7.

50 10 5
                                    

Arabadan inip etrafa göz attığımda duraksadım.

Buranın havası fazla kasvetliydi.

Daha geçen gün görüşme benimle, gelme yanıma diyen kızı hastaneden almaya gidiyordum.

İlerleyip tam hastanenin önünde durduğumda kocaman yazıya baktım.

Ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesi
-Akıl hastanesi-

Portekizceyi yavaş yavaş öğreniyordum ama böyle yazıları okumak için öğreneceğimi düşünmemiştim.

Havanın kasveti tüm bedenimi ele geçirirken istemeyerek hastanenin bahçesine girdim.

Gözüm Gökçe'yi ararken muhtemelen 20-25 katlı hastanenin tam dibinde durdum.

Etrafa göz atarken bir an bayılıp gideceğimi düşünmüştüm. Çığlık çığlığa bağıranlar, kahkahalara boğulanlar, kıyafetlerini ısırıp yırtanlar...

Başım ağrımaya başladığında gözlerimi bir süreliğine kapattım.

"Terasta hastalardan biri intihar etmek üzere." Aniden gelen sesle hızla yukarı baktım.

Biri vardı. Atlayacağı belli oluyordu ama yüzünü asla seçemiyordum. İstemsizce geriliyordum.

"Hangi hasta?" Elinde ufak bir telsizle konuşan kadına baktım.

"Yeni gelen, Türk hasta."

"Atlamak üzere, çabuk olun." Tekrar yukarı baktım. Kadının uzun siyah saçları vardı.

Olamazdı dimi? Bir günde saçlarını siyaha boyatıp sonrasında atlamaya kalkışmazdı.

Gökçe böyle yapmazdı.
Yapamazdı.

Bağırmaya çalıştım. Atlamasın diye onunla konuşmaya çalıştım. Yapamadım, sesim çıkmadı.

Aniden bir karış uzağıma düşen bedene bakakaldım. Olduğu yer bir kaç saniye içinde kanla kaplanmıştı.

Hızla yanına çöküp bileğini tuttum. Yüzü gözükmüyordu ama fiziğinden de Gökçe olduğunu anlayabiliyordum.

Nabzını hissetmediğimde öylece kaldım.

Ölmüştü. Gökçe ölmüştü.

Beynimin durduğunu hissediyordum. Nasıl bir anda canına kıymaya karar vermişti?

Kendine bunu yapmayı nasıl göze almıştı?

"Kerem?" Arkamdan gelen sesle oraya döndüm. Sorgularcasına bana bakan Gökçe ile duraksadım.

Bende onun gibi halüsinasyon mu görmeye başlamıştım?

Gökçe ölmüştü ama. Nasıl buradaydı?

Yerde yatan bedenin bileğini bıraktığımda ayağa kalkıp karşımdaki Gökçe'ye baktım.

Beyaz, kısa elbisesi ile karşımda duruyordu.

Saçları hâlâ sarıydı.

Koluna hafifçe dokunduğumda gerçek olduğunu anladım.

Halüsinasyon| Kerem Aktürkoğlu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin