depresyon kitabim🥀💔
2019
AnkaraHastanelerden nefret ederdi Yağmur. Hayat da inadına yapar gibi, sevmediği ot dibinde biter hesabı, kızı sürekli hastane köşelerinde bir başına süründürmüştü. Süründürmeye de devam ediyordu.
Zaten çoktan defalarca kez bastığı kırmızı butona sanki ne kadar çok güç uygularsa içinde bulunduğu otobüs o kadar çabuk duracakmış gibi abandı. Direklere tutunduğu eldivenli elleri, butonun üstünden ayırmadığı parmağı titriyordu kızın.
Yeni girdiği çay bahçesinde daha ikinci gününden bu şekilde, kimseye bir şey söyleyemeden apar topar çıkmak zorunda kalmıştı. Annen hastanede demişlerdi kıza, aklına gelen bin bir kötü senaryo onu öylesine korkutmuştu ki, önlüğünü bile çıkaramadan koşarak çıkmıştı çay bahçesinden. Geri döndüğünde bıraktığı işini bulabilecek miydi meçhuldü ama açıkçası şuan onu çok da umursamıyordu.
Gözlerindeki yaşlarla, nefes nefese acilden girdiğinde kendisine dönen gözleri umursamadan annesinin adını soy adını verdi resepsiyondaki görevlilere.
"Annem, annem getirilmiş! Yarım s-saat önce-" Cümleleri de nefesleri gibi kesik kesikti. Kızın perişan halini gören sağlık görevlileri endişeyle başına üşüştü ama onun derdi kendisi değildi ki, ilk defa yaşamıyordu hiç birini. Yüreğinde filizlenen ve dillendirmeye korktuğu tek gerçek vardı, ya bu sefer başardılarsa?
"Tatlım sakin ol, derin nefes al. Adı ne annenin, sistemden kontrol edip hemen söyleyelim sana."
"Gülhan- Gülhan Kaya."
"Annenin yatışını sarı alana yapmışlar canım, ciddi bir şeyi yok. Gidip görebilirsin."
Genç kız, kadının dediklerini zihninde sürekli tekrar edip kendini sakinleştirmeye çalışsa da, annesini gözleri açık bir şekilde sedyede uzanırken görene kadar aldığı bütün nefesleri boğazına dizilmişti.
"Anneciğim!" Perdenin ardına geçip boylu boyunca, tepkisiz bir şekilde yatan kadının boynuna sarıldı Yağmur. Gözyaşları, kadının genç yaşına rağmen kırışan boynuna damladı. Yağmur geriye çekilip annesinin kendisininkine benzeyen sarı saçlarını okşadı, kadın korkutucu bir tepkisizlikle kızına değil de karşı duvara bakıyordu her zamanki gibi. "Annem, ne oldu?" Hıçkırarak alnını kadının alnına yasladı, mis kokulu saçlarını öptü ama Gülhan Hanım hiçbirine tepki vermedi. Son iki yılda olduğu gibi.
Yağmur'un ela gözleri içeri girdiğinden beri annesinin bedeninin en ufak yerinde bir yara, kan veya herhangi bir darp izi arasa da kadın sapasağlam duruyordu. Sağ kolundaki yarısı bitmiş olan serum hariç.
Titrek bir nefes verdi kız. Yoktu işte bir şeyi. Gözü gibi baktığı, uğruna hayatındaki bütün iğrenç insanlara katlandığı anneciği gayet iyiydi. Sakin olabilirdi. Ama haberi aldığından beri korkudan kuş gibi çırpınan yüreği sakinleşemedi. Titreyen elleriyle gözyaşlarını silip saçlarını geriye attı. O esnada perde açılıp kısa boylu bir hemşire güler yüzüyle girdiğinde Yağmur da ayaklandı.
"Ne olmuş anneme? İyi değil mi, iyi görünüyor ama bir şeyi yok değil mi?"
Hemşire kızın telaşesine üzülse de sorgulamadı, yatakta dünyadan soyutlanmış bir şekilde yatan kadına acı bir bakış atıp sarışın genç kıza döndü. "Geldiğinde baygındı, tansiyon düşmesine bağlı bir baygınlık geçirmiş anneniz. Şuan değerleri gayet iyi, merak etmeyin."
Yağmur hızla başını salladı. Paniğinden sıyrılabilmiş değildi ve titreyen ellerini saklamak için kollarını göğsünde birleştirdi.
"Evet. Evet tansiyon hastası zaten." Annesine dönüp baktı. İlaçlarını mı almamıştı yine, ondan mı bayılmıştı? Zavallı kadın zaten sık sık rahatsızlanırdı, ayda en az bir kez hastanede biterdi günleri. Yağmur kaç defa annesine bir şey oldu olacak korkusuyla hastaneye yetişmeye çalışmıştı, kaç defa okulundan, işinden çıkıp Ankara sokaklarında hastaneye koşturmuştu saymamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wildflower
Fanfictionkirpi gibisin. her tarafın diken. kim elini uzatsa, delik deşik. üstelik, sen de kan içindesin.