Jennie bir nevi şoka girmiş olan arkadaşlarına elleri belinde, salonun ortasında dikilirken bakıyordu. Bugün öğrendiği her şeyi onlara anlatmış, internetteki Taeyang'ın ölümüyle ilgili yanlış haberleri bile göstermişti onlara. Jungkook irileşmiş gözleri ve aralık kalan dudaklarıyla duvarı izlemeye dalmışken Jimin kaskatı kesilmiş bir halde yeri izliyordu. İkisi de başlarına gelen bu olaya inanmayı reddederken karşıdaki koltukta küçücük kalmış bir şekilde gergince oturan Taehyung onlara ben gerçeğim diye haykırıyordu sanki.
Jennie dakikalardır susan adamları izlerken Taehyung'un alçılı kolunu diğer eliyle tuttuğunu ve yüzünden saniyelik bir acı belirtisi geçtiğini gördü. Adamın gözlerindeki yorgunluğu buradan bile görebiliyordu. Her ne kadar uzun bir müddet uyumuş olsa bile dün kaza geçirmişti ve daha bugüne kadar korkutucu derecede yüksek dozdaki ilaçlara maruz kalmıştı bedeni. Jennie onun yorgun haline bakarken sızlayan içiyle ellerini belinden indirdi.
"Ona bir oda hazırlayacağım, dinlenmesi lazım."
Jimin Jennie konuşunca yerdeki bakışlarını kaldırıp Jennie'ye baktı. Hâlâ inanamıyordu. Bu Başhekim kılıklı, nereden çıktığını bilmedikleri, nasıl bir tehlike olup olmadığını kestiremedikleri adama yer hazırlamaktan bahsediyordu Jennie. Jungkook başını kaldırmadan hâlâ açık ağzıyla duvarı izliyordu.
Jennie kendisine öylece bakan Jimin'e omzunu silkip misafir odasına gitmek için arkasına döndü. Hemen ardından Taehyung ayağa kalktı peşinden gidebilmek için, bir koruyucu gibi sımsıkı sarılmak istiyordu kızın eteğine. Fakat karşısına dikilen engellerle ürkerek duraksamak zorunda kalmıştı. Jimin ve Jungkook aynı anda Jennie'yi korumak isteyen bir içgüdüyle ayaklanıp onun karşısında dikildiklerinde arkasına dönen Jennie'nin yüreği acımıştı gördüğü manzara sayesinde. Olduğu yerde kalan ve çaresizce yere bakınan Taehyung çok masum görünüyordu.
"Jimin! Jungkook! Oturun yerinize Tanrı aşkına aynı evin içindeyiz."
Jungkook kötü bakışlarla yere bakan Taehyung'a bakarken Jimin içini çekip elleriyle saçlarını karıştırdı.
"Bari bir tane çakayım yüzünün ortasına onun Başhekim olmadığına inanamıyorum!"
Taehyung gergince eşofmanını sıkıyordu şimdi. Jennie bıkkınlıkla soluyup iki iri bedenin arasından geçti ve Taehyung'un kolunu tuttu. "Tanrım Jimin, şu lanetin ismini anıp durma, ben ona bakınca o boku görmüyorum!" Jungkook alayla güldü. "Gerçekten mi? Sadece yarım günde mi?" Jennie başını salladı Taehyung'u korur gibi kendine çekerken. "Evet, siz bahsetmediğiniz sürece o deccalin varlığını bile unutuyorum aslında!"
Jungkook, "Tanrım!" Diye sızlanırken Jimin başını olumsuzca sallayıp kalktığı yere oturdu. Hemen ardından kolundan tuttuğu Jungkook'u da yanına çekip oturttu. Jennie dostlarıyla empati kuramıyordu, kendini onların yerine koymakta güçlük çekiyordu çünkü her şeyi en acı gerçeklikle yaşayan kendisiydi. Kendisine sorumluluğu al diyen şeytanın zifiri kuyuyu andıran gözleriyle bu çarptığı adamın, korku ve çaresizlikle harmanlanan gözleri asla bir değildi. Onlar da Jennie'yi anlayamıyorlardı. Jennie küçük bir iç çekip kolunu tuttuğu Taehyung ile ayrıldı salondan.
Oldukça gergin hissediyordu ve odaya girdiklerinde Jennie yatak için yeni çarşaflar çıkardı dolaptan. Kaşları hafifçe çatılmış bir halde odayı yeniledikten sonra ellerini beline koyup arkasına döndü. Bir çift kahverengi ve buz mavisine dönen beyaz göz kendisine iri iri bakıyordu. Jennie onun gözlerini kırpıştırışına dayanamayıp yorgunca kıkırdadı.
"Çok tatlısın."
Saçları yüzüne düşen adam başını usulca eğdi duyduğu sözlerden sonra. Jennie onun utanışıyla kaşlarını çatıp somurtarak gülümsedi. Sevimli görünüyordu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
black / taennie
Ficção AdolescenteKim Jennie arabayı o adamın üzerine sürerken gözlerinin içindeki bir şey kalbini sızlatmıştı. Ama durmadı.