"Vaftiz olup, mesih'le birleşenler." Papa avuçlarının desteklediği küçük bebeğe baktı. Bir elini suya daldırarak, bebeğin yüzünün üstüne ıslanmasını sağladı.
"Mesihe bürünürler." Arkadaki kadınların bir kor eşliğinde söylediği ilahi, herkesin sessizce durmasını sağlamıştı.
Kilisenin motifli duvarları, pencereleri sarı bir güneş ışığıyla adeta parlıyordu. Sanki tanrı, özellikle bu günü seçmişti bu Nur'u salmak için.
"Papa!" Yüzünde korkulu bir ifadeyle, yaşlı rahibe içeri girdi. Papa elindeki bebeği annesine teslim ederek rahibeye döndü.
"Sorun ne rahibe?"
"Birisi 2 küçük kız çocuğunu kapının önüne terk etmiş, birisi ateş krallığından, diğeri ise su krallığından." Papa gülümsedi, ellerini ona verilen havluda kurutarak başını eğdi.
"İçeri al onları, İsa'nın evinde herkese yer vardır."
İşte o gece, tüm vakitlerin en uzun gecesi olmuştu. Hava krallığı, toprak krallığına saldırarak kiliseyle beraber bir çok bölgeyi yerle bir etmişti.
O gece üç çocuk, bir felaketle kutsanmıştı.
Sintbrook koleji, 1980
Okulun gösteri alanı olan büyük salon, o gün süslü masalar ve gösterişli panolarla dolmuştu. Salonda dolaşan görevliler, sahnenin etrafında hazırlık yapıyordu.
Öğrencilerin projelerinin yer aldığı masaları düzenleniyor ve en ufak bir aksiliğin dahi olmayacağından emin olmak için çaba gösteriyorlardı.
Okulun yönetimi, her köşede düzen ve disiplinin sağlandığından emin olabilmek için neredeyse öğrencilerden fazla görevli görevlendirmişti.
Bir süredir üzerinde çalıştıkları bu tiyatro gösterisine bir kaç zengin bağışçı gelecekti, ve okulun bu bağışa değer olup olmadığına bakacaklardı.
Yani kısacası bu gün çok önemliydi.
Ellerimi crossbody çantamın askısından sarkıtarak etrafa baktım, bu koca kaosun içinde öylece ortada kalmıştım. Elimi kaldırarak rüzgarın desteğiyle etrafta gezindim.
Bu an için bir ay boyunca okuldaki çoğu kişi deli gibi çalışmıştı. bana sorarsanız, pek de önemli değildi. müdürümüz bay John sanırım gelen bağışlarla sadece kendi maaşına zam yapacaktı.
O fazlasıyla kötü bir adamdı, her zaman bir şeyleri kendi çıkarları için çevirmeyi başarırdı. Her ne kadar ondan delicesine nefret etsem de, içten içe ona hep hayranlık duymuştum.
O çok zekiydi, bu zekâsı onu yılların arasında müdürlüğe çıkarmıştı. Eski müdürümüz bayan Junior'un kara borsada satış yaptığını sahte belgelerle ortaya sunmuştu.
Ve bunun sunucunda masum kadın direkt içinden kovulmuş, iki çocuğuna bakamaz hale gelmişti. Yani kısaca Hendric John koca bir orospu çocuğuydu.
Bu ismi aklınızda tütün, ileride çok goreceginizden eminim.
"Deniz!" Adımı duymamla etrafımda dönerek sesin nereden geldiğini kavramaya çalıştım, uzaklardan bana doğru koşan sarışın kızı gormemle gülümsedim.
"Her yerde seni arıyordum, gösteriye benimle geleceğine dair söz vermiştin!" kollarını göğsünde bağlayarak bana sinirli bir ifadeyle baktı.
"Üzgünüm, aslında yolumu bulmaya çalışıyordum." O ise omzunu silkerek elimi tuttu ve cilveli bir şekilde beni gösteri salonuna yönlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fourtfold Pact
FantasyArdalen adında bir diyarda, hava krallığının en iyi okullarından birinde birbirinden habersiz 3 kız vardı. Bu kızlar bir gün içerisinde çıkardıkları belalar sebebiyle atılmak üzereyken, müdürle bir anlaşma yaparlar. Bu anlaşma sonucu birbirinden pe...