Sınıfla okula en yakın cafede toplanmaya karar vermiştik. Bazılarının işi çıktığı için gelememişti. Gele bilen her kes istediğini sipariş edip masasına geçmişti, biz de dahil.Bizim sınıftan başka tek tük insan vardı zaten. Biz üçümüz köşedeki masaya oturduk. Tatlılarımız geldiğinde "Afiyet olsun" dedim. Başlarıyla onayladılar.
Atlas da ağzı dolu-dolu "Sono do conom" dedi.Yıldız ise bu haline gülerek "Yavaş ol boğazında kalıcak" dedi. Atlas anlık duraksayıp gözlerini Yıldıza dikerek "Sen şimdi beni mi düşündün?..." naif sesle dedi. Yıldız da "Hee nolmuş? Arkadaşım değilmisin kardeşim? Düşünemezmiyim?"
"Tabii ki düşüne bilirsin Yıldız'cığım arkadaşız sonuçta demi?" bunu derken Atlasın tonundaki imayı fark etmemek için nohut kadar beynin olması gerekirdi. Noluyor bu aşağılık cafede... Derken kapıdan onlar girdi.
Nicholas ve grub'u...Yine anlık bize doğru baktı ve yine saliseliğine göz-göze geldik... Yine fazlasıyla gizemli görünüyordu... Neden baktı ki şimdi yani olucak işmi?... Ciddi ifademi koruyarak sanki onların geldiğinden rahatsız olmuşum gibi bir yüz ifademle bizimkilere dönerek "Şunların ne işi var ya burda" dedim. Demez olaydım. Atlas'la Yıldız hemen arkaya dönerek onlara doğru baktılar.
"Yavaş lan öyle bakılırmı?! Çaktırmadan bakın" dedim. İkisi de bana döndü. Atlas hemen " Lan bunlar bizi mi takip ediyo yohsam?! " He ya bi bizim mekanımız burası çünkü. Salak işte napıcan. Yıdız da aklımı okumuş gibi "Yok ya... Bize ne sonuçta bi tek bizim mekanımız değil ki..."dedi. "Haklısın" dedi Atlas.
Onlar'sa gürültülü bir şekilde bizim hemen-hemen solumuzdakı masaya yerleştiler ve gürültülü bir şekilde konuşmaya başladılar 4 kişiydiler. En sessizi yine o'ydu. Sanırım çok az konuşmayı tercih ediyodu...
Ama arkadaşları çok gürültü yapıyodu ve maalesef ki, ben buna seyirci kalamam. Dingonun ahırı falan mı burası hayırdır? Sosyal yerlerde böylelerinin ağzını yırtmamak için kendimi zor tutuyorum resmen. Daha fazla buna göz yummayıp birden ayağa kalkarak "Beyefendiler siz kendinizi Dingo'nun ahırında filan zann ettiniz galiba? Sosyal yerdeyiz. Az biraz ses tonlarınızı azaltın lütfen."
Hepsi bana döndü.O sırada Yıldız " Kız napıyosun otur aşşağı" dedi.Atlas da alık-alık "Heyt be! Yürü kız! Eheh-" dedi. Anlık her kes ters-ters ona baktı, ben de dahil.
Sınıftan her kes aralarında fısıldaşıyolardı. Sanırım şu yeni gelen popüler çeteye nasıl böyle çıkıştığımı sorguluyolardı. Yine beynimi okumuş gibi"Daha fazla kendini rezil etmeden susarmısın lütfen Atlas'cığım?"dedi Yıldız. O'nun demin okulun çıkışında konuştuğu şimdi yakından bakınca kumral oldugunu keşf etdiyim çocuk bocalamış şekilde "Efendim?" dedi. Bende cevap olarak "Diyorum ki, etraftakiler rahatsız oluyor, gürültü yapmayın. Anlamadıysa-" ' -n heceleyimmi' diyecektim ki, kalın bir ses sözümü yarı kesmeme neden oldu ve bu kalın sesin sahibi ise namıdiğer o'ydu...
"Pardon da bizim ses tonumuzdan konuşma şeklimizden sana ve her kese ne?" derken koyu lacivertleriyle gözümün derinliklerini delip geçti sanki.
Anlık bocaladım dediğine, lakin hemen toparlanarak " Nasıl yani bana ve her kese ne?! Beyefendi burasi sosyal yer, kimseyi gürültü yaparak rahatsız edemezsiniz anladınızmı? Ha yok eğer yine gürültü yapacağız derseniz polise ifadenizi verirsiniz" sahte gülümsemeyle dedim.O'ysa hala anlamaz şekilde bana bakıyordu...*Ve ayrıca sözümü kesmeye de hakkınız yok. Az saygılı olun lütfen. Haa... tabi kendinden başkalarını düşünmeyen bencillerden saygı görmeği neden bekliyorum ki yani?! Kusura bakmayın bunu da benim saflığıma verin" diye ekledim sitemle.
Masamıza dönüp "Kalkın gidiyoruz"dedim. Toparlanmaya meyletmiştimki, birden ayağa kalkıp yüzünü cafenin geri kalanına dönüp tehtitkar bakışlar atarak "Bizim gürültümüzden rahatsız olan varmı?..." dedi.
Atlas ve Yıldız ellerini kaldırdı. Etrafda derin sessizlik oluştu. Ben de dikkatle sınıfımıza bakıyordum.Kimse korkusundan sesini çıkarmıyodu, masalarda gözümü gezdirip yüzlerine bakınca'ysa benden gözlerini kaçırıyolardı. Çok iyi sınıf arkadaşları edinmiştim, vesselam.
Bu sırada arka fon müziği olarak aklımdan kovboy müziği çalıyordu. Ama bi dakika bu gerçekti. Arkama dönünce sesin Atlasın telefonundan geldiğini görünce ters bakış atdım. Yıldızsa Atlasın ensesine şaplağı geçiriverdi. Atlas "Kız napıyosun be-" diyordu ki Yıldız ikinci şaplağı geçirerek "Sustur şunu her kes bize bakıyo salak!" dedi."Of tamam ya! Azcık renk katalım dedik, hemen de kızıyosunuz"
Ben de sinirli bir şekilde kapıya yönelerek" Kalkın gidiyoruz" derken, O muzip bir gülüşle arkamdan "Güzel... ben de öyle düşünmüştüm.Evet hanımefendi gördüğünüz gibi sizden ve arkadaşlarınızdan başka bizden rahatsız olan yok... Buda demektir ki azınlık çoğunluğa tabidir. Yani burayı terk edip etmemek size kalmış, çünkü biz bir yere gitmiyoruz." derken, Ee benim sinirlerim de tepeme vurmasınmı şimdi... Arkamı dönüp yüzüme sevimsiz gülüş kondurup
"Biliyomusunuz vazgeçtim ya biz de gitmiyoruz" dedim.Masamıza adımlarken bakışlarımla onların ve cafenin geri kalan masalarına bok atmayı da ihmal etmedim tabi. O'ysa çoktan yerine geçmiş arkasına yaslanıp bana bakarak muzip gülüşle göz kırptı. Göz devirerek yerime oturdum ve garsonu çağırdım.
Atlas bizim duyacağımız şekilde "Vuuhuuuuu..... Kızım yaktın ortalığı" dedi. Ben'se sinirle soluyarak " Ecelinin çabuk gelmesini istemiyorsan kes sesini lütfen"dedim. Yıldız'sa sinirli olunca ne kadar tehlikeli olacağımı bilerek bulaşmıyordu bana. Kıyamazdım. Hemen ona dönerek " Kız... Sana sinirli değilim ki,sen niye susuyosun?"dedim daha naif sesle. O da "Aman ben bulaşmayayım, beni de yersin sen" dedi ve üçümüz de kahkahalara boğulduk, sohebt sohbeti açtı...
Lakin diğer masadan ara ara onun gülüşünü izleyen bir adet Nicholas Black'ten haberi olmadı...
~🔥
Ebet cnmsular bu bölüm de bu kadardı, oy verip yorum yazmayı unutmayıın (böyle de youtuberlar gibi oldu ama neyys)
Öpüldünüzz hadi bayys💋
YOU ARE READING
MEYRA
Teen FictionÇıkışta okulun bahçesinde sınıftakilerle toplanmış, kafa dağıtmaya nereye gidebileceğimizi tartışıyorduk. 2.dönem Okulun tüm son sınıf öğrencileri okuldaki son zamanlarını iyi değerlendirmek için çabalıyordu,tabi buna dersler de dahil. Ben Ahu Meyra...