İyi bir bölümle geldim.
999 yorum sınırı koyayım hadi bu sefer de.
Bir de bölüm sonunda bir notum var onu okuyun lütfen.
İyi okumalar 😎
-
____Çikolatalar ve Fındık Ezmesi
____
Jungkook sabah erkenden kalkmış ve kendisini o rahatsız yatağında bazı şeyleri sorgularken bulmuştu. Düşünüyordu ve yapacağı başka hiçbir şey yoktu, kendisine bir şekilde hapishaneden soyutlamaya çalışıp hayal kurarak zamanın geçmesine olanak sağlıyordu.
Öyle sessizce bekledi, ranzanın üst katını izlerken güneşin doğduğunu fark etti. Biraz daha bekledi.
Çok açtı ve yalnızdı. Evinde olduğunu hayal etti, kendi yatağında yiyip şiştiğini, bu yüzden de biraz şekerleme içerisinde olduğunu düşündü. Aslında evinden hiç ayrılmadığını ve tüm bunların kabus olduğunu hayal etti. Sonra... sonrası geldi zaten... hayal etti ve durdu.
Yaklaşık üç saat sonra ise Magnus uyanmış ve ona "günaydın" demişti. Jungkook ise öylesine mırıldandı. Ondan emin değildi. Ona güvenememişti ve onunla her konuştuğunda diğer iki koğuş arkadaşını istiyordu.
Magnus onun suskunluğunu görmüş ve omuzlarını silmişti. Uyku sersemiyken pek de sosyal değildi anlaşılan. Yerinde esnedi ve bazı kemiklerini kütletti. Şimdi daha iyi hissediyordu. Hatta yetmemiş gibi bir kez daha yüzüne su çarpmıştı. Sonra direkt yatağını toplamıştı, jilet gibi olmuştu yatağı, dümdüzdü.
Jungkook burada kendisine bir hobi edinmeli idi, sadece hayal kurmak ile günler geçmezdi. Bir fikir edinmeli ve birilerine danışmalıydı. İçinden bir ses Steve'in ona yardım edeceğini söylüyordu. Bir an önce gelselerdi keşke, samimi ve güçlü insanlardı. Tüm bu çaresiz düşüncelerin ardından tanıdık bir ses duydu.
Dışarıdaki koridordan o gardiyanın kalın sesini işitmekteydi. Bu yüzden hemen yattığı yerden kalktı ve heyecanla ağır kapının önüne doğru ilerledi. Hızlı hareket etmişti ve orada mahkum tulumunun içinde bile model gibi duran Magnus'un dikkatini çekmişti.
"Kahvaltı zamanı, kaçırırsanız telafisi yok! O yüzden kaldırın kıçınızı!"
Buraya doğru geldikçe sesini daha net duymaya başlıyordu ve çocuk kapının önünde beklemeye devam ediyordu. Magnus onu görünce sırıttı. Anlaşılan uyku sersemliğini üzerinden atmıştı ve onun bu neşeli yüz ifadesi dikkat çekiciydi. Onun anlayacağı şekilde konuştu. "Baya acıkmış olmalısın."
Jungkook duydukları ile arkasına bakmış ve onun buz gibi gözlerine denk gelmişti. Dudak yapısından dolayı mıydı bilmiyordu ancak gülüşü hiç samimi değildi ve derin mavi gözleri onu iyice samimiyetsizleştiriyordu. Sinsilik, bir insan olsaydı onun gibi olurdu. Cevap vermeyip sadece başını sallamıştı. Bununla ilgilenmeyecekti, sadece merakla adama döndü. "O ne diyor?"
"Her zaman dediği şeyleri."
"Nedir onlar?"
Magnus onun için çeviri yapacaktı ancak kapılarının açılması ile ikisi de başını o tarafa doğru çevirmişti ve nihayet o gardiyanı görmüşlerdi.
Taehyung bu iki tanıdık yüz karşısında biraz afalladı. İkisinin de odasının burada olduğunu biliyordu ancak ikisinin yan yana olduğu aklından çıkmış olmalıydı. Gerçi çok da umursadığı bir durum değildi lakin Taehyung, mavi gözlü herife sert bir bakış atmadan duramadı. İkisinin çok da iyi husumetleri olduğunu söyleyemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUARD
FanfictionJeon Jungkook tatile gittiği ülkede üzerine bir iftira atılması ile kendisini hapishanede bulur. Dilini bilmediği bir ülkede kendisini ifade edemeyen Jungkook, sert ve soğuk bir gardiyanla aynı ülkeden olduğunu fark eder ancak bu gardiyanla konuşmak...