"Kendin gelsen yeterdi..." dediği cümleyle durdum.
Kalbimin bu şekil sıkışmasının tek sebebi onun benimle vakit geçirmek istiyor oluşuydu.
Çoğu kişi beni umursamıyor, bazısı nefret ediyor, bir kaçı dedikoduları yayıyor, azınlıkta benimle konuşuyordu arada. Ama bu benim içimden geçen şeyleri hiçbirinde hissetmemiştim.Gerçek arkadaşlık bu muydu acaba...
Suratımda ufak bir sırıtma belirince yanaklarımı sıkıp sütünü içmeye başlamıştı.
"Bende hastalandın falan sandım defteri yollayınca anladım"
"İyi, yollamış defteri nöbetçi"
"Nöbetçi seninle iyi anlaşıyor olmalı hiç ellemeden getirmiş aynı sardığın stilde"
"Hayır sadece korkuyor... hatta ona zorbalık yaptığım iftirasını atmıştı yazın... o yüzden tüm hocalar benden nefret eder ve onu yüceltirler... benden çekiniyor işte"
"Cidden mi!!?"Kafamı sallayıp onay verince şaşırarak suratıma bakmıştı.
Aslında onun şikayet ettiğinden şüpheleniyordum ama ondan başka seçenekte yoktu göz önünde.Zaten o şikayet etmiştir ve korkusundan söylemiyordur...
Sadece gebertmek istiyorum onu.Her neyse...
Tekrar ilgiyle hoona bakmış ve bir şeyler anlatmasını beklemiştim.
"Hep de bizi bulur bu zil!" Diyerek sinirle yerinde debelenmeye başlamıştı.
"Tüm öğrenciler için çalıyor hoon"
"Ama ne zaman konuşmaya başlasak-"
"Zaten teneffüsün başından beri konuşuyoruz..."
"Bence vakit hızlı geçiyor- bunun benimle veya teneffüsle alakası yok!"
"Sen vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsun o kadar"
"Sohbetin sarıyor çünkü"
"Haklısın"
"Genelde konuşmuyor beni dinliyorsun ama olsun sarıyor"Gülümseyerek banktan kalkmış ve bir kelime konuşmadan sınıfa gitmiştik.
Bu günüm yeterli düzeyde iğrenç geçiyordu ve hoon da bunu sorgulamıyordu. Bu yüzden kötü hissettiğim o kısa anlar aklıma daha az gelmiş, kalbimi daha az kırmıştı...
Sınıfa girip az önceden beri yaptığımı yapıp kimseye laf etmeden sırama oturup kafamı masaya yaslamıştım.
Midem bulanıyor... açlıktan veya hastalıktan değildi bu bulantı...
Her zaman olduğu gibi acı veren kalbimden kaynaklanıyordu"Heeseung... benim midem biraz kötü de... bayan cho sorarsa söylersin"
"Tamamdır zaten iki ders var ben hallederim yatakhanelere dağılırken de seni uyandırırım"Kafamı masaya koyup derin düşüncelere dalarken aynı zamanda gözlerimi gerçeklikten kaçmak istercesine sımsıkı kapamıştım.
Aynı zamanda insanların uyuduğumu düşünmesi içindi...
Kimseyle tek kelime konuşmak istemiyordum şu an
Ne tek bir kelime konuşmak istiyordum nede nefes alırken acıyan kalbimi hissetmek.
Canım yanıyordu ve acıdan midem bile yanıyordu. Kendimi her zaman ağlamamak için kastığımdan ellerim genelde buz gibi oluyor ve bacaklarım da olur olmadık yerlerde titriyordu.Sadece sesli bir şekilde ağlamak istiyordum ama bunu şu güne kadar bir kere bile yapmamıştım.
Her zaman bir köşede sessizce ağlar geçirdiğim krizin bitmesini beklerdim.
Sesli ağladığım olmamıştı hiç. Yapmaya da cesaretim yoktu zatenGözlerimden istemsiz birkaç damla yaş düşünce mideme ağrı saplanmıştı açık bir şekilde.
Hıçkırmamak için üzerine yattığım elimle ağzımı kapatınca titrememek için de ayrı bir çaba sergiliyordum.
Asla mükemmel hayata sahip olamayacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are you falling in love?/ Jakehoon
Short Storyiki ayrı düşünceye sahip beden ve tek kişinin görüş açısı "Ne yani jaeyun sen busana mı taşınıyorsun" Hissettiğim kırık kalbimin sızısı yalan söylediğim içindi "Evet hoon gideceğim seulden..."