3. BÖLÜM: "ERIDANUS"

798 347 139
                                    

Cenk'i kucakladığım gibi yere yattım. Ne olmuştu, bilmiyordum. Annem-babam iyiler miydi, bilmiyordum. Şu an tek düşündüğüm şey kardeşimi korumaktı. Yeterince zaman geçtiğine kanaat getirdikten sonra yattığım yerde kafamı kaldırdım. Gözlerim Yonca'yla Eylül'ü arıyordu. En azından etrafı görebileceğimi ummuştum fakat dumandan hiçbir şey gözükmüyordu. Kafamı kardeşime doğru çevirdiğimde kollarımı ona çok sıkı dolamış olmamdan dolayı suratında acı çeker gibi bir hali vardı. Onun alnına bir buse kondurup ayağa kalkmaya yeltendim. Odanın bir köşesinden bağırışmalar gelmeye başlamıştı. Anlaşılan ailelerimiz buraya geliyordu. Patlamanın sesiyle başlayan kulak ağrıma bir de insanların çığlıkları eklenince bu durum iyice katlanılmaz bir hal almıştı. Cenk'i kucakladığım gibi çıkış kapısını bulabilmek için yola koyuldum. Masaları tuta tuta ilerlerken birden biri koluma yapıştı.

"Güneş?!"

"Baba"

Bir anda kollarını bana sarıp başını saçlarıma gömdü, babam. Az önceki korkum, paniğim gitmiş; yerini huzura bırakmıştı.

"Ya ayrılsanıza ezildim off!"

"Sen de bu kadar küçük olmasaydın. O zaman seni görürdük" dedi babam hınzır bir gülümsemeyle. Cenk'in ona küçük denmesinden nefret ettiğini çok iyi biliyordu.

"BEN. KÜÇÜK. DEĞİLİM."

Cenk'in suratındaki o kızgın ifadeye bakıp ikimiz de gülmeye başladık.

"Hadi sizi burdan çıkaralım. Neler olduğunu yemekhanedeyken anlatırım."

Bu sırada tüm havalandırmalar devreye girmişti. Bu sayede önümüzü rahat bir şekilde görerek yemekhaneye doğru yürümeye başladık. Yemekhanenin kapısına geldiğimizde annemi endişeli bir şekilde bir sağa bir sola yürürken buldum. Bizi gördüğü anda hızlıca ilerleyip sarılınca Cenk, homurdanmaya tekrar başlamıştı. Annemse ona gülümseyip, onu kucağına aldı ve yemekhaneye geçip bir masaya oturduk.

"HERKESİN YEMEKHANEDE TOPLANMASI ÖNEMLE RİCA OLUNUR!"

Anlaşılan babam sadece bize değil, herkese bir açıklama yapacaktı.
Yavaş yavaş yemekhane dolmaya başladığında Yonca ve Eylül'ü gördüm. İkisi de iyi gözüküyordu -korkmuş olmalarını saymazsak tabi-. Babam yemekhaneye herkesin geldiğine kanaat getirmiş olacak ki onu görebilmeleri için masanın üzerine çıktı.

"Biliyorum. Neler olduğunu merak ediyorsunuz. Belki de eşleriniz, babalarınız size belli bir açıklama yaptı. Ama ben yine de ekibimizin başı olarak sizi bilgilendirmek istedim. Biliyorsunuz ki Dünya'ya dönebilmek için uzay gemimizi elde olan şeylerle yetinerek yenilemeye, olmayan cihazların yerine alternatif olarak bir şeyler üretmeye çalışıyoruz. Bizim fark edemediğimiz bir anda kumanda ve veri idaresinde kısa devre oluşmuş. Depodan kaynaklanan sızıntıyla tepkimeye girince de böyle ufak çaplı bi patlama oldu. Kimsenin zarar görmemesinden dolayı çok şanslıyız. Her şey kontrolümüz altında."

Herkes derin bir "oh" çekmişti babamın bu açıklaması üzerine. Fakat babamın suratındaki ifade yolunda gitmeyen bir şeylerin de olduğunu gösteriyordu. Onu daha dikkatli dinlemeye başladım.

"Ama şöyle bir sorunumuz var ki oluşan patlama oksijen üreten cihazlarımızdan birine zarar verdi. Bu durum şu anlık bizi pek etkilemese de uzun vadede oksijen üretimimiz çok azalacaktır. Yani uzun lafın kısası Dünya'ya en kısa zamanda dönmemiz gerek. Bugün herkes yatsın, dinlensin. Yarından itibaren herkese iş bölümü yapıp, dönüşümüzü hızlandıracağız. Herkese iyi geceler."

İnsanların suratlarındaki huzurlu ifade kendini endişeye bırakırken, biz de odalarımıza doğru ilerlemeye başladık. Kimseden çıt çıkmıyordu. Odamın kapısına geldiğimde bizimkilere iyi geceler dileyip içeri girdim. Üzerime rahat bir şeyler giyip yatağıma uzandım. Düşünecek çok şey vardı ama yine de gözlerimi kapatıp kendimi uyumaya zorluyordum. Kalbimin hızlanmasına sebep olan bir şey aklımı kurcalayıp duruyordu; "Acaba dönünce onunla karşılaşır mıyım? Beni hatırlar mı ki?" soruları... Hemen kovdum aklıma sızan bu asılsız düşünceleri. Daha dönebileceğimiz bile kesin değilken bunları düşünüp umutlanmam saçmaydı. Bu yüzden çizim yapıp kafa dağıtmak için masamdaki kağıtlara uzandığımda kapım tıklatıldı. Kapıyı açtığımda karşımda kardeşimi gördüm. Uykulu gözlerle bana bakıyordu.

ERIDANUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin