YADİ (2. Bölüm)

55 3 4
                                    

Olaylar üstüne olaylar oluyor. Depremler, patlamalar, ölümler ve üzerine yenileri ekleniyor. Başta inanamıyor insan. Filmlerde bile olmayan şeyler gözünün önünde oluyor üstüne insanlar ölüyor. Şimdiyse Dünya genelinde olacak kıtlıktan bahsediyorlar. Herkes olanlara odaklanmış kimse bir çözüm aramıyor. Her şeyi bilen insanlar kabuğuna çekilmiş ölümleri seyrediyor.

Annemle babam geldiğimi fark etmemişti bile. Taki yayın kesilene kadar. Haberin ortasında yayın kesilince geldiğimi fark ettiler. Tüm kanalları gezdik ama hiç birinde sinyal yoktu. Birazdan gelir dedim ve bizimkilerin yanına oturdum. "Teknoloji o kadar ilerledi. Nelere çare buluyorlar bir bulutu mu def edemeyecekler?" dedim kendi kendime. Sahi bu dediğime kendim inandım mı? Yok yok buna dünkü çocuk bile inanmaz. Doğa her zaman teknolojiye ve medeniyete üstün gelmişti zaten. 

Haberlerden sonra olanlar daha korkunçtu. İnsanlar doğaya karşı birlik olup önlem alacağına bir hafta içinde yağmalamalar, saldırılar ve hırsızlıklar patlak verdi. Hatlar kesilmiş acil durum çağrıları bile yapılamıyordu. Artık ne devlet vardı nede kanunlar. İnsanlar fevriydi ve çıkarlarını düşünüyordu. Dışarıda günlerce çığlık sesleri, silah sesleri ve siren sesleri susmadı. Bir haftanın ardından artık ne sesler nede sirenler vardı. Dışarısı sessizliğe gömülmüştü.

Annemdeki gariplik olaylar başladı başlayalı babamda da vardı. Evi sessizlik kaplamıştı adeta. Felaketin tam onuncu günüydü. Hava iyiden iyiye soğumuş evde pek erzağımız kalmamıştı. O güne kadar evden hiç çıkmamıştık. Aşağıda boş boş oturuyordum. Yukardan elinde bavullarla önce annem sonra babam indi. Ne olduğunu anlamamıştım. Babam kendinden emin bir şekilde:

-Hadi gidiyoruz Yiğit.

+Nereye baba? Görmüyor musun olanları? Dışarısı güvenli değil.

-Yürü dedim.

Ne olduğunu anlamadan kalktım. Annem bavulumu elime tutuşturdu. Kapıyı açıp garaja geçtik. Babamın bir kaç arabası vardı. Garaja girince bende şaşırdım. En sevdiği gözü gibi baktığı arabasına bavulları yerleştiriyordu. Hafta sonları keyif için binerdi. Arabaya ben bile binmemiştim. Ben öyle bakarken babam:

-Ne bakıyorsun Yiğit? Bavulunu koy hadi.

Babamın lafından sonra içimden bir "Allah Allah" geçirdikten sonra hemen bavulları koyup arabaya atladım. Arabada yok yoktu. Tonlarca ağırlığında bir aletti. İçinde televizyondan, buz dolabına, bilgisayardan, tablete her türlü şey vardı. Arabanın içini görünce şaşırıp kaldım. Bu işte bir terslik var ama ne? Garajın kapısını açar açmaz son gaz garajdan çıktık. Arabanın motoru o kadar güçlüydü ki sanki aslan kükrüyordu.

Son gaz bir yere gidiyorduk. Yollar boştu. İnsanların yerini enkazlar ve cesetler almıştı. Yoldaki araçlar yüzünden o kadar sağ sol yapmıştık ki midem ağzıma gelmişti. Şehir dışına doğru gidiyorduk. Biraz daha ilerledikten sonra ana yoldan çıkıp toprak bir yola girdik. Yolun sonuna geldiğimizde babam frene asıldı. Ani bir frenle ön koltuğa yapıştım. Biz durduktan sonra birden arabanın yanında askerler belirdi. Bunlarda kimdi? Birden belirmişlerdi. Nereden çıkmışlardı? Askerlerden birisi babamın kapısını açıp:

 -Hoşgeldiniz Cem Bey.

dedi. Babamda "Hoşbulduk." dercesine kafasını salladı. Burada neler dönüyordu? Bu askerlerde nerden çıkmıştı? Babamın adını nereden biliyorlardı? Burada birşeyler dönüyordu. Bunlara düşünmeye fırsatım olmadan kapım açıldı:

-Yiğit Bey lütfen araçtan inin ve bizi takip edin.

dedi. Korka korka araçtan inerken o esnada babama öfkeli bir bakış attım. Babamın askerlerle ne alakası vardı? Askerler eşyalarımızı bagajdan alıp ilerlemeye başladılar. Onlar önde biz arkalarında ilerliyorduk. Biraz yürüdükten sonra durduk. Askeri araçlarla ve askerlerle dolu bir alana geldik. Tellerle çevrili bir alana. Eli tetikte onlarca asker vardı. Burada ne işleri vardı? Dışarıda insanlar ölürken burada işleri neydi? Ordu insanları koruyamadıktan sonra ne işe yarardı? Telleri geçip askerleri takip etmeye devam ettik. Askerlerin bakışları arasında ilerliyorduk. Koca düzlüğün ortasında bir kapı vardı. Askerlerden birisi kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz yüzüme beyaz ışık vurdu.

Askerler kapıyı açıp kenara çekildi ve biz merdivenlerden babam inmeye başladı. Sizde gelin dercesine baktıktan sonra bizde arkasından merdivenleri inmeye başladık. Bilmediğim bir yere, yerin altına gidiyorduk. Merdivenler bittikten sonra beyaz ışıklarla donatılmış uzun bir koridor vardı önümüzde. Koridorda ilerlemeye başladık. Ben ne olduğunu anlamamıştım. Yerin altındaki bu yer neresiydi? Nereye gidiyorduk biz? 

Koridorun sonuna geldiğimizde beyazlar içinde bir bayan ve bir erkek bizi karşıladı:

-Cem Bey, siz ve aileniz YADİ'ye hoşgeldiniz.

Arkadaşlar bölüm hakkında yorum ve görüşlerinizi yorumlarınızda belirtirseniz sevinirim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 02, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KıyametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin