Sabahın erken saatlerinde İlkin, Barış'ın daveti üzerine onun evine gelir. Barış, kapıda sıcak bir gülümsemeyle onu karşılar ve içeri davet eder. Kahvaltı masası çoktan hazırlanmıştır, mutfaktan mis gibi çay ve simit kokuları yayılmaktadır.
Barış (samimi bir şekilde): "Günaydın güzelim, seni özledim. Kahvaltıyı birlikte yapalım dedim."
İlkin içeri girer, masada Tuğçe'nin keyifle çay içtiğini ve Yunus'un simit yediğini fark eder. Fakat Yunus'u görür görmez gözleri öfkeyle parlar ve aniden sinirlenir. Hiç düşünmeden bir anda Yunus'a doğru koşmaya başlar.
İlkin (öfkeyle): "Gel buraya seni geberteceğim, Yunus! Senin yüzünden herkes bizi konuşuyor!"
Yunus, bir anda masadan fırlayıp kaçmaya başlar. İlkin onu evin içinde kovalar, Yunus ise korkuyla kaçarken peşinden bağırır.
Yunus (panikle): "Yenge dur! Allah aşkına, ben ne bileyim çekiyorlar! Röportaj sırasında fark etmedim ki!"
İlkin (kovalamaya devam ederek): "Görmüyor musun mikrofonu ! Röportaj yapıyorlar, yanında söyleyeceğin şey bu mu? Sabah babam beni 775 kere aradı, hâlâ açmadım! Senin yüzünden!"
Barış ve Tuğçe bu duruma kahkahalarla gülerler. Barış, İlkin'in bu öfkesini biraz yatıştırmaya çalışır.
Barış (durumu sakinleştirmeye çalışarak):
"Tamam hayatım, abartma. Zaten kimse anlamadı, sakin ol. Yunus sadece şaka yaptı."İlkin:
"Anlamadılar mı? Bütün Twitter bizim hakkımızda konuşuyor! Haber olmuşuz resmen!"Tuğçe:
"Bunlar hep böyle, İlkin. Ne konuşacaklarını bilmiyorlar. Dillerinin kemiği yok. Bunlardan bir şey beklemen bile yanlış."Kerem (kahkahalarla):
"Yenge, cidden az kalsın Yunus'u öldürecektin. az değilsin!"Barış (gururla gülümseyerek):
"Öyledir benim hatun, serttir ama yufka yüreklidir."Kahvaltı sırasında hep birlikte gülerler ve sohbet derinleşir. kahvaltıdan Yunus ve Tuğçe kahvaltıyı toplar. Kerem de oturma odasındir.
Barış, fırsattan istifade ederek ilkini odasına çıkarır. İlkin, odanın dekorasyonuna göz gezdirirken Barış'ın odasında büyük bir Galatasaray tablosu dikkatini çeker. Duvarlarda Barış'ın başarılarıyla ilgili fotoğraflar vardır. Barış, hafif gülümseyerek İlkin'e yaklaşır.
İlkin (gülümseyerek tabloya bakar):
"Galatasaray aşkın her yerde belli. Ama odan çok güzel,."Barış (gülerek): "seninle tanışmadan önce de en büyük aşkımdı."
İlkin odadaki diğer detaylara da göz atar ve sonra Barış'ın yanına oturur. Bir süre sessizlik içinde odanın tadını çıkarırlar, sonra gelecekle ilgili konuşmaya başlarlar.
İlkin (düşünceli bir şekilde): "Barış, hiç düşündün mü? Bundan sonra bizi neler bekliyor? Yani... gelecek hakkında?"
Barış : "Düşündüm tabii. Seninle birlikteyken her şeyin daha net olduğunu fark ediyorum.
İlkin gülümseyerek Barış'ın elini tutar. Tam bu romantik anda, İlkin'in telefonu çalar. Telefon ekranında babasının adı görünmektedir. İlkin derin bir nefes alarak telefona bakar.
İlkin (şaşkın): "Babam arıyor... Sabahtan beri arıyordu zaten. Ne yapacağım şimdi?"
Barış (sakince): "Aç istersen. Eninde sonunda konuşman gerekecek."
