Öylesine Bir

5 2 0
                                    

Öylesine bir kız değildim asla. Yetimhanede herkesin katil diye kaçtığı biriydim. Ailemi öldürmüştüm. Teker teker. Hemde daha 12 yaşındayken. Çok korkutucu ve psikopatçaydı. Hiç kimse benle konuşmazdı. Bir oda arkadaşım bile yoktu. Herkes yaptığımdan korktu ama asla nedenini sormadı. Böyle bir şeyin nedeni olmazdı değil mi? Olmazdı. Ben katildim zaten her zaman. Her zaman öyleydim. Ama yinede söz vermiştim kendime. Bir daha olmaz. Bir daha oluyordu. Bir daha katil oluyordum. Kan her zaman korkunçtu ve kan her zaman üzerimizde vardı. Bilmeden yaptığımız şeyler ve bilmeden yaptığımız onca cinayet. Her neyse yine boş ve çok konuştum.

Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm yüzleri hayatımda görmediğimden emindim.

"Siz kimsiniz?"

"BERLF."

"O ne?"

"Barlas'ın adam öldürme birliğiyiz." Şaşkınlıkla gözlerimi açtım. Elbette Barlas bunu tek başına yapmıyordu.

"Ekibiyiz işte. "

"Buraya neden geldiniz?"

"Pijama partisi yapmak için." Kendimi tutamayıp güldüm.

"Hazırlanıp geliyorum." Duraksadım. İçeriye geçecekler miydi?

"Geçecek misiniz?"

"Bir katile göre fazla düşüncelisin." Dedi ama içeriye geçti. İki kişilerdi. Biri kız biri erkek.

"Bu kadar mısınız?"

"Altı kişi geldik."

"Peki. Salon şurası geçebilirsiniz." Dedim ve odama geçtim. Bavulumu hemen dolabımdan çıkarıp büyük elbiselerimi içine attım. Sığması için üzerine oturup kapattıktan sonra başka bir çanta alıp içine parfümümü ve gerekli şeyleri koydum. Günlük bişeyler giyip salona geçtim.

"Gidebiliriz."

Onlar komik bir sohbetin içindelerken bense kara kara onları izliyordum. Ben bir katil olacaktım. Katil olacaktım. Kanlar ve silahlar. Silahlar korkunç değildir, kanlar korkunçtur. Herkes kandan korkar ama kimse silahı suçlamaz.

"Bizi öldürecekmiş gibi bakıyorsun." Güldüler. Bende gülümsedim.

"Emin olun öldüreceğim kişiler arasında siz yoksunuz."

"Neden ki?"

"Kendinizi öldürmek için para verecekseniz elbette yaparım."

"Biz sadece para-"

"Siz sadece para için çalışmıyorsunuz. O bir bahane." Gözlerimi tekrar yola çevirdim. Bir kaç dakika sonra ise büyük bir binanın önünde durduk. Fazla uzun değildi ama çok genişti. Bahçesi çok güzeldi. Tavşan besler miydik? Ne boş hayaller.

Kapı bana açıldığında arabadan indim. Topuklu ayakkabılarımın sesi oldukça yüksek çıkıyordu.

"Beni takip et Elfesya." Siyah saçları ve siyah gözleri vardı. En azından onun siyah saçına siyah gözü vardı. Benimki gibi sarıya siyah değildi.

Başımı salladım ve arkasından ilerlemeye başladım. İkinci kattaki bir odaya girdiğimizde bana döndü.

"Burası senin odan yerleşebilirsin." O odadan çıkınca bavulumu getirdiler ve tek başıma kaldım. Maskeler düşmüştü. Şimdi yalnıztım. Yutkundum.

Özür dilerim küçüklüğüm.
Ben filmlerdeki korktuğun katillere dönüşüyorum.

Özür dilerim ben.
Ne uğruna olduğunu bilmeden çocukluğuna ihanet ettim.

Etrafı incelemeye başladım.
Oda rengarenkti. Diğer odaların böyle olmadığından emindim. Aynı yetimhanedeki odama benziyordu. Etrafımda döndüm. İçimde masum bir heyecan vardı. Sanki çocuğuna dönmüş gibi.

Dolaba eşyalarımı yerleştirdim ve üzerime siyah bir tulum ve içime beyaz bir tişört giydim. Saçlarımı at kuyruğu yaptım. Daha sonra ise odadan çıktığımda aşağı kattan gülme sesleri geliyordu.

"Hoş geldin Savcı." Dedi gülerek az önceki kadın.

"Elfesya. İsmim Elfesya."

"Elbette Savcı."

"Bende Nova." Elini silah yapıp bana asker selamı verdiğini kendimi tutamadım ve güldüm.

"Biz asker kılığındayız ama aslında katiliz."

"Etkileyeci."

"Şuradaki Saksağan Alpay."

"Saksağan mı?" Diye sordum.

"Seni öldüreceğim Nova."

"Yapmadığın şey değil. "

"Şuradaki cadalozda Asena."

"Merak etme büyü yapmıyorum ama geleceği hissedebiliyorum Savcı." Dedi sırıtarak Asena.

"O nasıl oluyor ya?"

Eliyle göstererek isimleri söylemeye başladı.

"Lidya."

"Koray."

"Onur." Yüzünü ekşitti. "Pekte onurlu değil ama. " Güldüm.

"Ben gelmeden önce ne yapıyordunuz?"

"Asena geleceği rüyalarında görebiliyor ve rüyasında Barlas ile seni evlenirken görmüş." Kahkaha attı. Heyecanlandığımda neye olduğunu bilmiyordum ve bunu hiç sevmemiştim.

"Yeni prenses gelmiş!" Küçük bir kız çocuğunun sesini duymamla şaşkınlıkla arkama döndüm.

"Hoş geldin güzelim!" Dedi Lidya.

"Bu abla kim?" Saçları kısaydı ve açık kumral saçlıydı. Gözleri kahverengi rengindeydi.

"Görevdeyken yanımıza aldık. Üç yıldır bizle." Çok korkmuştur üç yıl önce. Çokta küçükmüş.

"Merhaba sen yeni prensessin ama sen çok farklısın!" Yüzümü inceledi.

"Farklılıklar insanı özel kılar. Sen kraliçesin bence!" Ellerini çırptı.

"Biz üç yıldır varız kraliçe olamadım vay be." Dedi Koray. Herkes gülmeye başladı.

"Sen nasıl kraliçe olacaksın ki?" Diye sordum.

"Prenses diyor bizede." Kahkaha attım. Onu o sert görünüşüne karşın prenses gibi hayal edince kendimi tutamamıştım. Tekrar Çağla'ya döndüm. Lidya'ya gömülürken benden utandığını çok belli ediyordu. Güldüm.



Kızıl KurşunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin