Tahtadakileri defterime geçirdikten sonra sıradan kalkıp Felix'in yanına gittim.
"Felix yer değiştirmek ister misin?"
"Kes sesini aptal sincap! Hyunjin benim yanımda oturuyor, asla seninle yer değiştirmiyeceğim"
Felix'ten umudum kesilince Jeongin'e baktım.
"Bebek ekmeğim, benimle yer değiştirir misin?"
"Üzgünüm hyung Changbin benim yanımda"
Son çare olarak Seungmin'e baktım.
"Bana hiç bakma, yanımda Chan var"
"Ya siz nasıl arkadaşlarsınız! Of!"
"Kusura bakma hyung"
"Sus Jeongin"
Arkadaşlarıma garip bakışlar atarken Felix görmüş olacak ki konuştu.
"Niye öyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyormuşum?"
"San ki her an bizi öldürecek gibi.."
Felix ile aramızda geçen diyalog sonrası farkında olmadan çattığım kaşlarımı normale çevirdim ve yine konuştum.
"Çocuklar 1 ders önce geldi, nasıl hemen aşık oldunuz!"
Ani ses yükseltişim ile Seungmin sıçradı.
"Ya ne bağrıyosun! Ödüm koptu"
Arkadaşlarımdan iyi bir şey gelmeyeceğini anladıktan sonra üstümdeki istemsizlik ve rahatsızlık ile sırama geri geldim. Minho'nun telefonla oynadığını görünce gözlerim büyüdü. Her sabah telefonlar bir kutuya toplanır, okul çıkışında bize teslim edilirdi ayrıca okulda telefon ile oynamak ta yasaktı.
"Yeni geldin diye kuralları bilmiyorsun sanırım?"
Telefondan kafasını kaldırıp bana baktı ne dediğimi anlamamış gibi bir bakış vardı suratında. Yüksek ihtimal nakil olduğu okulda böyle saçma kurallar yoktur.
"Ne? Ne kuralı?"
Derin bir nefes aldım, cidden bunu bile bilmiyor muydu? Şimdi ona açıklamam ve telefonunu hocaya götürmesi için yardımcı olmam gerekiyordu.
"Cidden bunu bile bilmiyor musun?"
"Anlatırsan bilirim bekli?"
Gözlerimi uzunca kapatıp açtım ve ona açıklamaya başladım.
"Okulda telefon kullanmak yasak, sabah ilk derste telefonlar bir kutuda toplanır ve okul çıkışında bize teslim edilir"
Ona yaptığım açıklamadan sonra kaşlarını havalandırdı ve "Ne alaka?" Diyen bir bakış attı.
"Ne alaka?"
"Öğretmenler bizim telefonla oynayıp dersi kaynatacağımızı düşünüyor"
"Böyle düşünmelerini gerektiren şey ne?"
"Bir zamanlar böyle bir kural yoktu ama çoğu öğrenci sıranın altından telefon ile oynayınca böyle bir şey yaptılar, ve egerki telefonunu bırakmazsan büyük ihtimalle disiplin kuruluna gidersin"
İfadesiz bakışları suratımda gezindi hiç umursamadığına emindim.
"Emin ol hiç umurumda değil"
Ona cevap vermedim ve sıradan kalkması için başında durmaya başladım.
"Ne diye başımda dikiliyorsun?"
"Artık kalk ta sırama geçeyim!"
"Aman, yemedik senin sıranı"
Benim geçmem için ayağa kalktı ve yerime oturdum.
12.00
5. Dersteydik, yoğunluktan gözlerim kapansa da dinç durmaya çalışıp Gözlerimi açık tutmaya çalışıyordum. Gözlerimi sertçe ovuşturup çantamda duran şu şişesini çıkartıp birkaç yudum su içtim.
Neden olduğunu asla bilmediğim bir şekilde normalden daha fazla uykumun gelmiş olması, içten içe şaşırma duygumun büyümesine sebep olurken çok zorluk yaşadığımı fark ettim.
