ep.1

32 6 7
                                    

Tanrım bu dolap neden!!
Camına bir kere daha vurunca tamamen yerine girdiğinde gururla gülümsemiştim.
Gerçekten başarılı bir insanım ben. Annem benimle gurur duymalı! Tabi bir gün bana karşı gerçek sevgi beslerse!

Arkamı dönüp masaya koyduğum defterleri alıp az önce camını düzelttiğim dolabıma koymuş ve kapağı kapatıp yere düşen anahtarımı almıştım.

"Tanrım bu masa kimin!?"

Aniden korkuyla kafamı kaldırınca benim masamda duran ve kocaman gülümseyerek sağa sola parlak gözlerle bakan kişiye dönmüştüm.
Kafasını sınıfta tek olduğumdan bana çevirmişti bu yüzden. Bende ona döndüğümde gözlerimiz buluşmuştu. Gözlerinin ne kadar güzel olduğunu düşünürken o tekrar konuşmaya başlamıştı.

"Bu masa kime ait biliyor musun?"
"Ah, o masa benim. . . Neden sordun ki?"
"MASANIN ÜZERİNDEKİ İDOLÜ BENDE TANIYORUM!!"
"NE CİDDEN Mİ?!"
"EVET!! JİSUNG, ONU TANIYOR MUSUN?"
"Evet evet tanıyorum!"

Benim takip ettiğim grubu takip eden ve içtenlikle sorularını yönelten oğlan çok tatlıydı cidden. Samimiyeti göz kamaştırıyordu.

"Ben seni tanıyorum- ah aslında tüm okul tanıyor yeni gelenler hariç, ismim sunghoon, sende jake olmalısın ama arkadaşların sana jaeyun diyor"
"Beni gerçekten tanıyor olmalısın"

Aniden koridorlarda duyulan sağır edici ders zili ile ikimizde yarıda bölünen konuşmamızla birbirimize bakmıştık kısaca.

"Diğer teneffüs geleceğim benim sınıfım üst katta! Alt sınıflarla okuyorum maalesef... ama bende 11. Sınıfım merak etme"
"Tamam"

kısa bir cevap vermemi umursamayarak sınıftan çıkmış ve merdivenlere yönelmişti.
Ne oldu lan az önce
Anlam veremeyerek masama oturmuş ve istemeyerek de olsa derse katılmıştım.
Okul yatılı olduğundan dersleri kıramıyordum maalesef. Yoksa okuldan kaçardım bile! Ama telefonum da öğretmenlerde. Yani cumayı beklemek zorundayım maalesef... hem şu yeni çocuk dikkatimi çekiyor biraz onunla takılırım.

"A, jaeyun şu karşı sınıftaki riki varya... seni taklit ediyor"
"Boş versene min joon... kendi halinde takılıyor işte karışma"
"Seni taklit ediyor"
"JAEYUN!! NE HAKLA KONUŞUYORSUN DERSİMDE! GEÇEN DERS YERİNİ DEĞİŞTİRDİM AMA HALA MI!?"
"Ben de-"

elini masaya vurup susmam için yarım saat azarlamıştı beni.
Nefret ediyorum! Nefret nefret nefret!
Bu dersi de ne halt etmeye bir saat yaptılarsa!

Neredeyse yarım saatlik bir azarlanmanın ardından tüm sınıf bana ağrıyan kulakları yüzünden lanet okuyordu muhtemelen.
Duvar saatine kısa bir bakış attığımda kalan 45 dakika işkence gibi geçecekti muhtemelen çünkü fena çişim var.

Kafamı masaya koyamıyordum bile o kadar çok çişim vardı ki. . .

"Altıma edeceğim"

hoca sinirle gözlerini bana çevirdiğinde bende bu dediğimi duymamış olmasını ümit etmeye başlamıştım.

"Terbiyesizsin işte jaeyun! Asla akıllanmıyor olman yetmiyormuş gibi birde terbiyesizsin!"
"Ama ders- tuvaletim gelebilir"
"Bunu dile getirmene gerek yok, cevap vermeyi kes hemen!"

Gözlerimi yavaşça yere indirince kitaba bakarak göz devirmiştim çünkü bunu görseydi sınıftan atardı. Bu kadının zaten derdi benimle anasını satayım!!
Ufacık bir hata arıyor, zaten tüm kitaplara el koyduğu yetmiyormuş gibi derste tuvalete de yollamıyor.

Neymiş oyalanmak için gidiyormuşum, idarelerden birisi yolda görse azar yermişimde vıdı vıdı, vıdı vıdı! Sank benim azarlanmamı çok umursar ya!
Ben azar yiyeceğimden korkuyorum bu yüzden yollamıyorum demiyorda idareler beni azarlarmış. Hadi lan ordan! Geçen gün kadın bana selam verdi bay lim'in dersinde tuvalete giderken. Hocaları azarladıklarını biliyordum ama onların azarlanmasını sağlamak bana huzur veriyordu nedense! Kafayı sıyırttılar bana çünkü.

Hepsi bizim kötülüğümüzü ister gibi işler yaptığından onlara hiçbir konuda yardımcı olasım gelmiyor açıkçası.
Sadece bizi rahat bıraksalar olacak bitecek.

Saçmalık yani cidden. Hele bir bay kim var, adam başımıza iş açmak için yakında bizi özel takibe alacak fbı ajanlarıyla!
Geçen gün yatak odamızda sohbet ederken kapıyı dinlemiş ve küfür ettiğimi duymuş, birde kapıyı açıp hesap soruyor saat gecenin birinde yaşadığımız olayın saçmalığına bak!

Ama şükürler olsun ki yan yatakta yatan seung suçu üstlendi yani üstlenmese o kadın beni idarede süründürürdü ama süründürseydi de bi bok olmazdı diye düşünüyordum. Çünkü her gün gitmekten kanka olduk artık müdürle!

O çocuğun suçu üstlenmesinin sebebi ise beni o gün bir kere şikayet etmiş olmalarıydı. Ve bu tamamen yanlış anlaşılma olsa da o kadın bana gözünde çoktan ' yaramaz öğrenci ' plakası taktığından kimseyi umursamamış adımı idareye yollamıştı.

Neyse işte öyle saçma bir hoca kendisi! Her şeye bir burnunu sokup başımızı derde sokmanın peşinde.

En sonunda duyduğum zil sesiyle kafamı kitaptan kaldırıp lavabolara ilerlemeye başlamıştım. Aynı zamanda aklıma geçen teneffüs konuştuğum çocuk gelmişti. Onunla birkaç kere daha karşılaşmıştım aslında. Önceden konuştuğum bir arkadaşım onunla takılıyor diye hatırlıyorum. İkisi baya iyi anlaşıyordular.

Sonunda çin seddi uzunluğundaki koridoru bitirip lavaboya ulaştığımda merdivenden inen çocuğu görmek içimde ufak kıpırtıya sebep olmuştu. Sanırım gözlerim en başından beri onu aradığı için midemde bir hareketlenme olmuştu.

İyi ve sakin birisi gibi... belki de şu güne kadar bulamadığım lanet arkadaşlarımın hiçbiri gibi sahtecikten yanımda durmayacak gerçekten arkadaşım olacaktı. Benimle konuşmak için konuşan herkesle konuyu kısa kesip genelde kalbini kırmayı tercih ediyordum geçen sene sonundan beri. 10. Sınıfta hepsinin içini görmüş kişiliklerini aklımın bir köşesine not etmiştim. Hepsi tamamen bencil ve çıkarcıydı. Bu gerçekten sinirlerimi zıplatmaktan başka bir şeye yaramıyor. Ya da yanlız kalacağından endişelenip saçma sapan hareketler yapan kişiye katlanamıyordum. Evet o tam olarak seung, ve sinirlerimi geriyor.

Çocuk çocuk kavga edemeyeceğim ve bunu anlatmaklada tekrar kendimi uğraştıramayacağım. Geri zekalı. Onun hakkında sadece bunu düşünüyorum

"Hey! Jaeyun-ah! Beklesene!"

Sanki yıllardır samimiymişiz gibi davranıyor oluşuna yarım ağız sırıtmıştım. Gözleri ne güzel öyle. Koyu kahvenin en harika tonu cidden!

"Tuvalete gireceğim hoon, burada bekleyebilir misin"
"Seninle geleyim kapını tutarım"

Ben birileriyle tuvalete giremem ki... utanıyorum. Evde bile ses çıkartmamak için sessiz hallederim işimi ve şansa bakın şu an lavaboda kimse yok sanırım.

"Hayır burda dur"

Suratına bile bakmadan kapıdan ayrılınca direk lavaboya girmiştim. Çok sert tepkidim ama nazikçe reddetmeye çalışsaydım kesin peşime takılırdı.
Hatta kalbi kesin kırıldı ve gitmiştir bile. Ah tanrım ölene kadar tek kalacağım cidden. Asla düzgün arkadaşlarım olmayacak sanırım.

Hemen işimi halledip tuvaletten gelişi güzel çıkmış ve karşımda beni bekleyen bir adet hoon görünce kaşlarımı çatıp şaşkınlık nidası çıkartan lanet sesime engel olamamıştım.

"Hoon neden burdasın?"
"Seni bekledim işte"
"Aah... anladım"
"Konuşacaktık ya"
"Haklısın öyle demiştik, ne konuşacağız?"
"Bilmem genelde onlarla ne konuşursun"
Onlarla ne konuştuğumu ona söyleyecektim direk. Çünkü yalan söyleyesim yoktu bu gün. Hatta direk takındığım tavrı anlatacağım!

"Pek bir şey konuşmam hatta şey derim hep, 'hayır, olmadı, kötü, değiş, istemiyorum, git' bu yani onlara hep kaba davranırım"
"Cidden mi!? Hiç gözüktüğü gibi değil"
"Evet beni tanıdığını düşündüğümden kaba olduğumu bildiğini sanmıştım"
"Zaten biliyorum kaba olduğunu"
"Ne?"

☆☆☆

İlk bölüm kısalığı büyüsüsü!
1001 kelime

DENK GETİRİCEM AMK
YA DA KENDİMİ İFŞA EDERİM AMA YAZDIM BEN

Are you falling in love?/ JakehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin