🕯️ANLAŞMA

10 5 5
                                    

                            1/11/2024 ✍🏻

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


1/11/2024 ✍🏻

Öncelikle kitaba başlama

tarihinizi alayım.

🕯️🕯️

Bu kitap benim ikinci kurgum olacak çok heyecanlı ve mutluyum. Kurgumu merak edip buraya bakmanız bile benim için çok değerli bir şey.

Gözlerimi açtığımda karanlığın hakim olduğu bir odadaydım, Odanın duvar rengi simsiyahtı tıpkı bir gecenin karanlığı gibi. Ben buraya nasıl gelmiştim? Başımı ovalayıp her şeyi hatırlamaya çalıştım. En son evden taşı sahibine vermek için gelmiştim, ama yolda önümü kesen adamlar yüzünden bayılmıştım. Bana tokat atmıştı o pislik tokat'ın sertliği ile yere düşüp kafamı çarpmıştım.Tanrım onlar beni kaçırmışmıydı? Nolur böyle bir şey olmasın nolur. Bakışlarım acele bir tavırla odanın içinde dolaştı. Sağımda koltukta oturan koca cüsseli bedeni görmemle iliklerime kadar korkuyla doldum. Odanın siyah olduğu gibi oda siyahlara bürünmüştü. Benim burada ne işim vardı? Gözleri karanlıktan dolayı belli olmasada gözlerini üstüme diktiğini biliyordum. Tüylerimin hepsi diken diken olmuştu. Korkuyordum. Hemde hiç korkmadığım kadar.

"Taş nerde?" Gür sesini duymamla irkildim. Kimdi? Yolda önümü kesen adamlarmıydı? Yoksa taş'ın sahibi miydi? Bunu bilmeden söyleyemezdim. Korkumu bastırmam gerekiyordu. Ama nasıl yapacağımı bile bilmiyordum. Sesi bile korkmamı sağlıyordu.

"Kimsin sen?" Hangi cesaretle söylemiştim onu bile bilmiyordum. Ağzımdan direk çıkmıştı. Neyseki bütün korkuma rağmen sesim titrememişti. Hafif gülme sesi gelince kaşlarımı çattım. Ben burada korkudan öleceğimi hissederken o gülüyor muydu?

"Taşımı çalan abinin kız kardeşi olarak cesaretini takdir ediyorum." Sesinden nefret akıyordu. Nefret etmesinde haklıydı, sonuçta abim onun kim bilir kaç milyar değerinde pahalı olan taşını çalmıştı. Evet beni şuan öldürebilecek adamla empati kurmaya çalışıyordum. Bir gün gerçekten bu empati kuran yanım ve herkese güvenen yanım başımı ciddi anlamda belaya sokacaktı, ama ben ne güvenmekten vazgeçiyordum. Nede empati kurmaktan vazgeçebiliyordum.

"Taş'ın çantamda olması gerekiyor. Abim'den gizli getirdim." Yerimden kalktığımda oda benim gibi ayağa kalkıp ışığı açmıştı. Işığı açmasıyla kirpiklerimi kırpıştırdım.

Karşımda gördüğüm adam ile nerdeyse nutkum tutulmuştu. 1.90 boylarında simsiyah kıyafetleri gibi gür saçlarıda simsiyahtı. Kirpikleri kızları kıskandıracak kadar uzun ve kıvraktı. Gözleri yeşilin en koyu tonlarındaydı, gözleri tıpkı derin bir ormanın içinde kaybolmak gibiydi. Spor yaptığını beli eden vücuduyla genç yakışıklı bir adamdı.

Elinde tuttuğu taş'ı yukarıya kaldırdı. Bu benim getirdiğim taş'tı.

"Bu taş'tanmı bahsediyorsun?" Sesinde anlayamadım bir şeyler vardı. Şuana kadar hayatıma giren bütün insanların bana yaydıkları enerjiyi ve hissettirdikleri şeyleri anlıyordum, ama bu adamın enerjisini anlayamamıştım. Beni şuan öldürmek mi istiyordu? Yoksa serbest bırakmakmı?

"Evet." Buradan bir an önce gitmek istiyordum. Onun bir şey demesini beklemeden konuşmaya başladım.

"Beni bayıltan adamlar senin düşmanların mıydı?" Dediklerimle aramızda olan 5 adımı 3'e indirmesi ile kalbim küt küt atmaya başladı. Normalde bana yaklaşan tek tük erkeklerin hepsine karşı kalbim atardı, ama bu sefer kalbim korkudan dolayı atıyordu. Bakışları deli gibi korkmamı sağlıyordu.

"Nereden biliyorsun?" Bu adam beni ne zanediyordu? Salak falanmı? Kendisi mafya diye herkesi beyinsiz falanmı zanediyordu? Bu sefer korkmayacaktım. Cevabını verecektim.

"Tahmin edilmesi zor değil. Taş'ı elimde salayarak taş bende demediğime göre düşmanların taş'ını kaybettiğini çoktan duyup beni ve abimi araştırmış olmalılar. Düşmanların beni bulduğunda sen geldin. Merak ettiğim şey neden abime gitmeyip bana geldikleri." Fazlasıyla hadimi aşmıştım, bunları sertleşen yüzünden anlıyordum.

"Sen taş'ına kavuştuğuna göre senden bir şey istiyorum. Düşmanların bana veya abime bulaşmayacak." Gözleri bir şeytanın gözleri gibi parlamıştı. Arkasını dönerek çekmecesinden bir kağıt parçası ve mavi tükenmez kalem çıkarmıştı. Anlamayarak ona bakıyordum. Yanıma yaklaşıp kağıdı okumaya başladı.

"Madde 1 benim ve düşmanlarımdan size herhangi bir zarar gelmeyecek."

"Madde 2 Alev Saral ve Barlas Saral hiçbir şekilde yakınlarımda bile olmayacak."

"Madde 3 bu olay bir daha asla tekrarlanmayacak."

Okuduğu sayfayı gözlerimin önünde imzaladı. Gözlerim kağıtta değil sadece ondaydı. Gözleri gözlerimle buluşunca armızda görünmez bir şimşek çaktı.

"Aramızdaki küçük anlaşma." Az önce nefretle bakan gözlerinin aksine şuan gözleri güvenle parıldıyordu. Ne olmuştuda bana olan bakış açısı birden değişmişti?

"İmzalamazsam?"

"Ölüm." Buz gibi çıkan sesi ile içim titredi. Bana tek kelime ile ne olacağını söylüyordu. Elindeki kağıdı alıp okumadan imzaladım.

Kağıt'ı alıp imzama bakmaya başladı. Dolgun üst dudağı yukarı doğru şeytani bir biçimde kıvrıldı.

"Şimdi gidebilir miyim?" Bakışları tekrar benimle buluştu.

"Benden kaçamazsın küçük hanım ben istemediğim sürece benden kaçamazsın."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Getirdiğin taş sahte ve az önce imzaladığın kağıt anlaşmalı evlilik kağıtıydı."

Ben bu adama güvenerek hayatımın kumarını oynamıştım.

--------------------------------------------

Bölüm sınırı 200 oy 100 yorum 1 k okunma

Bu okuduğunuz gelecek bölümlerden küçük bir kesitti.

Yeni bölümlerin gelmesi için sınırın dolması gerekiyor sevilliyorsunuz.

Yıldıza basmayı unutmayın

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ANLAŞMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin