Okumaya geçmeden önce yıldızları parlatın, lütfen 🌟
DİRE
Bölüm:2 - Bu Hikâye Böyle Bitmemeli...
Pencerenin kenarında oturmuş düşünüyordu Sıla. Sonrasını düşünüp duruyordu. Oysaki sonrası yoktu. Henüz öğrenmemişti sonrasının olmadığını, ondan dolayı düşünüyordu. Hayatını, hayallerini, umutlarını, yüreğini, sevdasını düşünüyordu. Her şeyini kaybetmiş biri olarak yaptığı şey düşünmekten öteye gitmiyordu.
Düşüne dururken gökyüzünden bir güvercin uçup geldi camın kenarına kondu. Bembeyaz bir güvercin, kanatlarının alt kısmında hafif bir grilik vardı. Ama çok beyazdı, bu dünyanın tüm kirliliğini gözler önüne serecek kadar beyazdı. Cennetten uçmuşta ona gelmiş gibiydi.
Pencereyi açmaya korktu, açarsa uçup gider diye yerinden kalkmadan âşık olduğu güzelliğe sahip kuşu izledi. Onu duyuyormuş, yüreğindeki çığlıkları işitiyormuş gibi ona bakmaya başladı beyaz güvercini. O an dile geldi kuş, annenden geldim diye fısıldadı sanki ya da yüreği onu kandırıyordu hep yaptığı gibi.
Gözlerinden birer damla süzülüp boynundan aşağıya elbisenin açığına kadar aktığında tüm acısını yüreğine buyur etti. Nasıl olsa kuşu yüreğini görüyordu. Madem görüyor, o halde bu yaralarını sarsındı. Zira kanamadan böyle yakan bu yaraların iyileşeceği de yoktu.
"Mutlu mudur?" diye sorarken boğazından bir hıçkırık firar etti. Avuç içini dudaklarına bastırdığında omzunun üzerinden kapalı kapıya bakıp tekrardan annesinden selam getiren güvercinine döndü.
"Ela söyledi, Alin'i de alıp konaktan uzaklaşmış." Boğazındaki yumru gittikçe büyürken kalbindeki acı yükseldi. Bu acı kendini bildi bileli onu yakıp kavuruyordu. Belli ki son nefesini de böyle verecekti.
Dün başının ağrısını bahane edip tüm gün odada kalmıştı. Konağın içindeki cümbüşü kaldırabilecek kadar dayanıklı değildi yüreği. Canı yeterince yanıyordu, yarasını deşip acısını artırmak istemediğinden odasından çıkmamıştı. Evde olmadıklarını da işten kaytarmak için odasına kaçan Ela söylemişti. Sevdiği adam, taze karısıyla kaçamak yapmıştı ilk günden. Zaten sonrası yoktu ki düşünüp durmaktan başka hiçbir şey yapmadan öylece odasına kapanmıştı. Hayatı elinden kayıp giderken kendisi bakmaktan öte bir şey yapamıyordu.
"Ben nasıl dayanacağım? Söyle bana cennet kuşum, ben bu acıya nasıl dayanacağım?"
Hıçkırıkları birer birer firar etmeye başladığında avucunu dudaklarına bastırıp içine içine ağlamaya başladı. Bu acının bir tarifi var mıydı? Bu acının bir merhemi var mıydı? Bu yara iyileşecek miydi? Sanmıyordu!
Hıçkırıkları arttığında yüzünü kucağındaki yastığa bastırdı. Sesi duyulmamalıydı, kimse sesini duymamalıydı, kimseler gözyaşlarını görmemeliydi, kimseler çektiği acıyı görmemeliydi. Ayıptı değil mi? Acı çekmesi ayıptı? İsyan etti genç kız, acısını çekmesini ayıplamalarına isyan etti. Fakat gözyaşları gibi isyanını da içine içine akıttı. Aksisi mümkün müydü?
Kapısı çaldığında hızla kafasını kaldırdı. Elinin tersiyle yüzündeki ıslaklığı giderirken, kapıyı önceden kilitlediğine şükretti. Kimseye açıklama yapmak istemiyordu. Hem ne diyecekti ki? Kalbim acıyor derse anlarlar mıydı? Çok sevdim, bu Kübra ölümüm oldu derse kanayan yarasına bir bıçağı da onlar saplamaz mıydı? Yüreğini ayıplamadan yarasını sarmaya çalışırlar mıydı? Hayır!
"Sıla!" Kapıyı sabırsızca tıklatırken ona seslenen kuzeninin telaşlı sesiyle yerinden hızlıca ayaklandı. Panik bedenini sardığında hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi. Kapının ardına geldiğinde üstüne başına çeki düzen verirken ağladığını anlamamasını ümit etti. Lakin anlayacaktı Ela biliyordu nitekim perişan haldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRE
RomanceBabasının vasiyeti üzerine halasının kızıyla evlilik yoluna girer Dağhan Şahlar. Mutlu olacaklarını düşünürken ihanete uğradığı düşüncesiyle her şey tepetakla olur. Gerçeği sorguladığında sessiz kalan karısı aklındaki şüphelerin artmasına sebep olur...