1.Bölüm

128 28 4
                                    

11 Ağustos 2014

Yeni yerlerin iyi geleceğini düşünmüştüm belki. Çoğu insan öyle düşünür değil mi? YENİ saç rengi, YENİ yerler ve YENİ insanlar. Sorun şu ki dertlerinizi beyninizdeki ufak bir valize sıkıştırdığınız, kesilecek saç uçlarına yapıştırmadığınız sürece her ne kadar YENİ şeyler yaparsanız yapın onlar hep beyninizin bir köşesinde saklambaç oynuyor olacaklar. Ve tam "Aman Allah'ım bugün ne kadar mükemmel, beynimin loblarında sıkıntıya yer yok!," dediğiniz anda "Ah canım sen bizi çok mu sevdin ki gidelim ?," derecesine ortaya çıkacaklar.

Aslında bu fazla tripli sözlerim hayata değil. Yani tam olarak hayata sayılmaz. Daha çok hayatıma giren -belki de giremeyen- insanlara. Belki de sorun kafamda bambaşka bir hayal alemi oluşmasını ve kendi hayatımdan çok, olmayan insanların hayatlarına bağlanmamı sağlayan o kahrolası kitaplarda. Evet, belki koluma bir delik açıp oraya serumcasına bağladığım kitaplar hakkında böyle konuşmam, uzaylılarla bir ihtimal karşılaşmayı bekleyerek dolaşmamla eşdeğer olabilir. Ama hayatım bir kitap değil, o kitabın özeti bile olsa insanların okurken uyuyakalacağından şüphelenmek kitaplardaki insanları -olmayan insanlar- kıskanmama neden olmuyor değil.

Hem sıkıcı hem adeta kan donduran bir gerilim filmi gibi. Bazı şeyler tam olarak mükemmel gidecek dediğim anda tüm ümitlerim ardından koştuğum martılar gibi gökyüzüne kaçışıyor. Ne zaman işte hayatımın kesinlikle bir parçası olacak kişiyi buldum desem, onu elimden alan çoğu zaman arkadaşlarım oluyor. Yani anlayacağınız ne zaman hayatıma artı bir eklemeye çalışsam günün sonunda eksi birle "Olacağı varmış.," derken buluyorum kendimi. O yüzden mutlu sonları yalnız rüyalarda veya kitaplarda gören biri olarak kendimi onlara adadım diyebilirim. Dikkatinizi çekerim -fazla mı resmiyim ne- uykuda demedim rüyada dedim. Çünkü çoğu zaman kendimi kabusların içinde buluyorum.

Sadece arkadaşlık yada geçmişten günümüze ergenlerin aptal aşkından nasibini alan kabuslar değil bunlar. (Bu arada aşka olan inancım sıfır üssü sıfır-tanımsız.) 15 yaşında hayatta nadir sevdiğim iki insan olan annem ve babamın gerçek annem ve babam olmadığını üvey kardeşimden öğrenmiş bulundum. Hadi ya nerde kameralar? Gerçekten hayat bazen bir şakanın çok da ötesine geçebiliyormuş. Neler hissettiğimi anlayabiliyor musun? (Daha samimiyim çünkü bunu sana anlatırken ölesiye rahatladım.) Daha dün bende senin gibi hissediyordum. Hayatım ne kadar berbat olursa olsun onlar beni hiç bırakmayacaktı. Yine bırakmazlar biliyorum, onlar çok iyi insanlar ama eskiden onlara fazlalık olduğumu düşünmezdim. Şimdiyse kardeşimle -her ne kadar bu sözcükten nefret etsemde:üvey- doğru düzgün şakalaşamıyorum bile. Sanki bana her an yanlarında bir ev kedisi gibi, evden ama onlardan olmadığımı hatırlatacakmış gibi geliyor. Ve çok garip bir his daha eklendi bin parçalık puzzlea dönüşen kalbime. Şimdiye kadar her şeyin en kötüsünü düşünen ben biyolojik annem ve babamın beni isteyerek bırakmadığını düşünmeye başladım. Bakın tam olarak söyle oldu;

"Yeşil"

"Ne var seçilemeyen pikachu tanesi?" Gerçekten de böyle konuşurduk. (-di'li geçmiş zaman)

"Sana bir şey söyleyeceğim ama üzülmeyeceksin?," dedi gözlerini kaçırarak. Bu sözden nefret ederim çünkü her zaman 'Sana bir şey söyleyeceğim ama...' ların altında iğrenç şeyler yatar.

Tabi bu kadar iğrencini duyacağımı tahmin etmemiştim. Deniz daha sekiz yaşındaydı, yaşına göre bilgili bir atom bombası bile olsa ondan bu kadar BİLGİLİ olmasını istemezdim. Kimse minik kardeşinin, annesinin ve babasının üvey olduğunu bilecek kadar bilgili olmasını istemez. Yine saçmalıyorum, dünyada kaç kişi böyle bir durumla karşılaşıyordur değil mi?

"Sen annemin karnından cikmamissin." Ne diyor bu cocuk töbe töbe modundaydım.

"Evet ben normal doğum şeysi... ne diyom ben ya?" Canım sen nerden duyuyorsun böyle şeyleri?

"Annemle babam konuşuyordu. Seni istiyormuş annenle baban."

"Ha?"

"Yeşil ben bilmiyorum. Bence git onlara sor. Ama benim söylediğimi söyleme ben sadece bilmek istersin diye..." gerisini dinlemedim. Bu çocuk şaka mıydı ya? Ama Deniz'den bahsediyorduk ki bu şaka kelimesinin cümle içerisindeki ömrünün azlığını açıkça belirtiyordu.

Evet, ilk bölüm bu kadardı. Biraz tanışma faslından dolayı hareketsiz geçmiş olabilir. Okuyan herkese çok teşekkürrr :)

KİTAP-THE BOOK #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin