11. GÖREV!

61 12 0
                                    






(İyi okumalarrr, bölüm hakkında yorum yapmayı unutmayın :)



Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.

Arif Nihat Asya





"Umrumda değil. Bana zarar verebilirsin ama kendine zarar vermene izin vermiyorum. Bu bir emirdir!"

Söyledikleriyle sadece gözlerine bakakaldım. Çatık kaşlarının ardından öylece beni izliyordu. Eli bileğimi sıkmıyor ama geri çekmeme de izin vermiyordu. Beni kendimden bile koruyordu. Neden? Bir insan kendisinin zarar görmesine göz yumarken başkasını nasıl düşünebilirdi? Düşünemezdi. İnsan ilk önce kendini düşünmeliydi ama bu adam beni düşünüyordu. Neden?

Hem öfkeli hem de korku doluydum. Canım acıyordu. Melek neredeydi? Başına yine bir şey gelmiş olabilirdi. Ve buna izin veremezdim. Onu her zaman koruyacağım hakkında kendime sözler verirken eğer şimdi başına yine kötü bir şey gelmişse suçlusu ben olurdum. Onu koruyamadığım için tek suçlu bendim.

İçim acıyordu. Ağlamak, çığlık atmak, beni korumak için bile olsa tutsak eden ellerden kurtulmak istiyordum. Melek'e bir şey olabilecek düşüncesi beni deli ediyordu. Neredeydi benim Meleğim?

"Bırak dedim sana! Melek yok anlıyor musun, yok! Başına bir şey gelmiş olabilir!"

Bir adım atarak yüzüne doğru bağırdım. Sinir ve korkudan ellerim titriyor, dengede durmakta dahi zorlanıyordum. O da bana bir adım yaklaşırken aramızda ki mesafe gittikçe azalıyordu.

"Sakin ol dedim sana, Gece! Bulacağız onu! Koskoca bir hastanede her yerde olabilir. Başına bir şey gelmesi imkansız."

Hastanenin her hangi bir köşesinde olabilirdi. Haklıydı. Ama kapı neden açıktı? Meryem hanım neredeydi? Telefonu neden yanında değildi? Bir yere gitmiş olsalar bile bana haber vermeliydi. Bu şekilde anlaşmıştık.

"Ya yine canı acımışsa? Onu bulamazsak?"

Gözlerim dolmuştu. Sinir, kendisini hüzne bırakmıştı. Ağlamak istiyordum ama yapmayacaktım. Yine olmazdı. Her şeye rağmen kendime engel olacaktım.

Mavi gözleri, sözlerim üzerine titreyen dudaklarıma kaydı. Ardından hala havada kalan elimi, bileğimden tutarak aşağıya indirdi. Sıcacık parmakları bileğimde sarılı kalmaya devam ederken baş parmağı bileğimin içini hafifçe okşadı. Küçücük bir histi. Doğruluğundan dahi tam olarak emin değildim ama varlığını varlığımın yanında hissediyordum.

"Bulurum ben. Yıllar da geçse, unutulsa da her şey yine de bulurum Gece."

Kurduğu cümleler sanki şu an için değil gibiydi. Gözlerimin içine bakarak konuşurken başka bir şey düşünüyordu sanki. Geçmişte yaşanmış ve kendisine acı vermiş olan bir olay içindi bu söyledikleri.

Gözlerinin mavisi, gözlerimin kızılıyla birleşti o an. Kırmızı bayrak gökyüzünün maviliklerinde dalgalandı. Karşımda ki gözler vatanın mavisiydi. Haberi yoktu. Olmalıydı.

Parmakları bileğimden hafifçe ayrıldı. Buna rağmen varlığı varlığımın yanındaydı. Varlığı hiç gitmedi benden. Sıcacık bir halde bekledi. Bir kaç adım atarak uzaklaşırken ellerinde ki poşetleri bırakmadan odadan çıktı. Dalgındı. Bu durum elbette ki onu da etkilemişti. Korkuyordu. Tıpkı benim gibi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

OMUZ OMUZA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin