"Al." Deniz ve Maddy kaldırımda oturmuş, okul kapısında bir gelişme beklerken Viella elinde biralarla gelmişti.Bir süredir Ozan'ın nöbet tutun emri yüzünden kapıda dikilmişlerdi, fakat hiç bir gelişme yoktu. Soğuk rüzgarlar kızların yanaklarına vurarak tenlerini soğutmaya devam ediyordu.
"Üşüdün mü?" Deniz birasını açarken Maddy'e karşı konuşmuştu. Genç kız elindeki şişeyle oynarken derin düşüncelere dalmıştı. Viella şişme montunu çıkarıp kızın omuzlarına attı.
"Onu mu düşünüyorsun? Akçalı'yı? Aranızda bir şey var sanırım." Deniz elindekinden koca bir yudum alarak elinin tersiyle ağzını sildi, Maddy ise kızararak boynunu kaşıdı.
"Biz okula bu sene geldi. Ben 18 olduğum sıralarda tanışmıştık biz, su krallığında. Bu sene tayinini buraya aldı, ama hiç konuşmuyoruz." Şişesindeki biradan ufak bir yudum aldı.
"Üzülme lan, hem son senemiz. Artık onun öğrencisi olmadığın zaman seninle yakınlaşmak için bir sakınca görmez." Maddy omuz silkti, birayla yanaklarını şişirerek gözlerini kapıya dikti.
Viella içki şişesinin gövdesine tırnaklarını vurarak sessizliği dinledi bir süre. Deniz dikkatini ona vererek sohbet açmak için bir konu düşündü.
"Ateş krallığından buraya neden geldin? Sizler çok milliyetçisiniz diye biliyordum, burada Ateş krallığından çok az insan var." Kız şişeyi kaldırıma bırakarak başını gökyüzüne kaldırdı.
"Babam cehennem zindanlarında çalışıyor, bundan dolayı çoğu suçlu ona kinli. Bizi güvende tutmak için buraya gönderdi. Ama orayı çok özledim."
Deniz başını sallayarak önüne döndü, ortamın sessizleşmesine izin verdi. Bir sürenin ardından sessizliği, bir garajın açılma sesi bozmuştu. Kızlar nefeslerini tutarak sese doğru döndü, kimseden çıt çıkmıyordu.
"Tanrı aşkına Alev, biraz hızlı ol!" Gelen sesler iyice çoğalmış, araya devrilme sesleri de girmişti.
"Ne yaptığına bak! Erkeklerin beceriksiz olduğunu biliyordum da bu kadarını tahmin etmemiştim orospu çocuğu." Burnundan soluyan bir kız okulun parmaklıklardan oluşan kapısını açarak dışarı çıktı.
Deniz yanındakileri ara sokağın duvarına iterek kendisi de oraya saklandı. Kapıdan çıkan kumral, uzun kız kendisine bir sigara yakarak içmeye başladı, arkasından ise tahmini 19 yaşlarında biri geldi.
İkisi hararetli bir tartışma içerisindeyken, kızlar çıt çıkarmadan onları dinliyordu. Boyunlarında bir soy ağacı kolyesi, ikisinin de bileğinde uzaktan pek belli olmayan bir dövme vardı.
Akraba oldukları açıktı, fakat hangi dereceden bunu anlayamamışlardı. Alev adındaki kız sigarasını yanındaki çocuğun tenine bastırarak yere attı.
"Ah! Sikik! Seni boğacağı-"
"Çocuklar, sinirlendirmeyin beni." Duvarların arkasından öylesine ürkünç ve kalın bir ses gelmişti ki, kızların içi titremişti. Birbiriyle tartışan ikili direkt susmuş, işlerinin başına geçmişti.
Bir sürenin ardından prangalı kapı tamamen açılmış, bagajında koliler dolu bir araba çıkmıştı bahçeden.
"Gelin." Deniz diğerlerini ayağa kaldırarak, rüzgarın desteğiyle hızlıca ilerlemelerini sağlamıştı. En azından arabanın hangi yöne gittiğini görmek onlara çok yardımcı olacaktı.
Araba direkt olarak buraya yakın olan ateş krallığı sınırına gidiyordu. Orası yaklaşık 30 dakikalık bir mesafeydi ve aynı yolda bir yol ayrımı yoktu. Yani başka bir yere gitme ihtimalleri de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Fourtfold Pact
FantasyArdalen adında bir diyarda, hava krallığının en iyi okullarından birinde birbirinden habersiz 3 kız vardı. Bu kızlar bir gün içerisinde çıkardıkları belalar sebebiyle atılmak üzereyken, müdürle bir anlaşma yaparlar. Bu anlaşma sonucu birbirinden pe...