Part 1

32 5 5
                                    

Tam sıkıntıdan patlayacakken telefonuma gelen mesaj sesiyle suratıma saçma sapan bir gülümseme yerleştirdim. Ne yapayım, küçük şeylerden mutlu olan biriydim. Ve mesajın Unicorn'umdan geldiğini görünce şaşırmadım, Bilge asla beni rahat bırakmazdı. Onun bu yanını seviyordum. Bilge nasıl biri mi, o siyah kemik gözlüğü ve saçlarının altını kırmızıya boyattığı kıvırcık uzun saçlarıyla tatlı bir görünüm katan sade (!) ve şeker bir kız.
İnsanlar bendense onunla takılmayı daha çok severler. Çünkü onun kişiliği benimkine kıyasla daha içten ve daha enerjik. Ben ona kıyasla daha soğuk ve gerektiği yerlerde utangaç biriyim. Ama bu kıskanacağım birşey değil çünkü ben istediğimi yaptıran biri olarak, eğer bir kişiyle arkadaş olmak istiyorsam olurum. Ve bu özelliğim istediklerimi elde etmek konusunda bana yardımcı olur. Neyse. Bu düşünceler aklımdan geçerken mesaja bakmayı unuttuğumu hatırladım. Whatsapp'e girdiğimde Bilge'den 26 mesaj geldiğini gördüm. 30 saniye içinde 26 mesaj atmasını gerektiren şeyin ne olduğunu merak ederek adının üstüne bastım. "Qmq qmq qmq qmq qmq qmq qmq qmq qmqq qmq qmq..." bu Bilge'den görmeye alıştığım birşeydi. Bir keresinde kanka yazarken kamka ve sonra da qamqa yazdığım için o günden bu güne ergenler gibi birbirimize 'Qamqa' derdik. Mesajlara bakıyor olamama rağmen mesajları atmaya devam ediyordu. "HE QMQ" dedim o ise hala "Qmq" yazmaya devam ediyordu çünkü mal. "Qmq aramışın." Bilge ve mütüş türkçesi. "Mal kendini acil aramaya koydun ya yanlışlıkla aramışım." dedim. Benim salak telefoncuğumun ekranı yanıp söndüğü için sürekli acil aramaya giriyor ve Bilgeyi arıyordu. Bunu söyledikten sonra tabi Bilge gülme krizi. Halbuki o kadar komik değil ama mal işte.
Uzun ve saçma konuşmamızdan sonra saatin 00:00 olduğunu görüp yine aynı dileği tuttum. "Lütfen beni mutlu edecek biriyle tanışayım." Her seferinde aynı şeyi diliyordum. İnsanlar gülünce mutlu olduğumu sanıyorlardı ama aslında sahte gülümseme üzerinde ustalaştığımı anlamıyorlardı. Bunun arasında bayağı fark vardı.
Gözlerimin altının morardığını hissedebiliyordum çünkü önceki akşam uyuyamamıştım. Ağır hareketlerle koltuktan kalkıp banyoya gittim ve dişlerimi fırçaladım. Bir an duraksadım. Gözlerimin altı mosmordu ve saçlarımdaki topuz iyice dağılmıştı. Uyku gözümden akıyordu resmen. Boş gözlerle aynaya tekrar bakıp saçlarımı açıp taradım ve kendimi serin çarşaflara bıraktım.

