4.Bölüm

58 14 3
                                    

"Esmiyor."

"Ordan bakınca klimaya filan mı benziyorum?" dedim. Heralde bu kızın beyninden özrü vardı.

"Evet." demez mi birde!

"Tamam Defne ama bozuk bir klimayım, ne yapacağım belli olmaz ağzının ortasına yapıştırabilirim."

"Tamam bir şey demedik."

Kursa giderken ilkbaharın şaşırtıcı sıcağıyla birlikte yürümek her kimin fikriyse aklını sevmek istiyorum.
Görünüşe aldanmamak lazım. Arkadaşınızı seçmeden önce bi akıl sağlığını sorgulamanızı öneririm.

Gitarlarımızın ağırlığını önemsemesek de sıcak gerçekten yakıyordu. Nihayet kursa vardığımızda Defne'yle koltuklara yığılmıştık, Elisa'ysa ilk ders onun olduğundan oflaya puflaya merdivenlere yönelmişti.

Gitar'a gitmemiz Defne'nin fikriydi, doğrusu hayatında verdiği en iyi ikinci karar diyebilirim. Birincisi tabii ki benimle arkadaş olması, tamam konudan uzaklaşmayalım, güzel bir fikirdi çünkü ne zaman kafamı duvara sürtmek yada aynı işlemi başkaları üzerinde uygulamak istesem, gitarımın tellerini okşuyor ve titreşimlerin dünyama yayılmasını izliyorum.

Özel derslerimiz arka arkayaydı ama biz bu bahaneyle buluşmak için birlikte gelirdik.

Elisa'nın elinde telefon -kim bilir kimle mesajlaşıyor- merdivenleri ikişer ikişer inerek geldiğini gördüm. Yanımıza oturdu.

"Kızım napıyon," diye atladı Defne.

"Ha?"

"Daha gideli on dakka olmadı noldu da geldin?" Elisa mesajlaşırken rahatsız edilmesinden bıkan yüz ifadesiyle Defne'ye döndü, sonra kafasına elma düşen Newton gibi, aklına bir şey gelmişçesine aydınlandı.

"Aa size söylemedim değil mi? Arda hoca odasında yok, gitar salonunda da yok, kısacası gözle görülebilen hiçbir yerde yok."

"Kanka sen elinden geleni yapmışsın, bak belki boyut değiştirmiştir ondan göremiyorsundur," dedi Defne karşısında gerizekalı varmışçasına ki kız haklı gençler ortalama bir Elisa sizi delirtecek kadar gerizekalıdır.

"Of gidin bakın isterseniz, sizinle hiç uğraşamayacağım valla." Doğru kim bilir şu anda ortalığı nasılda karıştırıyordur, parmaklarını klavyede gezdirirken.

Defne ise çözüme odaklanmış bir şekilde Arda hocayı arıyordu.

Arda hocanın her zamanki yüksek sesini Defne'nin kulağına yapışan telefondan duyuyordum ve on dakikaya geleceğini söylüyordu. Evet sesinin desibeli her zamanki gibiydi ama bu sefer sesinde kırılgan bir şeyler vardı. Arda hoca kırılır mıydı ki? Iri cüssesenin ardında hiç ağladığını görmüş müydüm? Tabii ki hayır. Sadece cüssesinin büyüklüğünden değil, gülümsemesi de iriydi ve hiç çıkarmadığı bir aksesuar gibi yanında taşırdı onu.
Hayır, yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.

Kapıdan girişini gördüğümde daha da emin olmuştum. Omuzlar düşmüş, siyahımsı gözlerin altı morarmış, saçlar çıkmak istedikleri, siyah bir şapkanın altına hapsedilmiş.
Başta benim Arda abim sonra Arda hocamdı ve gitarımla aramdaki köprüyü kurmam için çok uğraşmış, bu işin felsefesini görmemi sağlamıştı. Ve her zaman gitarımla aramdaki aşka hayran olduğunu söylerdi.

"Evet gençler geç kaldım kusura bakmayın, ayrıca konuşmamız gereken bir şey var."

"Hocam size ee... şey ne oldu." Elisa adeta yapıştığı telefonu elinden bırakmış ve şaşkınlıkla Arda hocaya bakıyordu, umursamaz olabilir ama vicdanlıdır benim canım arkadaşım.

"Evet bende bunun hakkında konuşmak istiyorum aslında. Gelin odama geçelim," dedikten sonra merdivenlere doğru gitti, tabi bizde peşinden.

Müzik kokan odaya girdik ve küçük masanın etrafına oturduk. Büyük bir odaydı burası fakat az eşya vardı. Bir duvarını boydan boya ayna kapladığı için daha büyük gözüktüğünde ısrar ederdim hep -çünkü öyle- Elisa'ysa göz devirmekle yetinirdi.

"Evet gençler şunu söylemek istiyorum ki siz müziği hep içinizde yaşatacaksınız ve zamanı geldiğinde insanlarla paylaşacaksınız, daha birkaç ay oldu ama hepinizde bunu görüyorum, ona tutunun ve bırakmayın, o sizin kalbinizi ve kulaklarınızı dolduracak." Gözyaşlarının yanaklarına düşmemesi için çabaladığını görüyorum ama onlar bağımsızlığını ilan ediyor ve yavaşça akıyorlar. Elisa'nın yüzündeki ifade 'Bu adam niçin ağlıyor? Anlamıyorum', diye bağırıyor.

"Gençler, kızım çok hasta ve doktorlar yapacak bir şey olmadığını söylüyor. Eşim bir yandan bana yalvarıyor, kızımızı hastalığının tedavisi olan bir yere götürelim diye. Bunu tabi ki bende istiyorum. Ve karşımıza bir fırsat çıktı. Gidiyoruz. Sizi böylece bırakmayacağım kızım iyileşir iyileşmez,aksini düşünemiyorum zaten, geleceğim fakat ben gelene kadar yerime bir arkadaşım bakacak."

Bu adam kızı ölüm döşeğindeyken bile bunları düşünmüş mü gerçekten? Kulaklarıma inanamıyorum.

"Adı Eren. Benden iyi olmasın demeyeceğim çünkü benden de yetenekli bir genç adam. Yarın başlarsınız. Kaybedecek vaktiniz yok ya?" Hafifçe gülümsedi. Acısı, eliyle yaptığı yumruğun içinde saklanıyormuş gibi açtı elini ve o acı gelip hepimizin kalbine işledi.

"Ve ne yazık ki özel ders olarak değilde çift kişilik olacak. Ancak o şekilde programına sığdırabildi Eren. Yine haftada üç gün, birer saat ama ikişer kişi. Farkı hissetmeyeceksiniz bile. Uygun mudur?"

"Hocam nasıl uygun olmasın yani siz onca derdinizin içinde bunları düşünmüşsünüz bir de," dedi Defne kendini tutamayıp.

"Elisa? Yeşil? Sizin için peki?"

Bizde onaylayınca programı uzattı.

"Elisa siz Defne'yle, Yeşil sende Mavi'yle ders alacaksın." Birden hocamın ne dertlerle uğraştığını unutup yılın çocukluğunu yaptım.

"Ya ben neden Mavi'yle ders alırken bu ikisi birlikte alıyor?"

Mutsuz yüzünde bir tebessümden sonra konuştu.
"Çünkü senin düzeyinle Mavi'ninki daha yakın, birazcık ilerdesiniz."

"Oba, biz ezildik yani hocam öyle olsun," dedi Elisa. Arda hocayı gülümsetmek için elinden geleni yapıyordu ama onun kafası başka yerdeydi. Yüreğiye birlikte.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 16, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KİTAP-THE BOOK #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin