"Oğlum az yavaş yesene. Ayşegül abla aç mı bırakıyor seni evde?" Mete ağzı dolu olmasına rağmen konuşmaya çalıştı.
"Halısaha var abla. Güzelce karnımı doyurmam lazım."
"Ooo... Mevkin ne senin?"
"Forvet."
"Yakışır aslanıma." Mete hızlıca yemeğini yemeye devam ederken Ayşegül abla da çaylarımızı doldurup gelmişti.
"Forvet iyidir evladım. Cephede en ön safhada savaşırlar."
"Ne savaşı albayım? Topa vuruyoruz alt tarafı."
"Bence hiç ağzını açma. Yoksa bu sabaha kadar askerlik anılarını anlatır yemin ediyorum." Mete dediğime gülüp ayağı kalktı.
"Hadi ben çıkıyorum. Şans dileyin."
"Çok değerli apartman sakinlerimizin şansa falan ihtiyacı yoktur. Şşt. Bana bak. Gol atmadan gelme ha."
"Merak etme Balın abla. O iş bende."
"Hadi bakayım. Göreyim seni." Ben onun saçını kırıştırdıktan sonra annesinin yanağını öpüp gitmişti. Ayşegül abla da arkasından seslenmişti.
"Mete! Terli terli soğuk su içme sakın oğlum! Havlu koy sırtına!" Çayımı içip Mete'nin ardından ben de ayaklandım.
"Ben de kaçıyorum. Hadi size afiyet olsun."
"Aaa hiçbir şey yemedin Balın."
"Yok Ayşegül abla. Doydum ben. Ellerine sağlık."
"Hayırdır kızım? Bugün izinli değil miydin?"
"Öyleyim albayım da ufak bir işim var. Onu halletmem lazım. Hadi kaçtım ben." Hızlıca ayakkabılarımı giyerek evden ayrıldım. Minibüse binip kısa sürede gideceğim yere varmıştım. Çantamdan not defterimi çıkardım. Ödemem gereken bir sürü borç ve para yetiştirmem gereken boktan bir babam olduğu için günübirlik işlere başvurmuştum. Defterde yazan adresi bulup içeri girdim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"İşte bitti. Bakmak ister misin?" Bana başını sallayan küçük kıza eşyalarımın üstündeki aynayı getirip tuttum. Kendini incelerken çok sevimli duruyordu.
"Çok güzel olmuş. Anne bak. Kedi oldum ben."
"Çok tatlı olmuşsun kızım. Ellerinize sağlık."
"Teşekkür ederim palyaço abla."
"Rica ederim kedi kız. Görüşürüz. Kendine iyi bak." El sallayarak uzaklaşırken arkamı dönmüştüm ki biriyle çarpıştım. "Ay! Afedersiniz."
"Afedersiniz." Aynı anda konuştuğum sesin sahibini tanıyordum.
"Semih?"
"Şey... Merhaba?" Anlaşılan beni tanımamıştı. Normaldi. Palyaço kıyafetleri içindeydim ve yüzümde boya vardı.
"Tanımadın mı beni sarışın?" diyerek gülümsedim.
"Sarışın? Balın?"
"Evet! Nasıl olmuşum?" Beni baştan aşağı süzerken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
"Çok... Değişik?" Gözlerimi devirdim.
"İnsan yalandan iltifat ederdi be."
"Ne işin var burada? Eczacı değil miydin sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi' Çaresi Bulunur Elbet | Semih KILIÇSOY
FanfictionÇaresizliğin içinde doğup büyümüş biri olarak söylüyorum: Bi' çaresi bulunur elbet.