Zor bir çocuktu JungKook..
Kabuklarla sarmalanmış, ördüğü duvarları ile korkak bir kaplumbağa gibi başını içine gömer, duygularını duvarlarla çevrelediği evinde beslerdi.
Yurda geleli beş aydan fazla süre geçmişti ama daha şimdiden özlüyordu ailesini. Belki daha on dört yaşında bir çocuk olduğundan belki de hiç arkadaşı olmadığından bilmiyordu.
Korkuyordu sadece..
Buraya gelmeden önce kurduğu o yüzlerce hayal, planladığı yüzlerce fikir bir tokat misali sert bir şekilde yüzüne çarpmış hiçbir şeyin hayal ettiği kadar basit ve güzel olmadığı gerçeğiyle büyük bir sarsıntıya uğratmıştı onu.Sadece arkadaşlarla dolu bir ortamda yatıp kalkmak, okula gitmek ve ünlü olmak.. Bu kadar basitti işte hayalleri..
Beklediği gibi de olmuştu aslında. İlk olarak Süperstar K yetenek gösterisine katılmıştı. Tabi her şey beklediği gibi olmamıştı o zaman da..
Seçilmemişti..Ama o buna üzülürken bir anda ailesinin yedi şirketten ayrı ayrı teklif aldığından bir haberdi tabi..
Hepsi onu orada görmüş ve ısrarla almak için çağırıyorlardı.Bunu öğrendiğinde çok sevinmişti elbette. Özellikle onu çağıran başka bir şirkette kendisinin olmak istediğini hayal ettiği adamı gördüğü an..
Boynunda zincir kolyeler, gözlerinde güneş gözlüğü, saçları havaya kalkmış Kore'de bulunabilecek en havalı adamdı o. Tıpkı bir Amerikalı gibiydi!
Müthiş bir soğukkanlılıkla söylediği rapler, ellerini havada oynatışı.. hayallerindeki sert bir erkek ruhunun başkasında beden bulmuş haliydi. İşte buydu! JungKook'un bu seçmelere en başından beri katılma sebebi buydu! G-Dragon da bile bu kadar emin olmamıştı ama şimdi bu adam ona bas bas bağırıyor gibiydi
"Ben senin olmak istediğin adamım"İsmi Kim Namjoon'du..
Anlatılana göre bu şirketi seçerse onunla birlikte kalıp onun liderliğini yaptığı bir grubun üyesi olacaktı. Ah.. Tanrı aşkına daha ne isteyebilirdi ki!?Tabii ki kabul etmişti. Yedi şirketin içinden JungKook o gün Bighit Entertainment'i seçmişti..
Ama tabi..
Hayat bir masal dünyası değildi ve JungKook o günden sonra bunu yavaş yavaş farkediyordu..Burada yediği yemeklerin annesinin yemeklerini aratacağını hiç düşünmemişti ki mesela..
Gece üşüdüğünde üstünü örtecek bir babası yoktu ki?
Nereden bilsin sabahları hastalanarak uyanabileceğini?
O hep hastalığın ona bulaşmayacağını, kendisinin özel güçleri sayesinde mikropların dahi kendisine yaklaşamayacağını sanıyordu.Nereden bilebilirdi ki o özel gücün babasının kolları, annesinin bir kase çorbası olduğunu?..
Farkediyordu..
Ailesinin yokluğu, onu içinde büyüdüğü masal kitaplarından çıkarmış, gerçek hayatla tanıştırıyor ve onu zorla büyütüyordu..Özlüyordu şimdi..
O kapıyı çekip artık özgür olma umudu ile çıktığı eve geri dönüp annesine kocaman sarılmak ve onu üzdüğü günler için binlerce özür dilemek istiyordu.Hiç iyi bir evlat olamamıştı onlara..
Asiydi, dik başlıydı, herkesten saklayıp bir tek ailesine gösterdiği yüzü ile o eldivenle sevilmesi gereken bir çocuktu..
Çok üzmüştü onları, çok kırmıştı. Sözlerini dinlemek yerine hep kendi bildiğini okumuş, haylazlık yapmaya devam etmişti..
Şimdi ise bir köşede susup oturmuş, ailesinin ona kurduğu şekerdolu dünyasına geri dönmek için günleri sayıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATALİZÖR
Fanfic*G̶e̶r̶ç̶e̶k̶ ̶h̶a̶y̶a̶t̶ ̶k̶u̶r̶g̶u̶s̶u̶* "Kᴀᴅᴇʀ ᴍɪ ʙᴜ?" "Sᴀɴᴀ ꜱᴏ̈ʏʟᴇᴅɪᴍ.. Sᴇɴ Bᴇɴꜱɪɴ Bᴇɴ ᴅᴇ Sᴇɴ" "Bᴀᴢı ꜱ̧ᴇʏʟᴇʀᴅᴇɴ ᴋᴀᴄ̧ᴍᴀᴋᴛᴀɴꜱᴀ ᴋᴀʙᴜʟ ᴇᴛᴍᴇᴍ ɢᴇʀᴇᴋᴛɪɢ̆ɪɴɪ ᴏ̈ɢ̆ʀᴇᴛᴇɴ ᴀᴅᴀᴍ.. Hᴀʏᴀᴛıᴍ ᴏ ɢᴜ̈ɴᴅᴇɴ ꜱᴏɴʀᴀ ᴛᴀᴍᴀᴍᴇɴ ᴅᴇɢ̆ɪꜱ̧ᴛɪ..."