Aynı zamanda hem uyanık kalıp, hem dersi dinleyip, hem soruları anlamaya çalışıp hemde not alıyordum. Tüm bunlar için teşekkürler baba..;)
Bana göre zorlayıcı olan tüm bunlar sinirlerimi yükselmesine sebep oldu, derin bir iç çektim.
Minho bunu fark etmiş olacak ki bana garip bakışlarını sundu.
Bu kadar uykumun gelme sebebi, dün gece geç saatlere kadar ödev yapmamdan kaynaklı olmalıydı. Yetiştirmek için çok çalıştım ve sadece 3 saat kadar uyudum.
Minho bana bakıp kısık sesle konuştu.
"Ne bu tavırlar?"
Ne diyor bu? Sanki ona karşı bireysel bir tavır yapıyormuşum gibi konuşmasıyla kaşlarım çatıldı.
"Pardon??"
Dedim, sorgulayıcı ses tonum ile, onu ne alakalar ediyor du ki? Biz henüz arkadaş bile değiliz.
"Uykun var gibi gözüküyor"
Harbi mi? Üstün zekalı seni. Ben farkında değilim zaten.
"Zekana hayran kaldım ya"
"Ne zaman beni terslemekten vaz geçiceksin tam olarak?"
"Beninle konuşmayı kestiğinde"
Diyip önüme döndüm, dersi dinlemeye devam ettim.
Daha doğrusu etmeye çalıştım, başka zamanlar normal hayatım haline gelmiş şey şu anda benim için fazlasıyla zorlu bir görev haline gelmişti.
"Uyu istersen"
Emin ol şuan en yapmak istediğim şey bu, ama sorsana Bi yapmaya cesaretim var mı sanki?
İlk defa bu kadar yorgun hissetmem garipti, gerçekten çok garip.
Teneffüslerde bile not alan Han Jisung şuan uykusuzluktan bayılmak üzereydi.
Aslında onu dinlemek istiyordum, anlık cesaretimi toplayıp kafamı, sıraya koyduğumu kollarım arasına alıp Gözlerimi kapattım.
12.30
"Han Jisung! Tahtaya gel ve soruyu çöz!"
Bana karşı bağırılması ile sıçradım ve kafamı kollarım arasında alıp Gözlerimi ovuşturdum.
30 dakika uyumamın ardından hoca fark etmiş olacak ki bana yüksek ses ile tahtaya çıkmamı söyledi.
Minho'nun ayağa kalkması sonrası sıradan kalkarak tahtaya doğru ilerledim.
Tahtanın önüne geldiğimde hoca bana yazılı olan soruyu işaret etti, okumaya başladım.
Yaklaşık 2 dakika soru ile bakıştığımda, bakışlarımı hocaya doğru çevirdim.
"Soruyu anlamadım.."
Dedim titrek çıkan sesimle, anneme haber vereceğine emindim.
"Özür dileri-"
"Kes sesini Han!"
Yüksek sese karşı hassasiyetimi bilen lanet hocalar sanki hepsi beni ağlatmak için komplo kurmuş gibiydi.
Dolan gözlerimi yere çevirdim.
"Tuvalete gidebilir miyim?.."
Dedim, sesim resmen fısıltı gibi çıkıyordu. Sinirli bakışları ile beni onayladığında koşar adımlarla sınıftan çıktım.
ÖLMEDİM
Ehe..
Yasiyom:)
Bu aralar çok yoğun ve yorgun hissediyorum.
Hafta içi okul hafta sonu da 2 tane kursa gidiyorum gerçekten çok yoruldum.
Bu bölümü beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın <33♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neden?
FanfikceAilesi yüzünden neredeyse tüm hayatını çalışmaya adayan kalpsiz Jisung bir gün yeni gelen çocuğa zamanlar aşık olur. Ama bilmediği şey o çocuğun aşktan çok uzak olduğu ve tek amacının acı çektirmek olduğuydu.. ⚠️Agnst⚠️