4. Bölüm Saçmalama Jisung.

0 0 0
                                    

Titreyen ellerimle soğuk suyu suratında buluşturdum. Aynadan kızarmış gözlerime baktım. Neredeyse 15 dakikadır gözlerimdeki lanet olası kırmızı damarların gitmesi için uğraşıyordum ama nafile.

Bir aptal gibi en ufak ses yükseltilmesine karşı savunmasızca tuvalete koşup ağladım.

Hassas bir bünyem vardı, aslında eskiden böyle değildi..

Flashback

Henüz 8 yaşındaki Han Jisung sokakta arkadaşlarıyla masumca top oynuyordu.

"Han Jisung!"

Jisung, babasının kalın sesiyle onu çağırması üzerine arkasına dönüp babasına doğru yürüdü.

"Efendim baba?"

Jisung'un suratına takındığı masum ifade aksine babası, kaşlarını çatmış en sinirli hali ile Jisung'a bakıyordu.

"Evde olman gerekiyordu!"

"Baba, biraz daha oynasam olmaz mı?"

Her çocuk gibi o da arkadaşlarından ayrılmak istememiş, oyun oynamaya devam etmek istemişti.

Jisung babasının bu kadar sinirleniceğini düşünmemişti.

"NEDEN EVDE DERS ÇALIŞMAK YERİNE BURDA APTALCA OYUNLAR OYNUYORSUN!"

Bay Han resmen haykırıyordu çocuğun suratına. Ama o daha 8 yaşındaydı, bay Han nerden bilebilirdi küçük çocuğun üzerinde ömür boyu bir hassasiyet bırakıcaĝını..

Ama bir sorun vardı.

Bay Han'ın umrunda bile değildi..

Flashback the end

Jisung hâlâ o günü hatırladıkça ağlaması şiddetleniyordu.

Ağlaması için geçerli 2 sebebi vardı.

Öğretmeni bunu kesinlikle Jisung'un annesine söyleyecekti..

Aynı zamanda öğretmeni çocuğun bu hassasiyetini bildiği halde ona bağırıp eski yaralarını tekrar kanatmıştı...

O gün aklına geldikçe Jisung tekrar ağlamaya başladı.

Sırtını duvara yaslanıp yere çöktü ellerini suratına kapattı ve ağlamaya devam etti.

12.40

Teneffüs zili çalmıştı ama ağlamam durmamıştı.

Bir anda tuvaletin kapısı birden açıldı ve içeriye bir grup girdi, bizim çocuklar olduğuna emindim. Kafamı kaldırıp bakmadım bile.

Felix yanıma çöktü ve konuştu.

"İyi misin sincabım?"

Sesi her zaman olduğundan daha yumuşak çıkmıştı sanki beni incitmekten korkuyormuş gibi.

Hayır anlamında başımı salladım.

Saçlarım arasında bir el hissettim Felix'in eliydi.

Kafamı kaldırıp ıslak gözlerimle ona baktım.

Gülümseyek bana baktığını gördüğümde hiç tereddüt etmeden ona sarıldım, Kafamı boynuna gömüp ağlamaya devam ettim.

Bir eli ile saçlarımı okşarken diğer eli ile sırtımı okşuyordu, beni rahatlatmaya çalışıyordu.

"Sakin ol Jisung-Ah geçti işte.."

Tam Kafamı kaldıracağım sırada tuvaletin kapısı tekrar açıldı ve içeriye bir kaç kişi girdi.

Konuşan kişinin sesi Minho'yu andırıyordu, yüksek ihtimalle o ve arkadaşları idi.

Kafamı kaldırıp bakmadım bile.

Beni görünce gülme ve konuşma sesleri kesildi, ağlama seslerim tuvalet duvarlarında yankılanıyordu.

Chan, Seungmin'e yaklaşıp ne olduğunu sordu.

Seungmin ne olduğunu anlatınca Chan'ın yüzünde acı bir gülümseme oluştu.

Kafamı kaldırıp yere baktıktan sonra ellerim ile Gözlerimi silip ayağa kalktım.

Ağzımın içinde kendi kendime mırıldandım.

"Tam bir aptalım.."

Yüzümü yıkadıktan sonra peçeteye silip tuvaletten çıktım.

Çocuklar arkamdan geliyordu, sınıfa doğru yürüyüp sırama oturdum.

"Neden öyle dedin?"

Felix konuştu, neyi dediğini anlamıştım fakat anlamamazlıktan gelmeyi tercih ettim.

"Ne dedim?"

"Neden aptal olduğunu düşünüyorsun?"

Derince bir nefes aldım.

"Şimdi konuşmasak olmaz mı?"

"Peki sen bilirsin.."

Sınıftaki herkesin bana bakması sinirlerimi yükseltmişti sert bir nefes verip Felix'e yönelik konuştum.

"Sence içimdeki Peter'i serbest bırakmalı mıyım?"

Felix'in gözleri kocaman açıldı ve şaşkınca bana baktı.

Peter'i serbest bırakmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyordu, ve bunu yaparsam herkes zarar görecekti. Özellikle de ben.

"Ne dedin sen?"

Diye sordu, sanki ne dediğimi anlamamışcasına. Dediğimi hala sindirememiş bir ifade vardı suratında.

"Duydun işte, Sence içimdeki Peter'i serbest bırakmalı mıyım?.."

"Saçmalama Jisung..."

14.12

Titreyen ellerimden birini yavaşça havaya kaldırıp kapıyı tıklattım. Korkuyordum.

Hocanın tüm olanları anneme söylemiş olmasından o kadar çok korkuyordum ki...

Kalbim korku ve gerilim ile sanki yerinden çıkacak gibi atmaya başladığında sesi en net şekilde kulaklarıma ulaşabiliyordu.

Kapının açıldığını gördüğümde en korktuğum şeyi gördüm.

Annemin sinirli suratı..

~

"Anne özür dilerim.."

İçeri girer girmez özür dilemeye başlamıştım, zarar görmek istemiyordum.

Aynı zamanda özür dilemezsem de babama söyleyeceğini çok iyi biliyordum..

"Gerçekten bir daha olmayaca-"

Sözümü kesen şeyin annemin sert tokatı olması yerine bana bağırmasını bile tercih edebilirdim.

Sert vuruşunun şiddeti ile yere düştüm artık ne kadar sert vurduysa dudağım patlamış, yanağım kızarmıştı.

Titreyen elimi yavaşça kızarık yanağıma götürdüm.

Dolu gözlerim ve yanağımda duran elim ile yerden anneme baktım.

Bacağımın üstüne düşmüştüm fakat acısını bile hissetmiyordum.

Ayağa kalkıp odama gittim.

Bir aptal gibi saatlerce ağladıktan sonra uykuya daldım..

Helü

Slm cnmler nbr

Olabildiğince uzun yazmaya çalıştım umarım iyi olmuştur.

Beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın <33♡





Neden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin