10

19 5 0
                                    

Lee Heeseung.

Annem her zaman bana şirketin, dünyanın işlerinden bahsederdi ve benim ilgilendiğim tek şey annemin neden diğer anneler gibi olmamasıydı. Mesela dokuz yaşındaki bir çocuğa şirketin işleyişi yerine hayvanların resimleri olan bir boyama kitabı alabilirdi. Ödevlerimi yapamadığımda bana yardım edebilir, herkesin annesinin yaptığı ev yemeklerinden yapınca yiyebilirdim. Annem yerine Yunhee teyze yapmasaydı. Babamı da hiç bir zaman tanımadım. Asla yanımda olmadı. Kim olduğunu da hiç bir zaman öğrenemedim. Şuan yirmi üç yaşımda, abimi kaybettiğimde de öğrenemedim. Lee Jeno, gerçekten canımdan çok sevdiğim abim. Yunhee teyzenin yanında benim yanımda olan ikinci kişi hep Jeno olurdu. Benden sadece iki yaş büyük olmasına rağmen o kadar çok şey bilirdi ki ben hep ona benzemek isterdim. Annemin Jeno yerine beni soktuğu yemek davetleri yerine, onun koridorun en sonundaki odasında halının üzerinde oturarak aldığı yeni dergilere bakmayı tercih ederdim.

On dört yaşına kadar bunu düşünürdüm. Annemle abim koca evin içinde seslerinin dışarıya çıkacak kadar yüksek kavgaya başladıklarında her şey bitmişti. Yunhee teyze artık beni odamdan çıkarmıyor, Jeno ile fazla görüşemiyordum. Oda yanıma gelmiyordu. Başta ona kızgındım. Sonra annemin ona izin vermediği için gelmediğini düşündüm ve bu daha çok mantıklı gelmişti. Jeno beni asla bırakmaz ve her zaman yanımda olurdu çünkü. Ama daha sonrasında Yunhee teyzenin evin başka bir hizmetçisi ile birlikte Jeno'nun çok değiştiğini, beni bile görmek istemediğini söylediğinde ona karşı yine sinirlenmiştim. Duyduğum gibi odasına koşmuş, kapıyı bile çalmadan içeri dalmıştım. Ve hemen ardından yüzüme bile bakmadan "Çık dışarı." diye emir vermişti. "Neden benim yüzümü bile görmek istemiyormuşsun?" dedim onu aldırmadan, kırık sesim ile. "Sana çık dedim Heeseung."

Ve o zaman on dört yaşındaki Heeseung, abisinin neler düşündüğünü bilmeden ona bağırmış ve kapıyı sertçe kapatarak çıkmıştı o odadan.

Ben onun yüzüne bakmıyor, o benimkine bakmıyordu. Artık onun odasında halasının üzerinde dergileri incelemiyor, çözemediğim o karmaşık problemleri abime soramıyordum. Annemin ayarladığı yemeklerin de sonu gelmiyordu bir türlü. Her gittiğimiz başka bir iş yemeğinde herkesin aklında ve dilinde şu oluyordu; "İşte o Lee Hearin! Kocası olmadan gerçekten iyi durdu ayakta. Tek oğlu mu vardı? Sanki iki diye hatırlıyorum. Vay canına tek oğlu ile çok şey başaracak." deniliyordu. Jeno'nun yok sayıldığı, hatta kimsenin varlığından haberdar bile olmadığı abim, odasında ne yaptığı belirsiz orada olurdu. Yaklaşık sekiz ayı, ben Jeno'nun yüzüne bakmadan, o benim yüzüme bakmadan geçirdik ve Jeno'nun on yedinci yaş gününe bir kaç gün kala onun beni affetmesi için hediye düşünürken Jeno elinde tuttuğu valizi ile annemin ve benim yüzüme bakarak çıkmıştı o büyük kapıdan. Ve bir daha asla dönmemişti.

Yıllar sonrasında, değer verdiğim bir kişiyi daha kaybedemem diye onu aramaya başladığım dönemde, Jeno'nun küçük kafebarına denk geldim. Sonunda gerçekten onu bulmuştum. İçeri girdiğimde, onun tepkisinin ne olacağını cidden kestiremiyordum. Belki beni tanımayacak, belki de yüzüme bakarak yine 'Çık dışarı' diyecekti. Ben aklımdan bunları kurmuştum, sarılıp beni özlediğini söylemesini değil. Kolları etrafıma dolandığına gerçekten onu düşündüğümden de çok özlediğimi fark ettim. Onun da bana kızgın olmadığını, hâlâ dört sene öncesindeymişiz gibi davranmış ve ilişkimizi annemden gizli sürdürmüştük. Abim yanımdaydı. Başka istediğim bir şey yok diye düşündüm o zaman. Anne ve babaya ihtiyaç duymadığımı küçük yaştan zaten öğrenmiştim. Artık hayatım gerçekten güzeldi, abimle birlikte.

Üzerime çilek suyunu boca eden çocuk hayatıma girene kadar.

Jeno'nun kafesine gittiğim bir gün, bar taburelerinden birinin üzerine oturacakken yanımda oturan kişinin çilek suyu olan bardağı üzerime devirene kadar normaldi günüm. "Özür dilerim, cidden çok çok özür dilerim." özürlerini peş peşe sıralamış olan bu çocuğa, Sim Jake'e o zaman, kalbimin bütünü ile bir ilgi hissetmiş ve hayatımın merkez noktası yapmıştım onu. Özür niyetine bana yemek ısmarladığı gece, daha sonrasında tepeye çıkarak yıldız izlediğimiz geceler ve aynı bölümde okumamız sayesinde daha çok birlikte oluşumuz. Ona ilk gördüğüm andan beri, on dokuz yaşımın yarısını bitirdiğimden beri, yirmi iki yaşımda Jeno'nun yıllar önce yaptığını yapmak zorunda kalana kadar her zaman yanımda tuttum. Onu üç yıl öncesinde de, on dokuz yaşımı bitirip yirmi ikime gelene kadar sevdim. Ve bu sevginin şuan ölsem bile devam edeceğini, varlığına şüphe duyduğum Tanrı'nın beni görüp sevgime saygı duyarak devam ettirmesini diledim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Red Letter, heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin