"Ne demek 'gizlice gireceğiz'?"
Kulaklarıma inanamıyordum. Babam neler diyordu böyle? Bunca yıldır uzaydayız, ülke özlemiyle yanıp tutuşuyoruz ve bizim Dünya'ya dönünce yapacağımız ilk şey Türkiye'ye "gizlice girmek" miydi?
"Gizlice gireceğiz çünkü bize kimin bu komployu kurduğunu bulmak istiyorum. Murat amcan, hepimiz için sahte kimlikler ve pasaportlar ayarladı. Rusya'ya iniş yapıp bir-iki gün içinde Türkiye'ye o sahte pasaportlarla giriş yapacağız. Bizim için ayarlanmış bir apartman var ve tüm aileler orda kalacak. Ben de -ve bana yardım etmek isteyenlerle- Murat amcanla beraber bize bunları kimin -ya da kimlerin- yaşattığını bulmak için çalışmalara başlayacağız. Daha bu planımı diğerlerine açmadım bu yüzden kimler benim yanımda olur bilmiyorum."
Duraksadı ve nefesini sesli bir şekilde dışarı verdi.
"Belki de kimse olmaz."
Ela gözlerimi onun açık kahverengi gözlerine diktim.
"Ben yanındayım, her zaman."
"Biliyorum, kızım. Ama ne seni ne de kardeşinle anneni bu işe karıştırmak istemiyorum."
"Baba biz zaten bu işin içindeyiz. O şerefsiz -şerefsizler- kim ise benim, senin, annemin hayatından beş yıl çaldı. Kardeşim toprakta yürümenin, yağmurun, rüzgarın, karın nasıl bir şey olduğunu bilmiyor. Onun yaşıtlarıyla deli gibi oyun oynaması gerekirken o beş yıldır dört tarafı duvar olan bir yerde yaşıyor."
Kaşlarımı kaldırarak beklenti içinde babama baktım.
"Lütfen baba."
"Ah, boşuna nefes tüketiyorum desene." diyerek gözlerini devirdi. "Yardım edeceksin ama benim izin vermediğim bir şey yapmak yok söz mü?"
Hemen boynuna sarılarak ona söz verdim. Ardından kollarımı gevşetip yüzünü görebilmek için biraz geri çekildim.
"Annemin bundan haberi var mı peki?"
Evet anlamında kafasını salladı. "Annen tehlikeli bir işe bulaştığımı düşünüyor ama o da beni destekliyor." dedi yorgun bir gülümsemeyle ve ekledi "Çok geç oldu hadi artık yatağa. Yarın yapılacak çok iş var." Alnımdan öpüp odasına doğru yönelmişti ki aklımdan kaç gündür çıkmayan o soruyu babama yönelttim.
"Baba?"
"Efendim?"
"Peki ben Türkiye'ye dönünce okula gidecek miyim? Yani sonuçta lise okumadım?"
"O da ayarlandı merak etme." diyerek göz kırptı.
Tam daha fazla ayrıntı öğrenmek için ağzımı açıyordum ki, babam bunu anlamıştı. Engellemek için "Sürpriz" dedi ve ardından bana sırtını dönüp hızlı adımlarla odasına doğru ilerledi. Bense şu yarım saatte duyduklarımı sindirmeye çalışırken sadece onun arkasından bakıyordum.
"Ayy!" Sırtımın cimciklenmesinin verdiği refleksle yerimden sıçrayarak arkamı döndüm. Karşımda ise üzerindeki kalpli pijamalarıyla bana sırıtan bir Eylül vardı.
"Napıyorsun kız bakalım burda?"
"Hiç" Omuzlarımı silktim. "Sen ne yapıyorsun?"
"Kabus gördüm de üzerine uyuyamadım. Gezeyim dedim azıcık ben de."
"Ne gördün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERIDANUS
Ciencia Ficción"Fırlatılma nedeni bilinmeyen bir uzay gemisi, bir arada yaşamaya mahkum kalmış dört aile ve uzay istasyonunda beraber geçirilen beş yıl..."