16

702 88 125
                                    

Seungmin

Yarım saattir oturan Chan'ı görmezden gelerek işimi yapmaya çalışıyordum. Bugün hava oldukça yağmurluydu kimse yoktu kafede. Felix'in akşam dersi vardı, Hyunjin işteydi -artık onun da ne yaptığını biliyoruz- bugün yalnız kalmıştım. Yani Chan gelene kadar.

Masanın üstündekileri tepsiye koyup mutfağa götürdüm, ardından döndüm ve bezle sildim masayı. Bu temizlediğim son masaydı, artık işim yoktu ancak eve gitmek istemiyordum. Küçük ve şirin kafemizde oturmayı çok severdim, özellikle yağmurlu günlerde. Cama değen yağmur taneciklerini izliyor arada gökyüzüne bakıp hayal kuruyordum. Devamında ise kitap okuyarak ya da eğlenceli bir şeyler izleyerek geçiriyordum.

Benim rutindi bunlar, ama alıştığım ve sevdiğim rutinlerdi. İçeri gittim, tezgahın üstündeki bulaşıkları makinaya attıktan sonra etrafı sildim iyice. İşim bittiğinde önlüğümü çıkardım ve içeri geçtim. Oturmadan önce Chan ve kendime kahve yaptım, istememişti ama nezaketen yapmak istiyordum.

Sıcak kahvelerimizi alıp olduğu masaya gittim, kahveleri bıraktıktan sonra oturdum. "Sonunda zahmet ettin yani", dediğinde yuh dedim içimden ya. Odunsu varlık. "İstiyorsan sipariş vereceksin kardeşim! Ben nereden bileyim?", deyip bir kahvemden yudum aldım sıcak olduğunu unutarak.

Dilim yandığı için ağzımdaki kahveyi bardağa geri döktüm acı bir nida ağzımdan dökülürken. "Ah lanet olsun dilim yandı!", dilimi çıkarıp elimi sallıyordum az da olsa hava olsun diye.

Dilime iyi gelsin diye suyu içerken Chan ayağa kalkıp yanıma geldi. "İyi misin?", dedi önümde diz çökerken. Başımı iki yana salladım sadece, iyi miydim sende domuz? "Bekle böyle geçmez ki", dedi ve ayağa kalktı. "Mutfağa gidiyorum bekle", deyip gideceği sırada kolundan tutup durdurdum ve ayağa kalktım. "Mutfağıma giremezsin", dedim saçma bir şekilde. Neden bilmiyorum şuan böyle bir şımarıklık yapmak istiyordum.

Chan derin bir nefes verdiğinde dilimi çıkarıp elimi hava vermesi amacıyla salladım. "Kafadan sıkıntılısın sen", dedi. Ona doğru döndüm, gözleri önce kahvelerime daha sonra ağzıma kaydı. Chan uzun bir süre bakarken dilimi içeri soktum. "İstemiyorum girmeni!", deyip oturacaktım ama elini belime atarak kendine çekti. Hareketiyle kal gelmişti bir an, gözlerine bakıyordum şaşkınca. "O zaman yanan dilini böyle söndüreyim", dedi eliyle çenemi tutup dudaklarını şaşkınlığımdan dolayı aralık olan dudaklarımın arasına yerleştirdi ve öptü.

Dudakları yapboz parçası gibi dudaklarımın arasına yerleştikçe kalp atışlarım katlanıyordu. Dilini ağzımın içine soktu ve dilime değdirdi, şuan böyle bir şey nasıl oluyor diye düşünüyordum ve beynim durmuştu! Neden öpüyordu bu adam beni? Ama çok güzel öpüyordu...

Sarhoştum derim nolur ki...

Düşüncelerimi bir kenara atıp ona karşılık verdim sebebi yoktu, şuan sadece istiyordum ve yaptım.

Chan geri çekildi alnı alnıma yaslıydı. Nefesleri dudaklarımın içine işliyordu hâlâ. Sürekli çocuk gibi atıştığımız için bu durumda ne söylenirdi veyahut ne yapılmalıydı bilmiyordum. Onu bekledim, konuşmasını bekledim. Ama konuşmadı, ışıklar bir anda gittiğinde ağzımdan "Hi", nidası çıkmıştı etrafa bakarken. Chan'ın güldüğünü boynuma çarpan nefesiyle anlamıştım, ona doğru döndüm.

"Gök gürültülsünden korkuyorum de tam olsun"

"Korkuyorum zaten, olamaz mı?", diye çıkıştım. Chan sırıtıp, "Olabilir bebeğim", dediğinde göğsünden ittirdim. "Ne bebeği be! Öptün diye bebeğin mi olduk, siksen neyin oluruz acaba?!", dedim ve dediğimin sonradan farkına varıp elimle ağzımı kapattım.

BDSM •HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin