olan masmavi gözleri beni baştan aşağı bir kere süzdü ve samimi görünen bir gülümseme ile konuşmaya başladı.
"Oh, selam. Sen Tom olmalısın. Robert'ın kardeşi."
"Evet, sanırım sen de Chris olmalısın. Adın Chris idi değil mi?"
Bal gibi biliyordum adının Chris olduğunu, ama yalandan kim ölmüş.
"Aynen, şimdi içeri geçebilir miyim?"
Korkuluk gibi kapıya dikilip adama geçecek yer açmadığımı farkedince geriye bir adım atıp elimle arkamı gösterdim.
"Tabii tabii. Geç lütfen"
O kafasını yavaşça sallayıp içeri adımlamaya başlarken ben de onun arkasından kapıyı kapattım ve onun peşinden ilerledim. Evimizi biliyormuş gibi mutfağımızdaki masaya el çantasını koyduktan sonra bir sandalyeye yaslanıp bana döndü.
"Hemen derse başlıyoruz."
Ne demek hemen derse başlıyoruz?
"Ne?"
"Eğer berbat bir eğitimci olsaydım ilk söyleyeceğim cümle bu olurdu. Her neyse, öğrencimi tanımak isterim Tom."
Elimi enseme atıp gergince kaşıdıktan sonra Chris'in karşısındaki sandalyeye oturup bir kolumu geriye attım.
"Ben Tom, Tom Holland. 18 yaşındayım ve liseden bu yıl mezun oldum ve yüksek ihtimalle senin de bildiğin gibi sınavda hedefime ulaşamayınca mezuna kalma kararı aldım. Ailem mezuna bırakmamı hiçbir zaman desteklemedi aslında. Babam okuyacağım üniversiteyi formalite icabı okuyacağımı, tilkinin (benim) dönüp dolaşacağı yerin kürkçü dükkanı (şirket) olduğunu söyleyip duruyor. Anlatacak fazla bir şeyim de yok aslında, öyle özel biri değilim yani anlayacağın. Ve aynı şekilde ben de yeni öğretmenimi tanımak isterim."
Chris'in kaşları son söylediğimle yukarı kalkarken yüzünde de sıcak bir gülümseme belirdi. Dudağını nemlendirip yaslandığı sandalyeden kalkıp düzgünce karşıma oturdu.
"Chris ben de. Chris Evans. 23 yaşındayım ve atanamamış bir coğrafya öğretmeniyim. Fakat buraya sadece coğrafya öğretmek için gelmedim. Tarih, edebiyat ve felsefe konusunda da en az coğrafya kadar başarılıyım. Kısacası sözel derslerde seninle ilgilenecek kişi benim diyebilirim. Zaten sayısalda kayda değer bir başarıya sahipmişsin duyduğum kadarıyla. Her neyse dersleri ders odaklı anlatmak benim tarzım değildir açıkçası. Sade olarak ders görüp aklına sokabileceğin tüm konular sayısal alana dahil zaten."
Kaşlarımı anlam veremeyerek çattığımda Chris'in ağzından bir kıkırtı çıktığını duydum.
"Dersleri kısa ve komik kodlamalarla sana anlatarak konuların beynine kazanmasını sağlayacağım Tom. Örneğin bir tekerleme veya minik bir şiir gibi. Akılda kalıcı şeyler olduğundan ihtiyacın olan her zaman hazırlayabileceğin hap bilgiler olacak bunlar."
İki elimi teslim olur gibi kaldırdım.
"Ne yapacağınızı siz daha iyi bilirsiniz bay Evans."
Chris gülümsemesini yüzünden eksiltmeyerek kafasını iki yana salladı.
"Bay Chris yok! Öğretmen öğrenci ilişkisi bilgiler arasında çoğu zaman bir blok görevi görür. Beni bir arkadaşın olarak görmende fayda var Tom. Bu yüzden bundan sonra senin için ben Chris'im. Sadece Chris! Anlaşıldı mı asker!"
Karşısında bir anaokulu çocuğu varmış gibi sonda söylediği cümle biraz sinirimi bozsa da gülerek kafa salladım.
"Anlaşıldı Chris, sen nasıl istersen."
Chris enerjik şekilde ayağa fırlayıp ellerini birbirine vurup şapşap sesler çıkardı ve aynı enerji ile çantasında getirdiği ders gereçlerini bir bir çıkarmaya başladı.
"Harika! Öyleyse derslerimize hızlı bir başlangıç yapalım. Merak etme bugün yorucu olmayacak, bunu alıştırma dersi olarak kabul et."
Öyle de olmuştu. 2 saat hiç soluksuz Chris'in anlattıklarını dinledim ama emin olun bir dakikasında bile sıkılmadım. Ya aşırı enerjik ders anlatımından ya da abartı şekilde yakışıklı suratından dolayı gözlerimi ondan bir an bile ayırmak istememiştim ders boyunca. Ayrıca ders Chris'in söylediği gibi cidden de verimli geçmişti. Kendi başıma çalışsam 4 saatte kavrayacağım konuyu Chris 1.5 saate beynime mıhlamıştı.
Zamanın nasıl geçtiğini bile anlayamadan Chris'in kolundaki saate göz attığını gördüm.
"Tamamdır koca adam. Sanırım bugünlük bu kadar ders yeter. Umarım seni sıkmamışımdır."
Sıkılmak mı? Aynı şekilde 2 saat daha ders anlatacağım dese mutlu bile olurdum açıkçası.
"Açıkçası şu iki saatte öğrendiklerimi kendi başıma 5 saat çalışsam kafamda oturtamazdım Chris. Nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama cidden başarılısın."
Chris yine aynı küçük kıkırtılarından birini kaçırdı ağzından.
"Gençlerin dilinden anlıyorum diyelim, her neyse Tom, tanıştchrisığımıza çok sevindim. Haftanın 3 günü dersimiz var bundan sonra abinle yaptığım anlaşmaa göre. Her pazartesi, çarşamba ve cuma 16-18 arası buradayım. Bana alışsan iyi edersin."
Chris bana göz kırpıp kapıya doğru yürümeye başladığında arkasından bakakalmıştım. Hızlı yürüyerek ona yetiştim ve o çıkış kapısının önündeyken yüzüne baktım.
"Sanırım bu sandığımdan daha kolay olacak."
Aynı şekilde ona göz kırptığımda bir eliyle göğsünü tutarak kahkaha attı ve kapının dışına çıkıp veda faslını gerçekleştirdi. Kapıyı kapatıp arkamı döndüğümde yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.
•
Bu ficin şimdiye kadar olan en uzun bölümü buydu 😭
LUV UUU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezun Asko | Gay
RomanceMezuna kalan Tom, abisi Robert'ın kendisi için ayarladığı atanamamış öğretmen Chris'ten ders almak zorundadır. Tanrı bizi homofibiklerin gazabından saklasın vesselam. Gay kitabı bu okumayın homofobikseniz.