İlkin telefonu eline alır, tereddüt ettikten sonra aramayı kabul eder.
İlkin :
"Merhaba baba..."Tanser (sert ama endişeli bir sesle):
"Kızım, sabahtan beri seni arıyorum. Hakkınızda dedikodular dönüyor. Bu Barış denen adamla ilişkin var mı? Neden bana hiçbir şey söylemedin?"İlkin, babasının sert tavrından ürkse de sakin olmaya çalışır.
İlkin (sakin bir şekilde):
"Baba, Barış'la ilişkimiz var. Sana söylemeyi planlıyordum, ama fırsat olmadı. Barış gerçekten çok iyi biri, bunu anlamanı istiyorum."Tanser (tereddütle):
"Futbolculara güven olmaz, İlkin. Ama senin mutluluğun benim için önemli. Eve gel, konuşalım. Ayrıca... bu Barış'la da tanışmak istiyorum."İlkin, babasının sözlerine şaşırır ama bu, onu rahatlatır. Barış'a dönüp gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışır.
İlkin (heyecanla):
"Baba, gerçekten mi? Onunla tanışmak mı istiyorsun?"Tanser:
"Evet. Ama ona güvenip güvenemeyeceğimi yüz yüze karar vereceğim."Telefon kapanır. İlkin, gergin bir nefes verir. Barış, yanında durup ona cesaret verir.
Barış :
"Bu iyi bir şey. En azından bir adım attı. Babanla tanışmaya hazırım."İlkin (tedirgin ama umutla):
Seni tanıdıktan sonra seni çok sevecek eminim . Beni mutlu ettiğini görmeli."Barış
"Seni mutlu etmek için elimden geleni yapacağım. Merak etme."İlkin, babasının evine döner. Babası Tanser Bey, kapıyı açar. Ciddiyeti yüzünden okunmaktadır ama kızına olan sevgisi de bellidir. Oturma odasına geçerler. İlkin'in küçük kardeşi Demir, odadan fırlayıp İlkin'in boynuna sarılır.
Demir (heyecanla):
"Abla! Barış abiyle tanışacak mıyım? Ne zaman gelecek?"İlkin (gülerek):
"Evet Demir, yakında tanışırsınız. Ama önce babamla konuşmam lazım."Demir, heyecanla zıplarken Tanser ciddi bir ifadeyle İlkin'i yanına çağırır.
Tanser (düşünceli bir şekilde):
"Kızım, sana güveniyorum. Ama bu Barış gerçekten nasıl biri? Sana zarar gelmesini istemem."İlkin (sakin ve kararlı):
"Baba, Barış beni mutlu ediyor. Onunla mutlusun. Tanıştığında sen de anlayacaksın."O sırada İlkay Hanım, mutfaktan çıkıp İlkin'e gülümseyerek yaklaştı. Zaten her şeyi tahmin ettiğini bakışlarından belli ediyordu.
İlkay (yumuşak bir sesle):
"Ben zaten farkındaydım İlkin. Barış iyi birine benziyor. Sen mutluysan, bu bizim için yeterli."Tanser biraz daha yumuşar, ama yine de ciddi bakışlarını İlkin'den çekmez.
Tanser:
"Barış'la tanışacağım. Ama ona güvenip güvenmeyeceğime ben karar veririm. Bunu unutma."Demir (coşkuyla):
"Barış abi gelince futbol oynayacağız, değil mi?"Tanser (gülümseyerek):
"Tamam, Demir. Ama önce ben konuşacağım."İlkin, babasının bu yumuşak tavrına gülümseyerek karşılık verir. Artık Barış'la tanışma vakti yakındır ve İlkin, babasının da Barış'ı seveceğini umarak içini rahatlatır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nar Tanem (İlkin & Bariş)
RomanceGüzel gözlüm nar tanem Al canım senin olsun Beni öyle çok sev ki Herkesin aklı dursun Bülbül senden öğrensin Gülü mutlu etmeyi Hasret ateşi sönsün Leyla Mecnun aşk görsün İlkin, Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımı'nın yükselen yıldızı olarak, kariye...