***

Rüyamda Hermione, Ron ve Harry'i görüyordum. İlginç bir rüyaydı. Sanırım birkaç gün önce Harry Potter serisine takmış ve izlerken kafayı yiyecek duruma gelmiş olduğum yüzündendi. Zar zor gözlerimi açtıktan sonra üzerimdeki yeni aldığım Minion'lu pijamalarıma baktım. Şirin şeyleri seviyordum. Yaz tatiline girdiğimiz için erken kalkma gibi bir işkencem yoktu. Yani henüz. Kafamı kaldırıp başucumda duran telefonuma baktım. Saat 12'yi geçiyordu. Telefonuma gelen bildirimlere bakmak için telefon kilidini açtım.
Birkaç mesaj birikmişti. Birkaçı Yiğit'ten birkaçı gruplardan ve %80'i Bilge'dendi. Mesajları okuyup yatağımda doğrularak kalktım ve ağır ağır mutfağa, annemin yanına gittim. "Oo günaydın annişkom!" diye ciyakladı annem. Onu çok seviyordum. "Günaydın annem." diye karşılık verdim. Sonra yine odama gidip Wattpad'ten kitap okumaya başladım. Uzun bir süre sonra kahvaltı yaptık. Ertesi gün Bulgaristan'a gidecektik.
  Her ne kadar gideceğimiz için sevinsem de, Wifi olmayacağı için üzgündüm. Çünkü internet artık benim bir parçam olmuştu ve ondan ayrılmak istemiyordum. Negatif düşüncelerimi kovalayıp olacak güzel şeyleri düşünmeye başladım. Negatif düşünen biri değildim. İnsanlar benim pozitif biri olduğumu düşünüyorlardı. Bu yüzden aklımda ne kadar kötü düşünce varsa kısa süre sonra yerini güzel düşünceler aldı. Dönüşte bir kedim olacaktı. Kedileri çok seviyordum. Her ne kadar kaç kere kediler tarafından tırnaklansam, ısırılsam da onlara karşı duyduğum sevgi hiç azalmadı. Adını Daisy koyacaktım. Bu isim papatyalara olan sevgimden dolayı ortaya çıkmıştı ve ana kraliçe de kabul etmişti.
Bavulumu hazırlamaya başladım. Ve unuttuğum birşey var mı diye gittiğimde neler yapacağımı ve hangi malzemelere ihtiyacım oldacağını düşündüm. Bu şekilde çoğu şeyi unutmamamı sağlıyordu.
Günüm her zamanki gibi biraz kitap, biraz Teen Wolf ve biraz OUAT'la geçtikten sonra yemek zamanı gelmişti. Yemeğimi hızlıca yedim ve yine odama kapanıp telefonumla uğraştım.
Zaman geçtikçe uykum çoğalıyordu. Bir de Yiğit'e kızıyordum bana "Eziq. Sütünü iç te uyu. Bebee." dediği için. Ama haklıydı uykuyu seviyordum ve ertesi günü saat 6 gibi kalkacağımız için saat 1, 1 buçuk gibi yatmaya hazırlandım.         Kendimi uykuya bırakmadan önce herşeyi koyup koymadığımı ve daha birçok şeyi düşünüp bir sürü hayal kurmuştum. Bu kadar yeter diye düşünüp kendimi uykuya teslim ettim.

***

Sabah olmuştu. Annemin ısrarıyla sürüne sürüne -yani gerçek anlamda yerde sürüne sürüne- uyanmaya çalışırken daha ne olduğunu anlamadan evden çıkmıştık bile. Arabaya geçtim. Bilge Ablam'larla keyifli bir yolculuğun başındaydık.     
Arabayla uzun bir yolculuk yaptıktan sonra büyük 'Bulgaristan' kapısı görüldü. Her zamanki saçma düşüncem yeniden bana uğramıştı. "Umarım bir taşla arkadaş olurum çok amin."
Her seferinde aynı şeyi diliyor ve başarısız oluyordum. Ama geçen yaz tatilimizde sarışın bir çocukla tesadüfen aynı yerlerde bulunmuştuk. Ve bunun aşk tesadüfleri sever gibisinden birşey olduğunu düşünmüştüm. Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan ses telefonuma gelen son bir mesajdı. Bilin bakalım kimden? Tabii ki biricik Yunikornum Pigocuğum'dan! "Şimdi sen Bulgaristan'a mı gidiyorsun :("
"Vay canına ne kadar da zeki bir arkadaşım var." Arabamız durduğu zaman sınır kapısına geldiğimizi anladım. "Asdfghjkl." Classic Pigo Gun.
"Şöyle random atma. Ramdom dediğin uzun olur agansbdmdlsjdldşjfkdd." "Eheueheueheu."
"Yavrumcuğum biz Bulgaria'ya geçiyoruz see ya."
"Oh bb."
Salak şey.
Bulgaristan'a girdiğimizi etraftaki yeşillik ve ağaçlardan anladım. Ve düşündüm ki yolculuğumuz daha yeni başlıyor.
---
Selamlar. İlk bölüm için yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin, olmayan fanlarım. Sizi seviyorum. XOXO. :*

Unlimited ImaginationHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin