Herkese merhaba,
Nasılsınız? ( lütfen cevap verin sizinle konuşmayı seviyorum)
Ben iyi olmaya çalışıyorum ve eğer bölüm boyunca yorumlarınızı görebilirsem çok daha iyi olurum 😇 Oy vermeniz ve hikayeyi beğeneceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza önermeniz bana yapabileceğiniz en güzel destek olurdu. Emeğimin karşılığını aldığını görmeye ihtiyacım var.İyi okumalar 😇
Jung Hoseok, yaptığı telefon görüşmesini sonlandırıp bekleme alanına geri döndü ve içine çektiği derin bir nefesin ardından kendini Yoongi'nin yanındaki metal sandalyeye bıraktı. Onun sakin gözüken halinin aksine kendisi endişeli olduğundan dirseklerini dizlerinin üzerine dayamış ve öne doğru eğilerek oturmuştu. Ardından kafasını çevirdi ve bakışlarını biraz ileride, tek başına oturan ve endişe içinde ağlayarak beklemekte olan Jungkook'a götürdü. Çocuğun halini görmek Hoseok'un içini acıtıyordu. Jimin'in başına gelen şey de ciddi anlamda üzülmesine ve endişelenmesine neden olmuştu. Onun ile araları hiçbir zaman iyi olmasa da Hoseok incinen herkes için endişelenebilecek yapıda birisiydi. "Bi' yandan da yazık lan bunlara" dedi kısık bir sesle kendini daha fazla tutamadığından. Ardından Yoongi kafasını çevirip ona baktığında gözleri ile işaret ederek izlemekte olduğu görüntüyü gösterdi. "Baksana şunun haline."
Yoongi adamın üslubu karşısında biraz şaşırmış olsa da şuan bunu sorun etmek için uygun bir an olmadığına karar verdi ve Hoseok'un gösterdiği yere hızlı bir bakış atıp umursamazca kafasını tekrar önüne çevirdi. Bir şey düşünmeye zaman harcamamıştı bile. Yoongi için gördüğü görüntü bir anlam ifade etmiyor gibiydi. "Kendileri kaşınmıyorlar mı sonuçta?" diye sordu omuz silkerek.
"Öyle de, ne bileyim..." diyerek karşılık verdi Hoseok kararsız bir ses tonuyla. "İnsanın içi parçalanıyor yine de." Ardından bir anlığına duraksadı ve bakışlarını Yoongi'ye çevirdi. Adamın bu kadar tepkisiz ve umursamaz oluşu karşısında rahatsız olmuştu. Hoseok tam da o anda, Yoongi'den aslında hiç de hoşlanmadığını fark etti. Onun hakkında ne düşüneceğinden bu zamana kadar zaten emin olamamıştı ama Yoongi'nin biraz olsun bile umursuyor görünmediğini görünce içinin ona karşı bir anda buz kestiğini hissetmişti." Hasta lan bunlar!" diyerek çıkıştı ardından. "Adam öldürüyormuş çocuğu nerdeyse. "
Yoongi, yanındaki adama ciddi anlamda sinirlenmişti fakat hiçbir cevap vermedi. Yalnızca sanki içinde bir zorunluluk hissetmiş gibi tekrar kafasını kaldırdı ve bakışlarını yeniden Jungkook'a çevirdi. Zaten onunla bu güne kadar hiç karşılaşmamış ve tanışmamıştı. Yoongi, Jimin'i bulup hastaneye taşıdığı sırada çocuk Jimin'i defalarca kez aramış ve eğer telefonu açmazsa herkese haber vereceğini yazıp durmuştu. Yoongi de durumun gizli kalmasını istediği için mecburen telefonu açmak zorunda kalmıştı. Olan biteni öğrenince, Jungkook kendini apar topar hastaneye atmış ve şimdi de üzerindeki pijamalar ve deri ceketi ile bir köşede öylece oturmuş bir yandan telefonunda bir şeyler okurken bir yandan da endişe içinde bacağını sallayarak sessiz gözyaşları döküyordu. Buna engel olamadığı açıktı. Üstelik bir de, haberi öğrendiğinden beri sürekli kendini suçlayıp durmuş ve ona sahip çıkamadığı için kendine lanetler savurmuştu.
Peki ya Yoongi? O bu işin neresindeydi? Neresinde olmalıydı? Bu pişmanlığı onun da paylaşması gerekir miydi? Bu olayın tek suçlusunun Jimin ve onun bağımlılığı olduğunu düşünüp işin içinden sıyrılmak her ne kadar kolay olsa da hiçbir suçu olmadığı halde Jungkook'un kendini suçlayıp sorumluluk hissetmesi Yoongi'nin ister istemez rahatsız hissetmeye başlamasına neden olmuştu. Normal şartlarda ortada bir sorun ve bir de bu sorunun sorumluluğunu üstlenen birileri varsa bu Yoongi için sorun teşkil etmez ve her zaman işine gelirdi. Fakat bu sefer şartlar öylesine açıktı ki Yoongi kendini yanlış bir şeyler yapıp yapmadığını sorgularken buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Manager | yoonmin
Fanfiction'' Hiçbir şey öpücüklerin kadar yakamaz canımı '' Mucizeler yaratması ile tanınan menajer Min Yoongi, kariyeri baş aşağı giden dünyaca ünlü oyuncu Park Jimin ile çalışmaya başlar...