Öfkeli Kalabalık

65 9 91
                                    

Selamm ikinci bölümü hızlıca yazmaya çalıştım. Umarım hata yapmamışımdır. Bir yazım yanlışı ya da mantık hatası varsa belirtebilirsiniz. Umarım beğenirsiniz bölümü.

Okuduğunuz için teşekkürler♥️

Medya: Halsey - Graveyard
(İlk bölüm dışında genel olarak sevdiğim şarkıları ekleyeceğim. Ama ilk bölümde ki şarkıyı anlamıyla dinlemenizi öneririm. Fici kafamda kurguladıktan sonra şarkıyı dinlerken sanki bu fic için yazılmış gibi hissettim.)

...

Jiminle ormandan çıktıktan sonra biraz daha ilerleyip sonunda meleklerin toplu yaşadığı, mermerden yapılan yapılara gelmiştik. Bu süre zarfında ikimiz de sessizdik ve ikimizinde aklında konuştuğumuz konu hakkında düşüncelerin döndüğüne emindim. Jiminle evlerimizin ayrımında olan beyaz mermer köprünün önünde durduk. Jimin'in evi köprünün sağ tarafında kalırken benim evim sol tarafta yani diğer tarafta kalıyordu. Arkadan akan şelalelerin sesi kulaklarımıza dolarken Jimin ayrılmadan önce bana dönüp ağzını araladı.

"Jungkook konuştuğumuz gibi sakın ama sakın kimseye bahsetme bunlardan tamam mı?"

"Tamam dedim ya. Ayrıca kime bahsedebilirim ki bundan? Güven bana."

"Sana güveniyorum zaten. Güvenmeseydim anlatmazdım en başta. Sadece tuhaf hissediyorum belki biraz da korkuyorum. İçimde tuhaf bir his var. Lütfen dikkatli ol."

"Merak etme kimse benim yüzümden öğrenmeyecek. Dikkat edeceğim. Hadi git artık ailemiz merak edecek." diye söylenmemle bana yönelmiş ve kollarını etrafıma dolamıştı. Sarılmasıyla yüzümde bir gülümseme oluşmuş ve bende kollarımı onun etrafına sararak karşılık verdim. Kollarını etrafımdan ayırdıktan sonra yanağıma bir öpücük kondurmuş el sallayarak uzaklaşmadan önce tekrar söze girdi.

"Kendine dikkat et yarın görüşürüz."

Söylediklerinden sonra arkasını dönüp evine doğru ilerlemeye başladı. Arkasında öylece kalmışken 'görüşürüz' diye mırıldanarak mermer köprüyü geçip kendi evime doğru ilerlemeye başladım.

Dalgın bir şekilde taş zeminde ilerlerken sarmaşıkların sarılı olduğu beyaz mermer sütunlardan yüzüme güneş ışıkları düşüyordu. Biraz daha ilerledikten sonra diğer evleri geçip kendi evimize vardım. Kapıyı açıp içeri girdiğimde annemle karşılaştım. Gülümseyerek bana ilerleyip yüzümü avuçları arasına aldı.

"Geç geldin eve? Bir şey oldu sandım. Neden geciktin?" diye konuşmaya girmesiyle beklemeden cevapladım.

"Jimin biraz gezmek istedi onunla beraber etrafta dolandık. Meraklandırmak istememiştim kusura bakma anne."

Bunu dememle tek kaşını kaldırarak bana bakmış ve yüzüme koyduğu elleriyle yüzümün sağına soluna bakmıştı. Bu hareketi gerilmeme sebep olmuştu nedensizce.

"Senin yüzün neden solgun böyle. Cildin daha da beyazlamış gibi. Kötü bir şey mi oldu?"

Dedikleri gerilimimi daha da artırmıştı. Beni bu kadar iyi tanıması böyle anlarda kötü oluyordu. Gözünden hiç bir şey kaçmıyordu resmen.

"Yok hayır ne olabilir ki? Her zamanki gibi beraber vakit geçirdik Jiminle."

"Yüzün solgun gibi geldi, ateşinde yok. Yoksa bir sevgilin var tartıştınız falan da bize mi söylemiyorsun? Çok kırılırım eğer öyleyse." diye kaşlarını tekrar çatarak konuşmasıyla paniklemiştim. Ne sevgilisi? Hem neden böyle bir şeyi saklama gereği duyacaktım ki?

Devil's Paradise | TKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin