Bölümde bahsedilen şarkıyı mediadan dinleyebilirsiniz. ^^
Duyduğum şeyle yerimde çakılıp kaldım. Buraya geldiğimizden beri istediğim tek şey buydu belkide ama babamın birden bu karara varması hayra alamet değildi. Neler oluyordu burada? Bilmediğim neler vardı?
"Neden baba? Neden şimdi?"
"Başka çaremiz yok, kızım. Bu erzaklar bize daha fazla dayanmaz."
Tamam erzaklarımızın azaldığını fark etmiştim ama yardım gelmeden nasıl dönecektik? Zaten ilk yıllarımızı gemiyi çalıştırabilmek için çok büyük çaba harcamıştık ama başaramayınca yardım (!) gelmesini umarak yıllarımızı geçirmeye başladık.
Herkes korku ve şaşkınlık dolu gözlerle birbirine bakıyordu.
"Kimin itirazı varsa şimdiden söylesin. Kimseyi bir şeye zorlamayacağım." dedi babam büyük bir sakinlikle. Kimseden çıt çıkmıyordu. Herkesin korktuğu gözlerinden anlaşılsa da burada kalırlarsa öleceklerini biliyorlardı.
"Herkes onay verdiğine göre hazırlıklara hemen başlıyoruz. Ama önce öğle yemeği." dedi kocaman bir gülümsemeyle. Babamla göz göze geldiğimizde ona güzel bir gülümseme gönderip yemekhaneye doğru yürümeye başladım. Yemek tabağımı alıp kendime boş bir masa ararken Yonca ve Eylül'ün bana işaret yaptıklarını gördüm ve yanlarına doğru yürümeye başladım."Heyecanlı mısın?" dedi Eylül meraklı gözlerini bana dikip.
"Ne için?"
"Ne demek 'ne için'? Kızım dünyaya dönüyoruz boru mu bu?"
"Heyecanlıyım ama bu beni korkutmuyor da değil açıkçası."
"Neyden korkuyorsun?" önündeki pilavı yemeği bırakıp Yonca da cevap bekleyen gözlerle bana bakmaya başladı.
"Sonuçta 5 yıldır buradayız. Orası hâlâ bıraktığım gibi mi bilmiyorum. Hemen alışabilir miyim, eski hayatıma geri dönebilecek miyim hiç bilmiyorum. Bu da beni korkutmaya yetiyor."
Eylül umut verici bir şekilde kolumu sıvazladı.
"Bu konuda biz de endişeliyiz ama her zaman birbirimizin yanında olacağız dimi kızlar?"
"Tabi ki"
"Elbette"
Hepimiz bir yandan gülümsüyor bir yandan da yemeğe devam ediyorduk. Kimse Dünya'ya varamama gibi bir ihtimali dile getirmiyordu ya da hiçbirimizin buna cesareti yoktu. Tabii benim de...
"Güneş?"
Berk'in o tüylerimi diken diken eden sesini duyduğumda daha hızlı yemek yiyemediğim için kendime küfrettim.
"Efendim Berk?" Ufuk'la beraber tepemize dikilmişlerdi.
"Sabah sana seslendim. Duymadın herhalde?"
Gözlerimi devirdim. "Hı hıı duymadım."
"Ee beyler noldu?" Yonca'nın beni kurtaran bu sesine şükrederek ona minnet dolu bakışlar attım.
"Madem Dünya'ya dönüyoruz son bir uzay partisi yapmadan gitmeyelim diye düşündük. Siz ne dersiniz?"
Aklıma yatmıştı Ufuk'un fikri. Bu biraz da olsa üzerimizdeki stresi atmaya yardım edeceğini umut ediyordum.
"Çok iyi fikir. Hem biz de yardım ederiz burayı hazırlamada size" diye atıldı Yonca büyük bir hevesle. Tam bir parti kızıydı. Saatlerce aynanın karşısına geçip hazırlanan türden.
"Tamam o zaman biz de diğerlerine haber verelim, görüşürüz kızlar." diyip ayrıldılar yanımızdan.
"Neyse kızlar bir saat sonra burada buluşuruz hazırlıklara yardım etmek için. Bi' Cenk'e bakayım ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERIDANUS
Science Fiction"Fırlatılma nedeni bilinmeyen bir uzay gemisi, bir arada yaşamaya mahkum kalmış dört aile ve uzay istasyonunda beraber geçirilen beş yıl..."