15-

120 18 4
                                    

Jungkook;
Bu odada kaç saat durdum, bilmiyorum. Sadece bir ara ağlamam dinince telefonumu açtığım zaman kameradan gördüğüm yansımam bana kendimi durdurmam gerektiğini bağırırmışçasına kötü durumdayken ayaklanmıştım.

Vücudumu dengede tutmaya çalışırken adımlarımı seri tutup odanın köşesindeki kapının ucuna gelirken, derin bir nefes çektim içime. Daha sonrasında kapıyı açıp odadan çıkarken, karşımda sandalyelerden birine çöküp oturmuş Taehyung'u görünce kaşlarımı gözlerimle birleştirme şansım varmış gibi çattım. "Ne işin var hâlâ burada?"

"Seni bekledim." Sözü bana o kadar yalan gelmişti ki, kahkaha atmaktan geri duramadım.

İçimdeki siniri ve öfkeyi böylesine kusarken, midemin yavaştan yavaşa bulanması ve kaslarımın ağrımaya başlamasıyla birlikte gülümsememi zorlukla durdurdum. "Ne dedin? Tekrar söylesene."

Sözlerime ters düşerek bu sefer kendisi kaşlarını çatarken, "Seni bekledim, bu sikik odadan çıkışını bekledim Jungkook Jeon. Şimdi bu mükemmel gözlerinin akıttığı yaşlar bittiyse eğer, gidebilir miyiz?" dedi.

Oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma doğru adımlarken, saçlarımı karıştırdım. Beynim, duygularım ve işlevlerim birbirlerinden öylesine bağımsızdı ki, kendimden rahatsız oluyordum.

"Tutmayacak mısın?" Duyduğum ses sayesinde dalgınlığımdan kurtulurken, Taehyung'un eli görüş açıma girmişken anlamaz gözlerle kendisine baktım. "Bu ne?"

"Neye benziyor?"

Alt dudağımı ısırırken, "Elini neden bana uzatıyorsun diyorum Taehyung." diye kısık bir şekilde konuştum.

"Jeon, sadece elimi tut, altında bir sebep arama. Unutma, sonunu düşünen fazla yaşamaz." Aldığım komutu fiile geçirmek için önüme uzatılan eli gevşekçe tutarken, parmaklarımın arasına dolanmasıyla birlikte bakışlarım ellerimize düştü.

Taehyung sıkı sıkıya ellerimizi iç içe geçirmişti.

"Gidelim."

Duyduklarımı teyit etmek istermiş gibi alttan alta gülümseyip elimi çenemin ucuna götürüp kaşırken kıkırdadım. "Kesinlikle benimle dalga geçiyor olmalısın."

Gülümsemesi için zorladığım yüz kaslarımı serbest bırakıp suratımı salarken, kaşlarım çatıldı. "Senden nefret ediyorum."

"Ben senin için ölüp ölüp diriliyorum Jeon, neden öyle söylüyorsun?"

"Çok eğleniyorsun galiba?" dedim çatık kaşlarıma eşlik eden sesimle.

"Kafam ağrıyor Jeon, hadi." diye cevap verdi sorumu es geçerek.

Yüzünü ekşiterek söylediği kelimenin doğruluğunu kendi kendime teyit ederken, "Git kendine ağrı kesici al o zaman." dedim umursamaz bir şekilde.

"Getir bakayım dudaklarını." Alay kokan sesi kulaklarımda çınlarken, göz bebeklerim titredi.

"Ne?" Mest olmuşçasına ağzımdan kaçan kelimeye mani olamadığım sesim Taehyung'a ulaşırken, hafifçe sırıttığını gördüm.

"Bir minik öpücük Jeon, tüm acımı alacak tek şey minik bir öpücük."

"Siktir oradan." diye karşılık verdim kendime gelmek için ensemdeki saçlarımı kaşırken.

Gülümseyen yüzü anında solarken, "Yürü o zaman, gittikçe şiddetleniyor başımdaki ağrı." dedi buz gibi çıkan sesiyle ve adımlamak için bir bacağını harekete geçirdi. "Bekle."

Hızlıca yanına adımlayıp bir kolunu başımın üzerinden geçirip omuzlarımın üstüne bıraktıktan sonra kendimle beraber adımlamasına yardımcı olurken hastaneden çıktık.

****
Yolun üstünden geçen taksi sayesinde çok geçmeden evde olurken, önünde durduğumuz kapının anahtarını açmak için ceplerimi yokladım.

Bulduğum anahtarla hızlıca kapıyı açıp ayakkabılarımı ayaklarımdan soyup salona geçerken, Taehyung'un zorlandığını fark ettim. "Yardım etmemi ister misin?"

Sorumu duymasıyla birlikte başıyla beni onaylarken, önünde diz çöktüm. "Uzat bacağını."

Zorlukla kaldırdığı sağ bacağını dizimin üstüne bırakınca parmaklarımın yardımıyla bağcıklarını açarken, elimi topuk tarafına götürüp ayakkabıyı ayağından çıkardım. Aynı işlemi sol ayağına da uyguladıktan sonra ayaklanıp gerilerken, içeriye girişini engellememek adına sağa çekildim.

İçeriye girmesiyle kapıyı ardından kapatıp anahtarla kilitlerken ardından salona doğru ilerleyen herifin peşinden ilerledim.

Salona geçerken kanepeye yerleşen kafası bandajlı, gözleri uykulu ve hissiz bir şekilde bana bakan erkekle göz gözeyken sesini işittim. "Bana odanı göster Jeon."

Duyduklarımı kendi beynimde yoklarken kafamı 'hayır' anlamında salladım. "Olmaz Taehyung, mahremiyet bırak insanda."

"Gece yarısı beni evine çağıran sensin minik tavşan, mahremiyetini pek düşünen biri olduğunu sanmıyorum." Yayıldığı kanepeden kalkıp elini kaldırarak omuzlarıma bırakırken kaldırdığım başımla suratına baktığım esnada, "Biliyorum, bana dayanamıyorsun ama uykum var güzelim." diye sırıtarak konuşmasına karşılık omuzlarıma bıraktığı elini ittirdim. "Canın cehenneme, odam hemen karşıda."

"İyi geceler güzelim, Taehyung uyumaya kaçar." Bitirdiği cümlesinin ardından yanağıma minik bir öpücük bırakıp salondan çıktı.

Benim elim yanağımda, yalnız başıma bırakıp derin düşüncelere girdiğimi bilmeden odama girdi.

Attractive Bum || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin