Bölüm 2: Narcissus

11 1 18
                                    


"Çok şanslısınız, harika bir babanız var."

Mermer döşemelerle uzanan koridordaki ayak seslerinin gürültüsünü Wang'ın konuşması bastırdı. Jaebeom yanında yürüyen adama bakmadan alayla tebessüm etti.

"Öyledir kendisi."

"Size epey düşkün, ne zaman görüşsek sizden sıkça bahsederdi. Sizinle tanışmadan tanımış kadar oldum."

Jaebeom kaşlarını kaldırarak yanında yürüyen adama kısa bir bakış attı.

"Öyle mi? Umarım şımarık son çocuk olarak bahsetmemiştir."

Jaebeom'un ses tonundaki alaycılık Jia Er'ın kıkırdamasına neden oldu. 

"Yetenekli, başarılı, asi ve inatçı küçük çocuk olarak bahsetti diyebiliriz. Çalışmalarınızı bile okudu hatta, epey hayranlık duyuyor size."

Jaebeom adımlarını durdurup donuk bir şekilde ona baktığında Jia Er şaşkın bir şekilde ona baktı. Bu sırada arkalarından gelen hizmetçiler de duraklamak zorunda kalmıştı. 

"Çalışmalarımı mı okudu size?"

Wang dudaklarını büzerek başını salladığında Jaebeom gözlerini devirip başını iki yana salladı. Çalışmalarını paylaşmayı sevmezdi, bu konuda epey katıydı. Babasının ondan habersiz başkalarına okuması onu sinir küpüne çevirmişti. Hışımla koridorda ilerlemeye devam ederken merdivenlere geldiğinde sert adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Peşindeki adamı şaşkınlık içerisinde bırakmıştı. 

"Açıkçası bu kadar etkileyici şiirler ve şarkılar yazan birinin bu kadar genç olması beni şaşırttı. Babanız yaşınızdan hiç bahsetmemişti."

Jaebeom merdivenleri tırmandıktan sonra arkasından gelen adama dönüp kendisiyle aynı boyda olan, kahverengi saçlarının perçemleri yanaklarına değen iri gözlü gencin gözlerine doğrudan baktı. 

"Çalışmalarım benim özelim ve babamdan bir yabancıya paylaşmasını asla istememiştim. Hakkında konuşmazsanız müteşekkir olurum."

Jia Er onun keskin, çikolata kahvesi gözlerine bakarken kaşının altındaki ikiz benlerine gözleri takıldı ve ne kadar hoş göründüğünü düşünmeden edemedi. 

"Pekala, kusura bakmayın o halde."

Jaebeom başını hafifçe eğdikten sonra, "bu taraftan," dedi kısa koridoru işaret ederken. İkili koridoru hızla arşınladıktan sonra karşılıklı iki odanın birine girdi. Jia Er geniş odaya girer girmez şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Neredeyse bir salon büyüklüğündeki odanın ortasında geniş bir yatak, camının önünde geniş bir koltuk, eski görünen aynalı bir masa ve geniş kapılarla açılan neredeyse oda olabilecek derinlikte bir gömme dolap bulunuyordu. Jaebeom onun şaşkınlığını görünce açıklama yapma ihtiyacı hissetti. Bu sırada hizmetçiler Jia Er'ın eşyalarını odaya taşımaya başlamışlardı. 

"Burası eskiden ablamın odasıydı. Ara sıra gelip kaldığı için açık tutuyoruz. Babam sizi normal misafir odasında ağırlamak istemedi."

Jia Er parıldayan gözlerle ona bakıp müteşekkir bir tebessüm sundu. 

"Banyo çaprazdaki kapı. Eşyalarınızı beyaz dolaba koyabilirsiniz. Ayrıca bu katta küçük bir teras var, tütün vesaire gibi şeyler içiyorsanız orada içebilirsiniz. Annem evin içinde içilmesinden hoşlanmaz. Bir şeye ihtiyacınız olursa hizmetlilerimiz genelde alt katta oluyorlar, onlardan isteyebilirsiniz. Sormak istediğiniz bir şey var mı?"

Jia Er bir süre düşünürcesine mırıldandıktan sonra, "kaç yaşındaydınız?" diye sorduğunda Jaebeom'un yüzündeki ciddi ifade birkaç saniyeline sarsılmıştı. 

Sunrise//JackbeomHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin