Elimde tuttuğum kağıda bakıyordum. İstanbul Küçükçekmecede bulunun adelet sarayı. Ne kadar adeletliydi milletimiz tartışılırdı. Ama ben mezun olduğum gün söz vermiştim bütün ailelere ve millete ben adeletli olacaktım.
Yarın sabah yeni iş yerime gidecek. Yeni kişilerle ve karanlık olan dünyayla tanışıcaktım. Zaten az çok biliyordum ama içi içe olmak dahada geriyordu beni.
Aldığım silah eğitimleri, elime verilen silahın boşa gitmemesi için çalışıcaktım. Ben yetimhanede kalırken bir tane ama çok babacan bir tane savcı olan bir abi gelmişti ben küçükken.
İşte o zaman ilgi duymuştum mesleğe. Bana karşı çok ilgiliydi o zamanlarda evli değildi hemen hemen her haftada iki gün gelirdi. Aralarda ise hafta sonu beni alır gezmelere götürürdü.
Sonralarında o evlenmişti son karşılaşmamızda ise evlendiğini ve daha gelemeyecek söylemiş olduğuydu. Üzülmüştüm... Hemde çok yaklaşık iki yıldır yanıma ziyarete gelen adama çok bağlanmıştım çünkü.
Sonlaralında öğrendiğim kadarıyla benim bulunduğum şehirden taşınmış olduğunu duymuştum. Dahada beni hiç ziyarete gelmemişti. Ona bir yandan buruktum bir yandan ise minnettardım çünkü onun sayesinde savcı olmuştum.
Bazen iri kollarına dokunduğum zaman kollarını daha çok sıkar." Bir gün seninde böyle kolların olacak." derdi benim için unutulmaz anlardan bir tanesiydi.
Hayran hayran ona bakardım. Benim için güçlü ve onun yanında hiç korkmazdım kimseden sadece onunla benim anım olarak bir fotoğraf kalmıştı.
Beni köyüne götürmüştü bir gün çok güzeldi ona ait olan herşey iyiydi ama değidiğim gibi hayatlarımızı bir yerden sonra ayrı yazılmış gibi ayrılmıştı. Artık o bensiz bende onsuzdum.
Büyüdüm onu özlemle geçirdiğim zaman çok sancılıydı, zorluydu İnsan çocukken daha çabuk unutur derlerdi ama ben unutmamıştım.
Artık o evli biriydi. Beklide çocukları vardı. Zaten onun gibi birilerine baba olma sıfatı yakışıyordu. Ben ne baba sevgisi gördüm ne anne sevgisi ama. Biliyordum ki. O adam bana tüm sevgisizliğimi unutturuyordu.
Adı bile dağ gibiydi adamın." Karahan Çelik." Artık daha fazla düşünmeyip oturduğum koltuktan kalktım. Mutfağa geçip kendime sert bir kahve yaptım.
Pencerenin kenarında olan koltuğa oturup şehri izleyerek kahvemi içmeye başladım. Yaz aylarının yerini artık sonbahara bırakmıştı kendini.
Hiçbirşey düşünmek istemiyordum ama ailem nasıldı diye düşünmeden edemiyordum. Belkide yaşamıyordular... Belkide.
Ben hayata yeni başlıyordum daha en başındayıdım kendi hikayemi yazacaktım yaşayarak. Bir başımaydım, bir kaç tane arkadaşlarım vardı ama kimseyle öyle derin bir bağ kurmamıştım eskisi gibi.
Kaybetmekten korkuyordum tekrarı olmazdı olamazdı. Ne dost nede arkadaş hepsini elimin tersiyle itmiştim benim arkadaşlarım şarkılardı.
Müzik dinlerken bambaşka bir diyarlara gider gibiydim. Elime telefonu alıp şarkı açtım. Buluduğum odayı ses kaplarken benimde yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.
Gece yarısına doğru gelirken saat benimde uykum gelmişti yarın yeni işe gideceğim içinse heyecanlıydım. O yüzden kahvemi mutfağa bırakıp kendi zevkime göre düzenlediğim odama gelip üzerime de rahat bir şeyler geçirip yatağın içine girdim ve kısa bir süre içinde uykuya daldım.
Y/N: Arkadaşlar Çağatay'ın dinlediği şarkı Şanışer-Duvar-Ben dinleyerek yazıyorum. Sizde dinlemek istersiniz diye yazayım dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURAL YOK{BxB}
ActionYeni atanan Savcı ile Baş savcı olan hikayesi. Bunun yanında polisiye hikeyesidir. uyuşturucu, cinayet gibi eylemler işlenmektedir. istemeyen okumasınlar. eşcinsel bir kurgu ve +18 smut sahneler mevcuttur ona göre okuyunuz. rahatsız olanlar okuması...